Yedinci Yargı Paketi çalışmaları geçtiğimiz haftalarda Adalet Bakanlığı tarafından tamamlandı. Paketin önümüzdeki günlerde Meclis’e sunulması bekleniyor. Paket kapsamında yer alan ve savunma sanayisi çalışanlarını ilgilendiren düzenleme ise tartışma konusu.
Pakette, 5202 sayılı Savunma Sanayii Güvenliği Kanunu’na bir madde eklemek suretiyle Aselsan, Havelsan ve Roketsan gibi önde gelen savunma sanayisi şirketlerinde çalışan mühendislerin, yurt içinde veya yurt dışında aynı alanda faaliyet gösteren başka kurum veya kuruluşlarda çalışmasını veya işletme açmasını zorlaştıracak tedbirler yer alıyor. Böylelikle savunma sanayisi kapsamında yapılan faaliyetlere yönelik rekabet yasağının güçlendirilmesi amaçlandığı belirtiliyor. Savunma sanayisi, yurt dışına en çok beyin göçü veren sektörlerden biri. Söz konusu uygulamanın da sektör çalışanlarının yurt dışına çıkışını kısıtlamaya yönelik olduğu yorumları yapılıyor.
Beyin göçü, Türkiye açısından aslında birçok alanda önemli bir sorun ve son yıllarda bu göçün etkisi giderek artıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) son iki yıldır uluslararası göç istatistiklerini yayınlamıyor. Yayınlanan son Uluslararası Göç İstastikleri’ne göre, 2019’da Türkiye’den yurt dışına 84 bin 863 kişi gitmişti. Savunma sanayisi ise beyin göçünün yaşandığı sektörlerin başında geliyor. Genelde sektöre ülkenin en iyi üniversitelerden istihdam edilen mühendisler, yurt dışında iş aramaya başlıyor. Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Savunma Sanayii Başkanlığı, 2019-2023 Dönemi Stratejik Planı’nda beyin göçü vurgusu yapıldı. “Özellikle savunma sektörüne yönelik nitelikli iş gücünün yurtdışına göçünü durduracak uygulamalara ihtiyaç duyulmaktadır” ifadelerine yer verildi.
“Pasaportlarını mı ellerinden alacaklar?”
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Oğuz Ergin de konuya ilişkin DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmesinde, “Bir ülkede insan kaynağının bu şekilde hareketinin sınırlanması, insanların istedikleri yerde çalışmasını engellemeye çalışmak bence insan haklarına aykırı. Ülke açısından da kötü. Asıl insanlar rahatça hareket edemez hale geldiğinde, yurt dışına gidiyor” diyor. Ergin, bu yasanın çözümden ziyade yeni sorunlar yaratabileceği görüşünde. Ergin, “İnsanlar bu durumda savunma şirketlerine girmek istemezler, mevcut çalışanlar bu yasanın olasılığını görünce kafasında en ufak bir istifa düşüncesi varsa bunu hızlandırabilir. Yurt dışına gitmesini engellerlerse insanların, evinden ofis kuran ve yurt dışına çalışan sayısını artırır. Hayal ettikleri soruna çare olmaz” ifadelerini kullanıyor.
Ayrıca düzenlemenin takibinin zor olduğunu söylüyor. Ergin, “Nasıl ispatlayacaksınız o konuda çalışıp çalışmayacağını? Yurt dışına nasıl engel konulacak, pasaportunu mu elinden alacaklar?” diyor.
Düzenlemenin detayları ve ihlali durumda nasıl bir yaptırım öngörüldüğü ise henüz belirsiz.
“Savunma sanayisinde çalışma koşulları iyileştirilmeli”
ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra 3 yıldan uzun bir süre Aselsan’da Tasarım Mühendisi olarak çalışan ve sonra Almanya’nın Göttingen kentinde kamera ve görüş sistemleri üzerine çalışan bir teknoloji firmasında çalışmaya başlayan Emre* de yasa yerine, çalışanların memnuniyetlerinin artırılarak iş değiştirmelerin önüne geçilebileceğini ifade ediyor. “Şu an yeni mezun olacak bir öğrenci olsam bu nedenle savunma sanayisi şirketlerinde çalışmaya başlamazdım. Savunma sanayisinin bir mühendis için cazibesi azalacaktır” diyor,
15 yıldır savunma sektöründe çalışan ve Savunma Sanayisi Proje Yönetimi Uzmanı olan Kasım Şen de planlanan kısıtlamaların diğer sektörlere de getirilebileceğine dair endişelerin olduğunu ifade ediyor. Şen, “Bu yasanın faydalı olacağını düşünmüyorum. Aksine, personelin ayrılma sürecini hızlandıracak. Hatta savunma sanayisi dışında çalışanlarda da ‘bir gün bize de aynı yasaklar gelebilir’ korkusunu ve diğer sektörlerde çalışanların da çıkışını tetikleyebilir” şeklinde konuşuyor.
Sektör çalışanlarının, deneyimlerinden dolayı doğal olarak düzenlemede belirtildiği üzere, “aynı alanda faaliyet gösteren kurumlara” yöneleceğini belirten Şen, “Savunma sanayisinde çalışan bir kişi zaten benzer çalışma alanında devam etmek isteyecek. Ne yapsın? Savunma sanayinden çıkıp, inşaat sektörüne mi girsin, kasaplık mı yapsın?” diyor. “Korkunun yerine motivasyon getirilmelidir” şeklinde de ekliyor.
“Türkiye’de eğitimi sürenlerden bile yoğun başvurular var”
Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra savunma sanayisinde mühendis ve proje sorumlusu olarak çalışmaya başlayan Arda*, beş yıl sonra, geçen yılın sonunda yüzlerce Türk mühendisin çalıştığı, Hollanda’daki ASML firmasında çalışmak için Hollanda’ya taşınma kararı aldığını söylüyor. Arda, “Türk mühendislerin göç ettiği yabancı şirketlerin büyük çoğunluğu savunma sanayisi alanında faaliyet göstermiyor. Ancak bu firmalar da ileri teknoloji alanında oldukları için aynı kapsama alınma riski var” ifadelerini kullanıyor.
Arda, “Yasa yoluyla dikte edilmesi özgürlüklere müdahaledir. Savunma sanayisinin öncü firmaları arasında zaten ‘centilmenlik anlaşması’ vardı. Bu durumda asıl amacın yurt dışına beyin göçünü engellemek olabileceği akla geliyor. Benim şu anda çalıştığım şirkete Türkiye’de eğitimi sürenlerden bile yoğun bir başvuru bulunmakta”diyor.
Peki savunma sanayisi neden göç veriyor?
Prof. Dr. Oğuz Ergin,şirketlerin yönetim politikalarını eleştirirken sektörden rahatsızlıkları nedeniyle ayrılanlar, maaş artışlarının enflasyonun çok gerisinde kaldığından ve kadroların liyakata dayalı olarak belirlenmemesinden şikayetçi olduklarını belirtiyor. Ergin, sektörün sorunlarına ilişkin “Artık şirketler, şirket gibi davranmalı, devletin uzantısı gibi davranıyorlar. Bu düzenleme de bunun göstergesi. Torpilli insanları atınca, mali kaynaklar daha iyi yönetilir. İyi insanlara daha çok para verilirse, daha mutlu olurlar. Sihirli değnek arayışı çözüm değildir. Sistemle ilgili sorunları çözmek yerine, çok kısa vadeli çözümler alıp, uzun vadede götürüsü olan kararlar almak doğru değil” diyor.
Proje Yöneticisi Kasım Şen, çözüm önerisi olarak göç edenlerin kaygılarının ve beklentilerinin iyi analiz edilmesi gerektiğini ifade ediyor. Tüm sektör temsilcilerinin, yasa koyucuların ve işverenlerin bir araya gelmesi ve “siyaset üstü” olarak gördüğü sorunun çözümüne psikolog, sosyolog ve ekonomistlerin de katılmasını savunuyor. Şen, “kısıtlayıcı” tedbirler getirmek yerine, çalışanların kalmasına olanak sağlayacak iyileştirilmeler yapılmasını önerirken, “liyakat” vurgusu yapıyor.
*İsimler değiştirilmiştir.