Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde 6 Şubat’ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler Kahramanmaraş’ın yanı sıra Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ’da ağır yıkıma neden oldu. Depremde enkaz altında kalanları kurtarma çalışmaları sürerken, bölgeden güvenlik sorunu haberleri gelmeye başladı.
Depremler sonrasında bölgede gerçekleşen hırsızlık, yağma, güveni kötüye kullanma, bilişim sistemlerini kullanarak dolandırıcılık olaylarına ilişkin 232 olayla ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatıldı.
Soruşturmalar kapsamında 11 ilde 97 şüpheli tutuklandı, 22 şüpheli hakkında adli kontrol kararı verildi.
Ancak hırsızlık ve yağma suçlarına karıştıkları iddia edilen şüphelilere yönelik kamu görevlilerinin işkence ve kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin görüntüler de tepki çekti.
Deprem bölgesinde güvenliği kim sağlıyor?
DW Türkçe, deprem bölgesinde yaşanan güvenlik sorununa mercek tuttu. Depremi vuran bölgelerde, emniyet ve jandarma gibi birçok güvenlik kurumunun binası zarar gördü, birçok polis ve jandarma enkaz altında kaldı. Bu nedenle bölgede otorite boşluğu oluştu. Şuan deprem bölgesinde güvenliği Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) bağlı askerler ile çevre illerden sevk edilen polis ve jandarmalar kısmen sağlıyor.
Ancak sosyal medyaya yansıyan görüntülerden, deprem bölgesinde hırsızlık ve yağma olaylarının yaşandığı görülüyor. Ancak bu olaylara müdahalede güvenlik görevlilerinin yetersiz kaldığı belirtiliyor. Bu nedenle yağmacı oldukları iddia edilen kişilere siviller müdahale ediyor. Siviller tarafından üç kişinin linç edilerek öldürüldüğüne ilişkin görüntüler de sosyal medya hesaplarında yayımlandı. Hatay’ın Antakya ilçesinde ailesinin ilaç ihtiyacını karşılamak için eczaneden ilaç ararken yağmacı zannedilen Yusuf ve Mehmet isimli iki kardeş de vatandaşlar tarafından darp edildi.
Jandarma karakolunda işkence iddiası
Yine gözaltına alınan bazı şüphelilerin asker ve polisler tarafından darp edildiği görüntülere sosyal medyaya yansıdı. Hatay’ın Altınözü ilçesine bağlı Büyükburç Köyü’nde 11 Şubat’ta kardeşiyle birlikte gözaltına Ahmet Güreşçi, götürüldüğü Altınözü Jandarma Karakolu’nda iddiaya göre darp edildi. Burnunda kırık olduğu tespit edilen Güreşçi’nin beyin kanaması geçirdiği belirlendi.
Olayı yakından takip eden Çağdaş Hukukçular Derneği’nden (ÇHD) avukatlar, DW Türkçe’ye şu bilgileri verdi:
“Olay günü, kardeşi Sabri Güreşçi’yi gözaltına almak için askerler ateş açarak eve giriyor. Bu sırada kardeşi Ahmet Güreşçi ‘siz kimsiniz’ deyince ‘sen de gel’ diyorlar. Karakolun kapısına giden babayı görüştürmüyorlar. Baba bu sırada karakoldan battaniye ile bir kişinin çıkarıldığını görüyor. Aracı takip ediyor. Hastaneye gelince askerler babayı, ‘Sabri ile seni görüştüreceğiz’ diye geri gönderiyor. Sabri’yi eşiyle görüştürüyorlar. Telefonda sadece iki saniye ‘Sabri iyiyim’ diyebiliyor. Babası şüpheleniyor yeniden hastaneye gidiyor. Polislerin izniyle cesetlere bakıyor ve oğlunu teşhis ediyor. Sabri ile de görüştük, ağır işkence görmüş durumda. Kaburga kırıkları var. Yüzü gözü mosmor. Hareketsiz hâle gelinceya kadar dövmüşler.”
Bakan Bozdağ: Yağma var
Yetkililerden ise konuya ilişkin farklı açıklamalar geldi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 12 Şubat’ta yaptığı açıklamada, deprem bölgesinde tespit edilen 75 yağmalama olayı ile ilgili 57 kişinin tutuklandığını belirterek “Hırsızlık ve yağma suçlarında 24 saat olan gözaltı süresi 4 gün olarak uygulanacaktır. Hırsızlık ve yağma suçlarıyla etkin mücadele için bu değişiklik yapılmıştır” dedi.
Soylu: Yağma görmedik
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise bölgede yağma görmediğini iddia etti. 13 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta yaptığı açıklamada konuşan Soylu, “Kahramanmaraş merkezli deprem afetini yönettiğimiz şu süreçte yaşadığımız tek güvenlik sorunu yağmacılık değil, yalancılıktır” dedi. Bu bölgede güvenliği sağlamak için yaklaşık 80 bin kişiye ek olarak 5 bin bekçi gönderdiklerini belirten Soylu, bekçilerin gece boyunca sokaklarda dolaşacağını kaydetti.
Soylu, 31 Ocak’tan 5 Şubat’a yani deprem zamanına kadar Türkiye’de mal varlığına karşı meydana gelen 9 önemli suçta toplam sayının 744 olduğunu kaydetti. Depremden bugüne kadar yine aynı gün periyodunda yani 6 Şubat’la 13 Şubat arası meydana gelen olay sayısının ise 511 olduğunu savunan Soylu, “Nereden bakarsanız bakın, yüzde 30, 35’lik bir azalma varken biz Kahramanmaraş’tayız, bir yağma görmedik” dedi.
Erinç Sağkan: Güvenlik zafiyeti var
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, düzenlendiği basın toplantısında deprem bölgesindeki güvenlik sorunlarına da işaret etti. Güvenliğin sağlanmasına ilişkin ciddi zafiyet yaşandığını belirten Sağkan, “Yurttaşların can ve mal güvenliğinin sağlanması devletin asli görevi olup, bu kamu hizmetinin sağlamasında süreklilik esastır. Her ne koşul altına olursa olsun, yurttaşlarımızın can ve mal güvenliklerinin sağlanamaması kabul edilemez. Devletin birinci varlık sebebi, tam da böyle zamanlarda bu güvenliği sağlamaktır” diye konuştu.
Sağkan, bu zafiyetin bir sonucu olarak, çeşitli hırsızlık ve yağma iddiaları gündeme geldiğini; ayrıca bu suçların faili olduğu ileri sürülen kişilere işkence ve kötü muamele yapıldığı yönünde görüntülerin yayımlandığını anımsattı. Bu duruma, ayrımcı bir nefret dilinin eşlik ettiğini anlatan Sağkan, “Altını çizerek ifade etmek isteriz ki, işkence ve kötü muamele yasağı mutlaktır. Bu yasağın ihlali, hiçbir koşul altında kabul edilemez bir insanlık suçu olup bu suçlarda zamanaşımının işlemediğini de hatırlatırız. Hukuk devletinde kanun önünde herkes eşittir ve suçu ispatlanana kadar masumiyet karinesi, suç ve cezaların kanuniliği ilkesi geçerlidir. Bu hususlara ilişkin etkili soruşturma yürütülmesi, faillerin açığa çıkarılarak cezalandırılmaları devletin en önemli yükümlülüklerindendir” değerlendirmesini yaptı.
Nadi Türkarslan: Güvenliğin sağlanması devletin görevi
DW Türkçe’ye konuşan emekli Cumhuriyet Savcısı, Avukat Nadi Türkarslan, her kim olursa olsun yağmacı diye yakalanan kişilere kötü muamelede bulunulmasını kanunların yasakladığını kaydetti. Bunu özellikle kamu görevlilerinin yapmaması gerektiğini belirten Türkarslan, “Onlarda suç ağırlaşmış haliyle ortaya çıkıyor. Suçluyu yakalamak ve suçlunun güvenliğini sağlamak da kamu görevlilerinin sorumluluğunda. Orada görevli kişiler bunu yapıyorsa affedilmez suç” dedi.
Türkarslan, depremdeki mağdurların güvenliğinin sağlanması ve suçun önlenmesinin devletin temel görevi olduğunu kaydetti. Deprem bölgesine arama kurtarma ekibi gibi güvenliği sağlaması için takviye asker ve polis de sevk edilmesi gerektiğini belirten Türkarslan, kamu gücünün hukuku ihlal etmemesi gerektiğini kaydetti.