25 Ekim 2016 tarihinde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın gözaltına alınmasıyla başlayan süreç, HDP’ye yönelik 4 Kasım 2016 operasyonuyla devam etmiş, 4 Kasım 2016’da eş zamanlı bir operasyonla aralarında HDP’nin eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da olduğu 12 HDP’li milletvekili terör soruşturması kapsamında gözaltına alınmıştı.
Demirtaş ve Yüksekdağ’ın yanı sıra HDP’li vekiller İdris Baluken, Nursel Aydoğan, Leyla Birlik, Gülser Yıldırım, Selma Irmak, Abdullah Zeydan ve Ferhat Encü daha sonra tutuklanarak cezaevine gönderildi. Dokuz vekilin tutuklanması, Türkiye siyasi tarihi için yeni bir dönüm noktasıydı.
DW Türkçe’ye konuşan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, 4 Kasım’ın planlı olduğunu belirterek “Bu öylesine bir kampanya değildi. Çözüm sürecinin bitirilmesi o döneme denk geliyor. Bunların hepsi düşünülmüş hareketlerdi” diyor.
AKP, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde Meclis’teki çoğunluğunu kaybetmiş, HDP ise aynı seçimlerde barajı aşarak Meclis’te üçüncü büyük parti konumuna erişmişti. 4 Kasım 2016 operasyonundan önce ise haklarında fezleke hazırlanmış milletvekillerinin dokunulmazlıklarının bir kereliğine kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliği teklifi Meclis’te kabul edilmişti.
Yüksekdağ: Biz içerideyiz, fikrimiz dışarıda
HDP Hukuk Komisyonu Eş Sözcüsü Avukat Nuray Özdoğan, söz konusu anayasa değişikliğinin hukuka aykırı bir şekilde yapıldığı kanısında. Özdoğan’a göre, HDP’li siyasetçilerin tutuklanması için “hukuksal kılıflar” kuruldu. Özdoğan, “4 Kasım gecesi başlayan süreçte hiçbir hukuki belgeye ulaşamadık. Siyasi darbe olarak nitelendirilen süreç, siyasi darbeye uygun yürüdü. Bırakın evrak, arama kararı göremedik” diye konuşuyor.
Halen cezaevinde bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, avukatı aracılığıyla DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, geride kalan altı yıla birçok hukuksuzluk sığdırıldığını söylüyor. Yüksekdağ, “Altı yıl önce muhalefetin geride kalanı, ‘sultan’ın öfkesinin bize vurduktan sonra dineceğini düşünüyordu belki. İktidarın öfkesi dinmediği gibi her muhalif onun gözünde ‘HDP’leşti. Gezi direnişinde ve HDP’de umut verici düzeyde kendini gösteren demokratikleşme kapasitesini tutuklamalar ve ağır cezalarla zayıflatmaya çalışıyorlar. Ama rehin aldıkları bizler bu iktidarın en zayıf tarafıyız. Biz içerideyiz, fikrimiz dışarıda” ifadelerini kullanıyor.
Beştaş: Muhalefet iktidarın planını onayladı
4 Kasım’a giden süreçte muhalefetin tavrı eleştirilmişti. Meral Danış Beştaş, muhalefete sessiz kaldıkları eleştirisini yönelterek “Daha doğrusu onayıydı. Özellikle CHP’nin ‘Anayasa’ya aykırı ama evet diyeceğiz’ söylemi iktidarın planını onaylamış oldu” diyor. 4 Kasım’ın sadece HDP ile ilgili olmadığını savunan Beştaş, “İktidarın tek adam rejimini inşa etmek, irili ufaklı farklı ses çıkaranları bastırmak amaçlıydı, bunu hep ifade ettik. Ve maalesef söylediklerimiz doğrulandı” şeklinde sözlerini sürdürüyor.
HDP Genel Merkezi’nin verdiği bilgiye göre, 4 Kasım 2016 ile başlayan süreçte 37 HDP’li milletvekili çeşitli defalar gözaltına alındı ya da tutuklandı. Yedi vekilin tutukluluğu halen devam ediyor. Tutuklanan vekillerden Figen Yüksekdağ, Selma Irmak ve Ferhat Encü’nün vekillikleri cezaevindeyken düşürüldü. Nursel Aydoğan ve Besime Konca’nın vekilleri tahliye edildikten sonra düşürüldü. Ahmet Yıldırım, İbrahim Ayhan, Osman Baydemir, Musa Farisoğulları ve Leyla Güven’in vekillikleri, kesinleşen yargı kararlarıyla düşürüldü. Faysal Sarıyıldız, Tuğba Hezer Öztürk ve Leyla Zana’nın vekillikleri ise devamsızlık gerekçesiyle düşürüldü. Son olarak Semra Güzel, dokunulmazlığı kaldırılarak tutuklandı.
Kışanak: Memlekette terörist olmayan kalmadı
Halen cezaevinde bulunan eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak da avukatı aracılığıyla DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, “Bizleri altı yıldan beri siyasi rehine olarak cezaevinde tutuyorlar. Asıl amaç bizim şahsımızda tüm toplumsal muhalefete gözdağı verip sindirmekti. 15 Temmuz darbe girişimimin bir ürünü olarak ortaya çıkan AKP-MHP koalisyonu Türkiye’de yepyeni bir yönetim anlayışını hayata geçirmek için Kürtler’den başlayarak adım adım tüm muhalif kesimleri baskı altına aldı” dedi.
Türkiye’nin ağır bedeller ödediği bir dönem yaşadığını dile getiren Kışanak “Cezaevlerinde rehin tutulan Kürt siyasetçiler bir gün olsun ah demedik, en nihayetinde barış, demokrasi ve özgürlükler adına bu bedeli ödüyoruz. Yaşadıklarımız hiç kolay değil ama barışa ve demokrasiye olan inancımızla umudu diri tutuyoruz” diye konuştu. Yaşanan sürecin bir demokrasi krizi yarattığını vurgulayan Kışanak, “Bizleri cezaevinde tutunca Kürt sorunu bitti mi? Hepimiz biliyoruz ki cevabı hayır. Kürt sorunu bütün ağırlığıyla orta yerde duruyor” ifadelerin kullandı. Kışanak, HDP’li siyasetçiler hakkında açılan davalarda adil yargılanma hakkı ile masumiyet karinesinin ayaklar altına alındığını savundu:
“İktidar bize ‘terörist’ dedi, muhalefet partileri ‘Aman uzak duralım’ yaklaşımı içerisine girdi. Gelinen noktada memlekette terörist olmayan kalmadı.”
“Tutuklu HDP’liler çıkmasın diye uydurulmuş bir dava”
Avukat Nuray Özdoğan da HDP’li siyasetçilere yöneltilen suçlamalara dikkat çekiyor. HDP’nin faaliyetlerini doğrudan terör faaliyeti olarak kodlayan bir zihniyet olduğunu iddia ederek “İsnatların ana gövdesini HDP’lilerin yaptıkları açıklamalar oluşturuyor. İddianamelerin temeli belirlenmiş olarak gelmişti yargı mensuplarının önüne. Hiçbiri yargı mensuplarının doğrudan hazırladığı iddianameler olduğunu düşünmüyoruz” diyor.
Tutuklu siyasetçi Figen Yüksekdağ, DW Türkçe’ye gönderdiği mesajda yargılamaları değerlendirerek “Dört yıl boyunca dava dosyalarımızda konuşmalarımız, açıklamalarımız, röportaj ve parti faaliyetlerimiz dışında bir şey olmadan tutuklu yargılandık. İki yıl önce de halen yargılanmakta olduğumuz Kobane kumpas davası nedeniyle tutukluyuz. Tutuklu HDP’liler dışarı çıkmasın diye uydurulmuş ve içi sonradan doldurulmuş bir dava” diye konuştu.