Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, koronavirüse yakalanması nedeniyle Haziran ayında iptal etmek zorunda kaldığı Türkiye ziyaretini bugün gerçekleştiriyor.
Yeşiller partili politikacı, Türkiye’ye ilk resmi ziyareti öncesindeYunanistan’da temaslarda bulunacak. Baerbock, Başbakan Kiryakos Mitsotakis ve Yunan mevkidaşı Nikos Dendias ile görüşmelerinin ardından İstanbul’a geçerek Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir araya gelecek.
Türk-Yunan ilişkileri ile Doğu Akdeniz ve Ege’de yaşanan gerginlik, Baerbock’un Çavuşoğlu ile yapacağı görüşmenin en önemli gündem maddeleri arasında. Alman Dışişleri Bakanı’nın iptal edilen 10 Haziran’daki ziyareti öncesinde de Türkiye ve Yunanistan’a “sorunları diyalogla çözün” çağrıları yapılmıştı. Ama aradan geçen zamanda gerilim daha da tırmandı.
Doğu Akdeniz ve Ege’de sular yeniden ısınıyor
Türkiye iç siyasette seçim havasına girerken Doğu Akdeniz ve Ege’de 2020 yazında askeri çatışma noktasına tırmanan gerilimin bu yaz yeniden patlak vermesi ve suların yeniden ısınması olası.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Mitsotakis ile köprüleri tamamen atarak kendisiyle bir daha görüşmeyeceğini ilan etmişti. Erdoğan, Ege’de Efes-2022 tatbikatında da çok sert mesajlar verdi, Kurtuluş Savaşı’na gönderme yaparak, “Yunanistan’ı tıpkı bir asır önce olduğu gibi, pişmanlıkla sonuçlanacak hayallerden, söylemlerden ve eylemlerden uzak durması, aklını başına alması konusunda tekrar ikaz ediyoruz. Kendine gel” ifadelerini kullandı.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da Ege’deki Yunan adalarının silahlandırılmasından vazgeçilmemesi durumunda adaların egemenliğinin tartışmaya açılacağını her fırsatta yineledi. Erdoğan’ın siyasi müttefiki MHP lideri Devlet Bahçeli’nin sosyal medya hesabından paylaştığı, Doğu Ege’deki Yunan adaları ve Girit’i Türk toprağı olarak gösteren harita, Türkiye’nin Ege’deki niyetleriyle ilgili soru işaretlerini daha da artırdı.
Ege adaları dışında “geliyorum” diyen bir başka kriz, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynakları. Türkiye’nin bölgede sondaj çalışmalarına yeniden başlayacağına dair mesajları Berlin’de endişeyle izlenirken ziyaretin hemen öncesinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez Çarşamba günü, yeni sondaj gemisi Abdülhamid Han’ın 9 Ağustos’ta Mersin’den “yeni görev yerine” gönderileceğini açıkladı. Öncesinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Kuzey Kıbrıs ziyareti sırasında bu görev yerini Doğu Akdeniz olarak ilan etmişti.
Almanya yine arabuluculuk yapabilir mi?
Ancak bir kriz durumunda Almanya, 2020’de dönemin Başbakanı Angela Merkel’in giriştiği aktif arabuluculuk rolüne soyunur mu, şüpheli. Bunda bir yanda uzun yıllara dayalı titiz diplomasi sonucu Erdoğan ile özel bir bağ kuran Merkel’in eksikliğinin, diğer yanda Atina’da Almanya’ya karşı biriken hayal kırıklıklarının payı var.
Yunanistan son yıllarda küresel düzlemde Amerika Birleşik Devletleri (ABD), ve Avrupa Birliği (AB) düzleminde Fransa ile siyasi ve askeri iş birliğini son derece hızlı bir şekilde geliştirerek stratejik ortaklık seviyesine taşıdı. Almanya’nın geleneksel soğukkanlı ve ihtiyatlı diplomasisi, Türkiye’ye karşı koşulsuz şartsız tam destek talep eden Yunanistan’da hayal kırıklığı yaratıyor. Örneğin Türkiye’nin Ege’deki adaların egemenliğini sorgulayan açıklamalarına Fransa’dan kınama mesajı gelirken Almanya’nın, Türkiye’nin açıklamalarını eleştirmekle birlikte kınama kelimesinden kaçınması Atina’da hoşnutsuzluk yarattı.
Aynı şekilde Almanya’nın Türkiye’ye denizaltı teslimatı planlarını durdurması yönünde Atina’nın yıllardır her fırsatta dile getirdiği talep de Berlin’de karşılık bulmadı. Kaldı ki, Baerbock’un mensubu bulunduğu Yeşiller partisi, Aralık 2021’de iktidara gelmeden önce Türkiye’ye denizaltılar dahil silah satış ve teslimatının durdurulması taleplerinde başı çekiyordu.
“Vazgeçilmez partner” ve “özel bağlar”
Baerbock, resmi ziyareti öncesinde yaptığı açıklamada Türkiye’yi Almanya için “vazgeçilmez bir partner” olarak nitelendirerek, Almanya’da yaşayan milyonlarca Türk’e atıfla, iki ülkenin başka hiçbir ülkeyle olmayan özel bağlarla bağlı bulunduğunu ifade etti. Baerbock, yine bu özel bağlara işaret ederek iki ülke arasında yolların daha da ayrışmasına izin verilemeyeceği vurgusu yaptı.
Türkiye’de giderek otoriterleşen iç siyasi yapı, insan hakları ihlalleri, Ankara’nın Avrupa değerleri ve ortak siyasetinden giderek uzaklaşması, demokrasi, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığındaki gerileme Berlin’de endişeyle izleniyor. Baerbock, Çavuşoğlu ile görüşmesinde, “temelden farklılıkların bulunduğu” konuları da gündeme getireceğini söyledi. Alman Dışişleri Bakanı somut olarak, Türkiye’nin “Suriye’nin kuzeyine askeri operasyon düzenleme planları, insan haklarının durumu, Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi olarak yükümlülükleri” konularını telaffuz etti.
Erdoğan’a üçlü fotoğraf eleştirisi
Türkiye’nin AB’den uzaklaşırken Rusya ve İran gibi ülkelerle yakın ilişki içinde olması Berlin’de rahatsızlık yaratıyor. Bu rahatsızlık son olarak, Baerbock’un Tahran’daki üçlü zirvede çektirilen fotoğrafa eleştirisiyle gündeme geldi.
Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in el ele gülümseyerek çektirdiği fotoğraf hakkında konuşan Baerbock, “Türkiye Cumhurbaşkanının bu fotoğrafta yer alması, dostça söylemek gerekirse, bir sınamadır” dedi, Türkiye’nin Rusya’ya karşı Ukrayna’ya önemli askeri destek verdiğini hatırlatan Alman Bakan, “Bir NATO üyesi olarak bakıldığında bu tabloyu anlaşılabilir bulmadığını” söyledi.
NATO ve Avrupa’nın yeni güvenlik mimarisi
Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerini veto tehdidi, Ukrayna savaşı sonrası ortaya çıkan yeni tehdit algılarına karşı Avrupa’da şekillendirilmeye çalışılan yeni güvenlik mimarisini de yakından ilgilendiriyor. Türkiye, gerek NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in öncülüğünde İsveç ve Finlandiya ile yürütülen görüşmeler gerekse diğer başkentlerle yapılan pazarlıklar sonucu Madrid Zirvesi’nde iki ülkenin üyeliklerine yeşil ışık yakmıştı. Ancak Zirve’de imzalanan belgeyi üyelik için “onay” değil, sadece bir “davet” olarak nitelendiren Erdoğan, belki uzun yıllar sürecek üyelik sürecinde veto kozunu baskı aracı olarak kullanmaya devam edeceğini göstermiş oldu.
Almanya ise İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine en güçlü desteği veren ülkelerden. İstanbul’daki görüşmede de Baerbock’un bu desteği yeniden vurgulaması ve Türkiye’nin İttifak’ı zayıflatacak adımlardan uzak durması uyarısını yinelemesi bekleniyor.
“PKK ve FETÖ’ye destek”
Türkiye’nin veto sürecinde öne çıkardığı “PKK ve uzantıları ile FETÖ’ye destek” konusu Almanya ile ilişkileri de ilgilendiriyor. Erdoğan NATO krizi bağlamında yaptığı açıklamalarda “terör örgütlerine destek veren” Avrupa ülkeleri arasında Almanya’nın adını da sıkça telaffuz etti. Almanya ise PKK’yı terör örgütü olarak tanımakla birlikte Gülen yapılanması Berlin’in terör örgütleri listesinde yer almıyor. Erdoğan’ın NATO sathına yaymaya çalıştığı bu politika sonucu Almanya’ya yönelik “teröre destek” ve “Türkiye’ye iade” baskılarının artması da gündeme gelebilir.
Diğer yandan Alman vatandaşlarının Türkiye’de siyasi nedenlerle takibata maruz kalması Berlin-Ankara hattında sorun yaratmayı sürdürüyor. Alman Dışişleri Bakanlığı’nın Sol Parti’nin bu ay meclise sunduğu soru önergesine verdiği yanıta göre, Haziran ayı başı itibarıyla 55 Alman vatandaşı Türkiye’de tutuklu bulunuyor. Aynı yanıtta en az 27 Alman vatandaşına Türkiye’den çıkış yasağı konduğu, bu yıl içinde dört Alman vatandaşının da ülkeye girişine izin verilmediği yer aldı. Alman Federal Emniyet Teşkilatı’nın Ocak-Temmuz döneminde Türkiye kaynaklı 214 Interpol başvurusunu işleme koyduğu, bunlardan 204’ünün tutuklama talebi içerdiği kaydedildi. Ancak işlemlerin ne şekilde sonuçlandığı gibi ayrıntılar yanıtta yer almadı.
Silah ihracat kısıtlamaları
Ankara ayrıca İsveç ve Finlandiya’dan talep ettiği silah ihracat kısıtlamalarının kaldırılması konusunu da NATO genelinde geçerli kılmayı hedefliyor. Türkiye’nin Suriye’ye operasyonları sonrasında 2019’da aralarında Almanya’nın da bulunduğu birçok AB ülkesi Türkiye’ye Suriye’de kullanılabilecek silah ve askeri malzeme satışına kısıtlamalar getirmişti.
Ancak Alman hükümeti, özellikle NATO krizi sırasında yaptığı açıklamalarda Türkiye’ye yönelik bir silah ambargosunun söz konusu olmadığını, ihracat kalemlerinin incelemeye tabi tutulduğunu vurgulamaya özen gösterdi.
Suriye’ye operasyon
Alman hükümeti, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine operasyon planlarına karşı çıkarak böyle bir adımın bölge halkının durumunu daha da zorlaştıracağı ve IŞİD’in yeniden güçlenmesine yol açabileceği endişesini taşıyor. Alman Dışişleri’nden yapılan açıklamada “Türkiye meşru güvenlik endişelerine rağmen bölgede bir güç boşluğu doğmasını engelleme sorumluluğuna da sahiptir” ifadesi kullanılmıştı. Baerbock’un Çavuşoğlu ile görüşmesinde de Almanya’nın endişelerini bir kez daha gündeme getirmesi bekleniyor.
Türkiye’nin operasyon planlarına geçen hafta Tahran’da yapılan üçlü zirvede Rusya ve İran’dan da yeşil ışık yakılmamış, ancak buna rağmen operasyon söylemleri artarak sürmüş, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, “Kimseden izin alacak değiliz” açıklamalarıyla dikkat çekmişti.
İnsan hakları, demokrasi ve Kavala
Baerbock’un ziyarette gündeme getireceğini açıkladığı konular arasında “Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi olarak yükümlülüklerini yerine getirmesi”, yani Osman Kavala konusu da bulunuyor.
2017’den beri hakkında bir hüküm bulunmadığı halde cezaevinde tutulan Kavala hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 2019’da ihlal kararı vermiş, ancak Ankara Kavala’yı serbest bırakmayı reddederek kararı uygulamamıştı. Uzun süren diplomasi trafiğinden ve yapılan çağrılardan sonuç alınamaması üzerine Almanya’nın dönem başkanlığı döneminde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye hakkında ihlal prosedürü başlatmıştı.
AİHM, 11 Temmuz’da Türkiye’nin karara uymadığını teyit etti, yani Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi olarak AİHM kararına uyma yükümlülüğünü yerine getirmediği tescillendi ve olası yaptırımların önü açıldı. Önümüzdeki dönemde Almanya dahil, Avrupa’dan Kavala konusunda Türkiye’ye yapılan siyasi baskının artması bekleniyor.
Kavala’nın yanı sıra Türkiye’de demokrasi ve insan hakları, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü alanlarında yaşanan gerilemeler de Berlin’de endişe yaratmayı sürdürüyor. Alman hükümeti Türk hükümeti nezdinde yaptığı girişimlerin yanı sıra muhalefet ve sivil toplumla ilişkilerin güçlendirilmesine, demokrasi çabalarını desteklemeye özel önem veriyor. Bu nedenle Alman üst düzey yetkililerin ziyaretlerinde sivil toplum ve muhalefetle görüşmelerin programa dahil edilmesi gelenek haline geldi. Annalena Baerbock da İstanbul’da Çavuşoğlu ile görüşmesi sonrasında Cumartesi günü Ankara’ya geçerek muhalefet ve sivil toplum temsilcileriyle bir araya gelecek, çalışmalarıyla ilgili bilgi alacak, yaşadıkları sorunları dinleyecek.