Amasra’daki maden faciasıyla ilgili patlamanın nasıl yaşandığı ve sorumlularının kimler olduğu dair idari ve adli soruşturma başlatıldı. Ancak Türkiye’de sıklıkla rastlanan iş cinayeti davalarının seyri, soruşturmanın ne kadar etkin olacağına dair soru işaretlerine neden oluyor.
Her yıl yüzlerce işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği Türkiye’de, bu cinayetlere ilişkin davalar da sürecin mağdur işçi ailelerinin değil şirket yetkilileri ve kamu görevlilerinin lehine işlediğini gösteriyor.
Yargılamaya izin çıkmıyor
DW Türkçe’ye konuşan ve uzun yıllardır iş cinayetleri davalarına bakan Avukat Berrin Demir, Türkiye’de bir cezasızlık ikliminin hüküm sürdüğünü, etkin yargılama yapılmadığını belirterek, “Eğer bu yapılmış olsaydı Amasra gibi diğer iş cinayetleri olmazdı” diyor.
Demir’e göre cezasızlık örneklerinin çok sık görüldüğü iş cinayetlerine ilişkin dava dosyalarında kamu personelinin yargılanmasına yüzde 99 oranında izin çıkmıyor.
Demir, “İş cinayeti davalarında hiçbir zaman gerçek sorumluların tamamının, yani bir cinayetin meydana gelmesindeki sorumluların tamamının tespit edilerek yargı karşısına çıkarılması gibi bir durum söz konusu olmuyor. Biz avukatların savcılığa suç duyurusunda bulunmamız. Gerçek sorumluların tamamının yargılanmasını sağlamaya çalışmamızla yol alabiliyoruz” diyor.
Denetim göreviyle yükümlü kamu personelinin yargılanmasını sağlamanın hiç kolay olmadığını dile getiren Demir, “Çünkü orada bir izin mekanizması var ve yüzde 99, hiçbir zaman izin verilmiyor. Yani onların yargılanmasını sağlamak için o yargılama sürecini yasal yollardan aşmak gerekiyor. Bu yasal yollar da çok uzun sürüyor” ifadelerini kullanıyor.
Yargılamanın etkin yapılmadığı mahkeme süreçlerinde üst düzey yetkililer ve dolayısıyla gerçek sorumlular cezalandırılmazken, alt düzey yetkililere verilen cezalar da alt sınırdan veriliyor. Aileler ise bir üst mahkemeye başvurarak adalet arayışını sürdürüyor.
Soma faciası
13 Mayıs 2014’te Manisa’nın Soma ilçesinde, Soma Holding tarafından işletilen kömür ocağında meydana gelen maden faciasında 301 kişi yaşamını yitirmişti. Ancak facianın üzerinden sekiz yıl geçmesine rağmen, haklarında soruşturma başlatılan devlet görevlileri için 16 aydır iddianame hazırlanmadı.
Soma faciası ile ilgili Çalışma ve Enerji Bakanlığı çalışanlarının yargılanması için başvuru yaptıklarını ifade eden Avukat Demir şöyle konuşuyor:
“Suç duyurusunda bulunmuştuk ve reddedilmişti, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmişti. Anayasa Mahkemesi’nden geçen yıl döndü mesela bu. Anayasa Mahkemesi, Çalışma Bakanlığı ve Enerji Bakanlığında çalışan sorumluların da yargı önüne çıkarılması gerektiğine karar verdi. Ve bu karar şu anda tam on altı aydan beri Soma Savcılığı’nın önünde bekliyor ve Soma Savcılığı henüz bununla ilgili bir iddianame düzenlemiş, bir dava açmış değil.”
Gerçek sorumlulara ulaşmanın meşakkatli ve uzun bir süreç olduğunu ifade eden Demir, yine de vazgeçmediklerini ve mücadeleyi sürdürdüklerini belirtiyor.
İşletmenin sahibi Can Gürkan ise dört buçuk yıl hapis yattıktan sonra Nisan 2019’da yurt dışına çıkış yasağı şartıyla cezaevinden tahliye edildi. Yargıtay 12. Ceza Dairesi, Ocak 2021’de, 30 Eylül 2020’de aldığı Soma Kömür İşletmeleri A.Ş’nin Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Genel Müdür Ramazan Doğru, İşletme Müdürü Akın Çelik ve yardımcısı İsmail Adalı’ya 301 kez olası kastla öldürme ve 162 kez olası kastla yaralama suçlarından ceza verilmesi yönündeki kararını ikiye karşı üç oyla bozdu. İtirazda sanıklar hakkında ‘taksirle ölüme neden olmaktan’ ceza verilmesi istendi. ‘Bilinçli taksirle öldürme ve yaralamaya neden olma’ suçundan 20 yıl hapis cezasına çarptırılan Can Gürkan, 2020’deki infaz düzenlenmesinden yararlanarak ceza indirimi aldı ancak tutuklanmadı.
Ostim-İvedik davası
Ostim-İvedik davasında da aileler 11 yıldır adalet bekliyor. 3 Şubat 2011’de Ankara Ostim OSB’deki Özkanlar Hidrolik İmalat San ve Tic Ltd. şirketinde meydana gelen patlama ve yangında dokuz işçi hayatını kaybederken 30 işçi yaralandı. Aynı gün İvedik OSB’deki Metsan Yedek Parça Otomotiv San ve Tic. şirketinde meydana gelen patlama ve yangında ise 11 işçi yaşamını yitirdi, 13 işçi yaralandı. İlk duruşması Eylül 2011’de görülen davanın Eylül 2015’teki 28. duruşmasında mahkeme 18 sanıktan 13’ü hakkında beraat, gaz firması yetkilileri olan beş sanığa ise 10 ila 37 yıl altı ay arasında hapis cezaları verdi. Hukukçular ve işçilerin aileleri mahkeme kararını kabul etmeyerek Yargıtay’a başvurdu. Yargıtay’dan çıkan karar ise davayı sanıklar lehine döndürdü. Yargıtay Başsavcılığı’nın itirazı üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu, iki ayrı patlamayı tek eylem olarak değerlendirerek sanıkların cezalarını yarı oranında düşüren bir karara imza attı. Yeniden başlayan davanın ilk duruşması kasım ayında görülecek.
DW Türkçe’ye konuşan ailelerin avukatlarından Murat Kemal Gündüz, gerçekleşen patlama ve yangında kamunun sorumluluğuna ilişkin son olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yaptıklarını, Sanayi Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Ankara Büyükşehir Belediyesi hakkında açtıkları idari davaların sürdüğünü belirtiyor.
Kozlu maden faciası
Kozlu maden faciasına ilişkin devam eden yargı sürecinde de adalet yerini bulmadı. Ocak 2013’te sekiz madencinin ölümüne, yedi madencinin ise yaralanmasına neden olan Kozlu maden faciasına ilişkin davanın Nisan 2019’da gerçekleşen duruşmasında mahkeme, taşeron Star AŞ’nin üç yöneticisine sekizer yıl dörder ay hapis cezasına hükmederken, beş sanık hakkında beraat kararı çıktı. Dönemin Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Kozlu Müessese Müdürü olan TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu ile yardımcısı Nurettin Yılmaz’ın ise üç yıl dört ay hapis cezası ile mahkumiyetine karar verildi. Mahkeme müessese yöneticilerine verdiği hapis cezasını da paraya çevirerek 24 takside böldü. Sanıkların bilinçli taksirle daha fazla ceza alması talebiyle aile avukatlarının Eylül 2019’da yapılan istinaf başvurusu ise reddedildi. Karar Yargıtay’a taşındı.
Kozlu’da, Ağır Ceza Mahkemesi’nin bilirkişi raporlarının TTK yönetim kurulu üyelerine kusur verdiğini söyleyen Avukat Murat Kemal Gündüz, kamu görevlilerinin yargılanmasına ilişkin süreci şöyle aktardı:
“2015’te bu kişiler hakkında soruşturma izni talep etmiştik. Enerji Bakanlığı reddetti, soruşturma izni vermedi. Biz de idari yargıya başvurduk. Danıştay da itirazlarımızı reddedince Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaptık. Anayasa Mahkemesi 2018 yılında ‘TTK yönetimi kusurludur’ dedi. Yaşam hakkının usul boyutu ihlal edilmiştir diye yeniden yargılama kararı verdi. 2019’da İdare Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca soruşturma izni verilmemesi kararını iptal etti. Peşine de epey bi uğraşmamızla bu sene savcılığa TTK Yönetim Kurulu hakkında ceza davasını açtırdı. Onun ilk duruşmasına da kasımda gireceğiz.”
Davutpaşa patlaması
Davutpaşa’daki havai fişek atölyesinde 20’si işçi 21 kişinin ölümüne, 130 kişinin ise yaralanmasına yol açan patlamayla ilgili açılan davada da aileler 14 yıldır adalet bekliyor. Altı buçuk yıl süren yargılama sonucu Zeytinburnu Belediyesi yetkililerine üç-dokuz yıl arası, bina sahiplerine ise altı yıl hapis cezası verildi. Dönemin Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın ve eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstanbul Bölge Müdürü Atakan Tanış ise beraat etti. Yargıtay Ekim 2017’de kararı kısmen bozdu, dava yeniden başladı. Yeniden görülen davada kusurlu olmalarına rağmen Zeytinburnu Belediyesi yetkilileri bu kez iki yılın altında hapis cezası aldı, hükmün açıklanması geriye bırakıldı. Mücadelesini sürdüren aileler Anayasa Mahkemesi’ne itirazda bulundu. Başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, Anayasa’nın 17’nci maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine hükmetti. İhlâlinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın, Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi. 1 Kasım’da duruşma görülecek.
Esenyurt çadır yangını
Esenyurt Marmara Park AVM şantiyesinde gerçekleşen iş cinayetiyle ilgili açılan davada da durum diğerlerinden farklı değil. Yargılama süreci yaklaşık 10 yıl sürdü.
11 Mart 2012’de Esenyurt Marmara Park AVM şantiyesinde işçilerin yatakhane olarak kullandığı üç çadırda yangın çıkmış, 11 işçi yanarak hayatını kaybetmişti. Açılan davada taşeron firma Kaldem İnşaat’ın sahiplerinin de aralarında olduğu dört kişiye 10’ar yıl, iş güvenliği uzmanı olan iki kişiye altışar yıl, bir kişiye de beş yıl hapis cezası verildi. Mahkeme, Ece Gayrimenkul, Marmara Park AVM, Kayı İnşaat, Miratek ve kamu yetkililerinin ise sorumluluklarının olmadığına hükmetti, altı kişi beraat etti. Yargıtay Haziran 2017’de kararı kısmen bozdu; Kayı İnşaat yöneticileri ile Miratek yöneticilerinin de yargılanması gerektiğini vurguladı. Yargılama süreci yeniden başladı. Mahkeme, 12 sanığı “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma” suçundan beş yıl 10 ay ile 14 yıl arasında değişen oranlarda hapisle cezalandırdı, üç sanığın beraatine karar verdi. Bazı sanıklara verilen cezada “iyi hâl” indirimi uygulandı. İçi ailelerinin avukatları kararı temyiz etti, dosya Yargıtay’da.
Milas-Güllük Akfen davası
Haziran 2013’te Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Güllük’te Akfen AŞ’ye ait atık su arıtma sistemi işletmesi terfi merkezinde yedi işçi hayatını kaybetti. İş cinayetinin meydana gelmesinin olması nedenleri arasında havalandırma yapılmaması, metan gazı ölçüm cihazının kullanılmaması, risk analizinin yapılmaması ve olası risklere göre önlem alınmaması, koruyu maske gibi iş güvenliği ekipmanlarının kullanılmaması, yeterli denetimin yapılmaması yer alıyordu. Açılan davanın ilk duruşması Mayıs 2014’te görüldü ancak şirket yetkilisi iki tanığın ifadesi Haziran 2015’te alınabildi. Hazırlanan bilirkişi raporlarında Akfen AŞ yöneticisi sanıklara kusur vermeyerek ölen işçilere kusur verdi. Ailelerin avukatları, Akfen şirketinin yöneticileri, İller Bankası ve Güllük Belediyesi yetkilileri ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın yetkili ve yöneticilerinin yargılanmasını istediler. Ancak Çalışma Bakanlığı’ndan İş Teftiş Kurulu Başkanlığı için soruşturma izni çıkmadı. Aile avukatları soruşturma izni vermeme kararına itiraz etti ancak Danıştay bu itirazı reddetti. Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru da ceza davasının sürüyor olması gerekçesiyle reddedildi. İş cinayetinin ardından dokuz yıldan fazla süre geçmesine rağmen ceza davası devam ediyor.
Van Bayram Otel Davası
9 Kasım Van depreminin üzerinden yaklaşık 11 yıl geçmesine rağmen ihmallere ilişkin yerel mahkemenin hapis cezası verdiği Bayram Oteli’nin sahibi Tevfik Bayram’ın dosyası Yargıtay’da bozuldu. Karardan sonra yeniden başlayan yargılamanın ilk duruşması geçen hafta yapıldı, davanın ikinci duruşması aralık ayında görülecek.
Van’da 23 Ekim 2011’de meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki depremden 17 gün sonra kent bu kez 9 Kasım’da 5,6 şiddetindeki depremle sarsılmıştı. Depremde aralarında gazeteci, aktivist ve kente gelen yardım kuruluşu ekiplerinin de yer aldığı 42 kişi yaşamını yitirdi. Aradan geçen 10 yıla rağmen binaları girilmesi yönünde çağrılar yapan kamu görevlileri yargılanmadı. Tevfik Bayram’a ise 11 yıl 8 ay hapis cezası verildi.
Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası
Sakarya’nın Hendek ilçesindeki Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasında 3 Temmuz 2020’de gerçekleşen patlama, yedi işçinin hayatını kaybetmesi, 127 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlandı.
Patlamaya ilişkin açılan ve ikisi tutuklu yedi kişi yargılandı. Mahkeme heyeti, Şubat 2022’de verdiği kararda, “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan sanıklar fabrika sahiplerinden Yaşar Coşkun ve Ali Rıza Ergenç Coşkun’u 16 yıl üç ay, Hasan Ali Velioğlu’nu 12 yıl altı ay ve tutuksuz sanıklar Erşan Öztürk, Asiye Angın, Aslı Bozkurt ve Ahmet Çağırıcı’yı altı yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırdı. Tutuklulukta geçirdiği süre göz önüne alınarak Hasan Ali Velioğlu’nun tahliyesine karar veren mahkeme heyeti, Yaşar Coşkun’un tutukluluk halinin devamına hükmetti. Mağdur yakınları ve avukatları hükmün olası kasttan kurulmasını istiyordu. Karar, taraflarca istinaf mahkemesine taşındı.