Üç ekonomist tarafından yazılan ve henüz hakem onayı almamış bir makale, COVID-19 karantinalarının ölümleri neredeyse hiç azaltmadığını, ancak topluma çok büyük bir maliyet getirdiğini iddia ederek tartışmayı bir kez daha başlatıyor.
Karantina karşıtları için bu araştırma önemli olsa da, birçok bağımsız halk sağlığı uzmanı (ekonomistler değil sağlık uzmanları) çalışmadaki sorunları vurguladı ve bulgulara büyük şüphe ile yaklaşılması gerektiğini söyledi.
Makalenin farklı bölümleri hakkında yorum yapan bilim insanları, bu raporu “garip” ve “sorunlu“dan başlayarak “temelden kusurlu“ya kadar pek çok farklı şekilde tanımladı.
Johns Hopkins Uygulamalı Ekonomi Enstitüsü, Küresel Sağlık ve İşletme Araştırmaları Enstitüsü’nden ekonomistler, daha önce yayınlanmış 34 çalışmanın meta analizini yaparak bulgularına ulaştı. Henüz hakem denetiminden geçmeyen veya resmi olarak yayınlanmayan tartışmalı rapor, ABD ve Avrupa’daki ilk evde kalma karantinalarının COVID ile ilgili ölümleri yalnızca yüzde 0,2 oranında azalttığı sonucuna vardı. Ayrıca, zaruri olmayan iş yerlerinin kapatılmasının “etkisiz olduğunu, yalnızca COVID-19 ölüm oranını ortalama yüzde 2,9 oranında azalttığını” savundular. Makalede, karantina önlemlerinin “muazzam ekonomik ve sosyal maliyetleri” beraberinde getirdiği belirtiliyor.
Ancak birçok bilim insanı, bu meta-analizde kullanılan çalışmaların seçimini ve ayrıca araştırmacıların bazı çalışmalara ne kadar “ağırlık” verdiğini sorguluyor. Öncelikle bu makalenin, hastalık bulaşmasına ilişkin araştırmaları göz ardı ettiği, bunun yerine ekonomi tarafından kullanılan diğer ölümlülük istatistiksel analizlerine odaklandığı belirtiliyor.
Bir virüsü ve insanları nasıl öldürdüğünü araştırıyorsanız, hastalık bulaşmasının dikkate alınması gereken oldukça önemli bir veri olduğu kesin. Örneğin, evde kalma çağrılarının gecikmeli bir etkisi olacağını anlamak oldukça önemli: Hastaneye yatışlar ve ölümler karantina başlar başlamaz düşmeyecek, ancak iki ya da daha fazla hafta içinde düşmesi mümkün olacaktır. Uzmanların iddiasına göre bu çalışma, bu önemli sorunu fark etmekte başarısız oluyor.
Oxford Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Bölümü Doçenti Dr. Seth Flaxman “Sanki sigara içmenin kansere neden olup olmadığını bilmek isteyerek bir grup yeni sigara içen kişiye soru sormamız gibi: Sigara içmeye başlamadan önceki gün kanser oldunuz mu? Peki ya sonraki gün? Açıkçası, eğer bunu yapsaydık, sigara içmenin kanserle ilgisi olmadığı sonucuna varırdık ama temel bilimi göz ardı etmiş olurduk “diyor.
Flaxman, sözlerine şöyle devam ediyor: “Hastalık bilimi ve nedenleri karmaşıktır ve bizim için pek çok sürprizi içerir, ancak onu incelemek için uygun yöntemler ve uygun olmayan yöntemler vardır. Bu çalışma, epidemiyolojiye – yani hastalık bilimine – dayanan tüm çalışmaları kasıtlı olarak hariç tutmaktadır.“
Makalede, araştırmacıların herhangi bir “ilaç dışı zorunlu müdahale” olarak tanımladığı “tecrit” tanımıyla ilgili bazı sorunlar da var. Imperial College London İstatistik ve Halk Sağlığı Profesörü Samir Bhatt şunları söylüyor: “Bu, maske takma politikasını bir karantina haline getirecektir. Bir meta-analizin sözlük tanımıyla çelişen bir tanım kullanması garip.“
Aynı zamanda, farklı hükümetlerin önemli ölçüde farklı yaklaşımlar benimsediği hiçbir iki ülkenin aynı şekilde karantinaya girmediği de dikkate alınmalı.
Pek çok bilim insanı, sosyal kısıtlamaların COVID-19’un bulaşmasını yavaşlatmaya yardımcı olmada etkili olduğu konusunda hemfikir, ancak belki de başlangıçta düşünüldüğü kadar etkili olmayabilir. Yine de, karantinanın etkilerini ölçmek son derece zor ve karmaşık incelemeleri gerektiriyor…