G.Saray ismine bu dönem daha ne kadar azaba dönüşebilir konusunda bir futbol deneyi yapılsaydı, muhtemelen birinci 45 fakat bu türlü oynanabilirdi. Giresunspor’a kaybederek ligden düşmesi katılaşan, birçok oyuncusu mukavelelerini feshetmiş ve kenti terk etmiş Öznur Kablo Yeni Malatyaspor karşısında o kadar etkisiz bir birinci yarı oynadı ki Galatasaray, hiçbir tezi olmayan bir dönemin hiçbir kıymeti olmayan bu maçında bile her şeye karşın tribünlere gelmeyi tercih etmiş, güzel günde olduğu kadar makûs gününde de grubunun yanında olmayı tercih eden cefakar taraftarlar bile birinci yarıyı bitiren düdük çaldığında isyan ederek hoşnutsuz bir uğultuyla soyunma odasına uğurladı futbolcuları.
GOL OLABiLiRDi FAKAT…
Tüm konsantrasyonlarını ve birlikte oynama kabiliyetlerini yitirmişe benzeyen futbolcularda bu maçla başlayacak ve kalan maçlarda devam edecek bir serinin hayalini kurabilen birisi, en azından birinci yarıda yoktu.
Her şeye karşın Babel’in 38.dakikada kaleye yanlışsız giden topunu savunma çıkarmasaydı ya da dakika 44’te ceza alanı dışından Kerem’in çektiği şut gol olsaydı, birinci yarıda tekrar de golü bulabilirdi. Doğal yeniden birinci yarı biterken Tetteh’nin ayağından ağlara giden topu Nelsson son anda yetişerek çıkarmasaydı, devreye mağlup da gidebilirdi. İkisi de olmadı.
KAYBEDECEK BiR ŞEY YOK
Kendi meskeninde son üç maçını kazandığını, ikinci yarı başlarken hatırladı Galatasaray. 51.dakikada Yeni Malatyaspor’un bir türlü çıkaramadığı konumda, evvel Halil’in sonra Berkan’ın vurduğu durumda top önüne düşen Babel golü kaydetti, yalnızca 3 dakika sonra bu kez Halil farkı ikiye çıkardı.
Galatasaray maçı kazandı fakat keyif vermedi. Dönem sonunda mukavelesi bitecek ya da kiralık olduğu için gideceği kesin ya da futbolu bırakmanın eşiğinde olan oyuncular oynarken gençleşme mottosuyla çıkılan bu dönemde kaybedilecek hiçbir şey kalmadığı halde gençlerin neden oynamadığı sorusuysa havada asılı kaldı.