Türkiye’de geri dönüşüm tesislerindeki yangınların sayısı her geçen gün artıyor. Son bir ay içinde Bursa, Manisa ve Adana’da bulunan üç ayrı tesiste üç ayrı yangın meydana geldi.
Kamuoyuna yansıyan veriler, geri dönüşüm tesislerinde çıkan yangınların 2017’den bu yana her yıl iki katına varan artışla devam ettiğini, geçen beş yılda ise 20’ye katlandığını gösteriyor. Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Doç. Dr. Sedat Gündoğdu’nun hazırladığı “Türkiye’deki Plastik Geri Dönüşüm Fabrikaları’nın Yangınlarının Açık Veri Kaynakları Üzerinden Listelenmesi ve Haritalanması” projesine göre geri dönüşüm tesislerinde 2017 yılında altı, 2018’de 15, 2019’da 33, 2020’de 65, 2021’de 122 ve 2022’nin sekiz ayında 79 yangın tespit edildi.
DW Türkçe’ye konuşan uzmanlar yangınların artmasının en önemli nedenini denetim eksikliği olarak görüyor. Yangınların sıklığı, atık ithalatına paralel geri dönüşüm tesislerinin sayısındaki artışla da ilişkili.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2020 yılı verilerine göre Türkiye’de atıkların yüzde 12’sinin geri dönüşümü sağlanırken yüzde 61’lik kısmı düzenli depolama tesislerinde bertaraf ediliyor. Ülke içinde geri dönüşüm oranı düşük olmasına rağmen Avrupa’dan yapılan atık ithalatı ise yıllık 550-650 bin tonu buluyor.
Kasıtlı çıkarıldığına dair şüpheler
Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Selahattin Beyaz, yangınların kasıtlı çıkarıldığına dair şüphelere dikkat çekiyor. DW Türkçe’ye konuşan Beyaz, “İthal edilen atıklardan geri dönüşümü olmayan fazlaca atık oluşması, bu atıkların bertaraf zorluk ve maliyetleri, geri dönüşüm tesislerine girişi yapılan atıklar ile bildirilen atık miktarı arasındaki tutarsızlıkları gidermenin bir yöntemi olarak geri dönüşüm tesislerinde kasıtlı yangın şüphesini de ortaya çıkarıyor” diyor.
Beyaz, geri dönüşüm tesislerine gelen ithal atıkların, özellikle plastiklerin geri kazanım oranının çoğu zaman çok düşük olduğunu belirterek oluşan atıkların depolama alanlarına, yol kenarlarına bırakıldığına veya yakılarak yok edilmeye çalışıldığına işaret ediyor.
“Tesis sayısı 10 kat arttı”
2014-2018 yılları arasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı olan çevre mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk de geri dönüşüm tesislerinin sayısının son 10 yılda 10 kat artış gösterdiğini belirterek geri dönüşüm tesislerinin sayısındaki artışla yangınlar arasında doğrusal bir korelasyon olduğunu söylüyor.
DW Türkçe’ye konuşan Öztürk, “Tesislerin bu kadar çok olması yangınları tetikleyen unsurlardan bir tanesi. İkincisi bu tesisler çevresel ve yangınla ilgili önlemler alınmadan çalışıyor. Bu nedenle çevreye verdikleri zararlar ciddi boyutlara ulaşmış durumda” diye konuşuyor.
Geri dönüşüm tesislerindeki yangınlar nedeniyle çevreye kanser yapıcı kirleticilerin salındığını belirten Öztürk, bu nedenle yangına karşı ciddi önlemler alınması gerektiğine işaret ediyor.
“AB normlarına uyulmuyor”
Bu konuda Avrupa Birliği normlarına göre alınması gereken önlemlerin Türkiye’de geçerli olmadığını vurgulayan Profesör Öztürk’e göre plastik atık yangını ile ilgili uzmanlaşmış kişiler, yangın önleme ile ilgili gerekli prosedürlerin ve şartların geri dönüşüm tesislerinde oluşup oluşmadığını kontrol etmeli ve bu tesislere şartları yerine getiriyorsa izin verilmeli.
Yangınla ilgili denetimlerin büyükşehir belediyelerinin sorumluluğunda olduğunu ifade eden Öztürk, “Büyükşehir belediyelerinin bu tesisleri yangınla ilgili ciddi şekilde denetlemesi lazım. Çevresel bakımından da Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İl Müdürlüğü ve Bakanlığın kendisinin denetlemesi gerekiyor” diyor.
Yangınlar neden çıkıyor?
Selahattin Beyaz, yangınların yüzde 40’ının elektrik, yüzde 30’unun sigara, yüzde 20’sinin açık ateş veya ısı, yüzde 10’unun diğer nedenlerden kaynaklandığını ifade ediyor.
Kayda geçen yangınların yüzde 75’inin İstanbul, yüzde 25’inin Adana ve Kocaeli, yüzde 5’inin ise diğer illerde meydana geldiğini söyleyen Beyaz, yapılan araştırmalarda her üç günde bir yangın çıktığının, bazı geri dönüşüm tesislerin ise iki üç kez yandığının tespit edildiğine vurgu yapıyor. Özellikle yaz aylarında yanıcı olan kâğıt, naylon gibi atıkların kendiliğinden tutuşarak yangına neden olduğunu dile getiren Beyaz, yangından korunma tedbirlerinin yeterince alınmadığının yangınların sonuçlarından anlaşıldığını belirtiyor.
Beyaz, “Yangınlara karşı tedbirlerin alınamaması, bu yangınlarla ilgili çözümlerin üretilmemesi ve bu yangınların sürekli her yıl bir önceki yıla göre iki katına yakın bir oranda artış göstermesi kabul edilebilir bir durum değil” diyor.
“Ayrıştırmadan ithal ediliyor”
Prof. Dr. Mustafa Öztürk’e göre ise yangınlar bir yönüyle de ithal edilen plastik atıkların mevzuatta belirtilen standartlar ölçüsünde ayrıştırılmadan Türkiye’ye gönderildiğini gösteriyor. İngiltere’de yapılan tespitlerde yangınların yüzde 34-40’ının lityum pillerinden, yüzde 20-25 civarının ise çabuk alevlenebilir kimyasallardan kaynaklandığının ortaya çıktığına işaret eden Öztürk, “Lityum pillerinin havayla ve suyla temas etmesi yangına neden olur. Bu nedenle bu pillerin plastik atıkların içerisinden önceden kesinlikle ayrıştırılması gerekiyor. Yine kolay tutuşan kimyasallar önceden ayıklanmıyorsa bu maddeler tesislerde ciddi yangınlar meydana getirir” diye konuşuyor.
“Milletin attığı çöpleri bile bırakmıyorlar toplayalım”
To view this video please enable JavaScript, and consider upgrading to a web browser that supports HTML5 video
Meydana gelen yangınlar sonucunda PCB gibi kanser yapıcı kirleticilerin hâkim rüzgâr yönünde atmosfere salındığını, bu havayı soluyan insanların yavaş yavaş kanser hastalığının bir adayı olduğunu vurgulayan Öztürk, Avrupa ülkelerinde bu nedenle hastalanan kişilerin bir maliyeti olduğunu söylüyor. “O maliyet o tesisi işletenden alınıyor. ‘Bu yangından sonra şu kadar insanın hayatıyla oynadın, bunun bedelini öde’ deniyor” diyen Öztürk, yangının olduğu yerlerde sınır değerlerin üzerinde kirletici bulunursa bunun da temizlenmesi ve eski haline getirilmesi için tesisten ciddi bedeller alındığına işaret ediyor.
Türkiye’de maliyet düşük
Öztürk, “Yani plastik atık geri dönüşüm tesisleri Avrupalı niye kurmuyor, niye genişletmiyor diye sorduğumuz zaman, Avrupalıların bir ton plastik atığa bu şartları sağlamak için 150 dolar harcaması lazım. Türkiye’de ise 10 dolar, 20 dolar, hatta üstüne biraz da para alıyorlar. Öyle olduğu için bende işçilik ucuz, bende göçmen çalıştırmak mümkün ve çevre kirliliği, baca gazı salınımı çok var. Suların kirletilmesi söz konusu. Ve böylece benim ülkemde plastik atık çöplüğü oluşuyor” diyor.
Türkiye’de şimdiye dek 30’a yakın geri dönüşüm tesisinin cezai yaptırıma uğradığını ve kapatıldığını ifade eden Öztürk, mevzuatta cezaların yeterli olduğunu, asıl sorunun ise denetimde yaşandığını vurguluyor. Öztürk, “Cezalar bana göre uygun. Ama bütün olay denetim ve yaptırım. Denetim yapan da bu işin uzmanı olacak. Yaptırım yapan da bu işin uzmanı olacak ve sadece Adana bölgesinde değil Mersin, Kilis, Gaziantep, Kocaeli, İzmir bölgesinde de ve benzeri yerlerde de plastik atık geri dönüşüm tesisleri var. Yaptırım yeterli ama denetim yetersiz” diye konuşuyor.