Çok farklı koşullar altında tıpkı hafta misyona gelen, dönem sonunda vazifelerine devam edip etmeyecekleri aşikâr olmayan ve bu manada garip bir formda tıpkı bahtı paylaşan iki teknik adamdan bu maça daha rahat çıkan muhakkak İsmail Kartal olsa da bu maçın sonucu Torrent’ten çok onun için kıymetliydi aslında. Son 7 haftada yalnızca Trabzon’la berabere kalan, onun dışındaki maçlardan tulum çıkaran sarı-lacivertliler için büyük maksatlarla başlayan, ortalarına hakikat hedefsizleşen, son haftalardaki performans sonrası ikincilik somut amacına evrilen ve ligin uzunluğu biraz daha uzun olsa neredeyse şampiyonluk söylem edilecek bir hal alan bu dönemde mümkün bir galibiyet en çok dönem sonu bahtını bilmeyen İsmail Kartal’ı sevindirecekti.
G.Saray için derbi olmasının ötesinde fazlaca bir manası yoktu maçın. Dönem başından beri berbat gidişatta yakalanan istikrar ve bir ileri iki geri tempoda süregiden ligde kaybedecek çok da fazla şeyi olmayan, daha doğrusu kalmayan taraf sarı-kırmızılılardı. Bu maça tutunmalarının tek ihtimali Barcelona maçlarında sergiledikleri ya da Trabzon maçında gösterdikleri performansın bir benzerini alana koymak ve sakatlıktan yeni çıkan Kerem Aktürkoğlu’nun uygun gününde olmasıydı. Olmadı.
TEK iSABETTE GOL
Maça dengeliye benzeyen bir birinci yarı sundu izleyenlere. Birinci yarıda tek isabetli şut çeken Fenerbahçe, bu dönem iç alandaki en düşük sayısını
tekrarlasa da o tek isabetten golü kaydetmeyi başardı. Miha Zajc bu golüyle 5.kez skorun açılışını yaparken bu dönem Muhteşem Lig’de en fazla maçın açılış golünü atan oyuncu oldu.
İkinci yarıda saha içinden üretemediği tahlili yedek kulübesinden de bulamayan Galatasaray, maçın ve rakibinin giderek artan baskısına ve Serdar Dursun’un başından gelen ikinci gole pürüz olamadı ve Fenerbahçe aldığı rahat 3 puanla ikinciliğe oturdu.