Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı borç yapılandırma paketinin bugünkü kabine toplantısının ardından açıklanması beklenirken, paket kapsamında 31 Aralık öncesi borçlara yönelik çeşitli aflar geleceği belirtiliyor. Muhalefet ise hükümetin seçim ekonomisi uyguladığını söyleyerek, seçim sonrası yüküne işaret ediyor.
Hükümete yakın basın yayın organlarında yer alan haberlere göre; yapılandırma paketiyle sigorta primi borçlarıyla adli ve idari cezalar için yapılandırma imkânı sunulacak.
Ayrıntılarının bugünkü kabine toplantısı sonrasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından açıklanması beklenen paketle şirketlere matrah artırımı, kasa ve stok affı imkânı sağlanması da öngörülüyor. Ayrıca belediyelere olan borçlar, elektrik, su ve öğrenim kredisi borçları da yapılandırma kapsamında olacak.
Anapara borcuna eklenen faiz ve gecikme faizi borçlarında önemli ölçüde silinme meydana gelmesi de beklenirken, önceki yapılandırmalarda olduğu gibi peşin ve taksitli ödeme imkânı getirilecek. Peşin ödeme halinde yüzde 90’a kadar bu borçların silinmesi imkânının verilebileceği de kaydediliyor.
Yapılandırmanın Maliye’ye olan vergi borçları, motorlu taşıt vergileri, otoyol ve köprülerden kaçak geçiş ücretleri ve cezaları ile trafik cezalarını da kapsaması bekleniyor.
AKP hükümetleri döneminde şimdiye kadar çok sayıda yapılandırma paketi TBMM’den geçmişti. 2020 yılındaki paket 500, 2021’deki paket ise 244,5 milyar liralık borç ve cezaları kapsarken, bugün açıklanması planlanan paketin Cumhuriyet tarihinin en büyük borç affı olacağı belirtiliyor.
Vergi yapılandırma işlemlerinin daha önceki yapılandırmalarda olduğu gibi vergi daireleri ve internet üzerinden yapılması düşünülüyor.
Seçim sonrasına yük getirir mi?
Hükümetin borç yapılandırma paketi gibi adımlarının seçime endeksli olduğunu düşünen muhalefet ve ekonomistler ise bu tür politikaların seçim sonrasında ekonomiye daha büyük bir yük getireceğini belirtiyor.
Sonbahar aylarında anketlere göre Cumhur İttifakı’nın oylarının yüzde 39’a kadar düştüğü gözlenmiş ve ardından hükümet çeşitli alanlarda paketler açıklamaya başlamıştı. Bu çerçevede önce düşük gelirliler sonra orta gelirliler için konut projeleri, Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) faizlerinin silinmesi, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) için emeklilik hakkı tanınması, asgari ücrete yüksek oranda zam, emekli ve memurlara önce yüzde 25, tepkilerin gelmesinin ardından ise yüzde 30 zam gibi çeşitli adımlar atılmıştı. Bu adımların ardından Cumhur İttifakı’nın oylarının yine anket ortalamalarına göre yükselmeye başladığı belirtiliyor.
Ekonomistler seçim ekonomisi kapsamında bu aylarda sanal bir “para bolluğu ve rahatlama” yaşanacağını ancak seçim sonrasında bunun faturasının çok daha ağır olacağı görüşünde.
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal geçen günlerde Cadde TV’de yaptığı açıklamada, hükümetin seçim ekonomisi uyguladığını belirterek “İktidar maalesef bir deliği kapatırken on delik açarak yol alıyor ve kendisi için bir çıkış arıyor. Elde avuçta kalmış son kaynakları da bu seçim ekonomisi ile kullanmaya gayret ediyor” diye konuşmuştu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu ise geçen hafta TBMM Genel Kurulu’nda başka bir teklifle ilgili yaptığı konuşmada “Hiçbir iktidar seçim sırasında sıkmaz, tasarruf etmez, seçim ekonomisi uygular. Ama buradaki seçim ekonomisini aşmış, yıkım ekonomisine dönüşmüş vaziyette. Sonuçta bu ülke bizim ülkemiz, biz bu ülkede yaşayacağız; geleceğimizi de çocuklarımızın geleceğini de düşünmek zorundayız” demişti.
Kuşoğlu bütçenin Kasım 2022’ye kadar 20 milyar TL açık verdiğini, hükümetin ek olarak Aralık’ta 473 milyar lira borçlanma yetkisi aldığını hatırlatarak, şunları söylemişti:
“Bunun çoğu 2023’te borçlanılacak yani seçimler için borçlanılacak bir meblağ olacak, 2023’e aktarılacak. 2023’teki bütçe açığı ne kadar? 659 küsur milyar lira, 473 milyar lira da buradan 1 trilyonu geçecek borçlanma, 2023 için seçim öncesi kullanılacak borçlanma 1 trilyonu geçecek. Bu, ülke için aynı zamanda yıkımdır. Bunları düşünmek zorundayız, bunların karşılığının olması gerekir.”