14 Mayıs seçimleri için artık son haftaya girilirken “kararsız” ya da “bağımsız” seçmenlerin tercihlerinin ve adayların bu kitleleri kazanmaya yönelik son dakika hamlelerinin oy oranları üstünde ne kadar etkili olacağı yakından takip ediliyor.
Gelecek Pazar günü yapılacak olan seçimler öncesindeki son hafta sonunda Cumhur ve Millet İttifakı’nın adayları İstanbul’da bir gün arayla dev mitingler yaptı. İki mitinge de katılım yüksek oranda oldu. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitingi ise düzenlenen taşlı saldırı ile gündeme geldi.
Peki seçimde son düzlüğe girilirken oyunu kime kullanacağına henüz karar veremeyen seçmen var mı? Bu seçmenleri kazanmak için liderlerin son günlerde yaptıkları ya da yapacakları konuşmalar ile vaatler hâlâ etkili olabilir mi?
Demiralp: Seçmen büyük ölçüde karar verdi
Siyaset bilimci Seda Demiralp, seçmenin büyük ölçüde karar vermiş olduğunu düşünüyor.
Hâlâ kararsız kalanların çoğunun da “iktidar mı muhalefet mi” konusunda karar verdiğini belirten Demiralp, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“İktidar cephesindeki kararsızlar sandığa gidecekler mi? Giderlerse AKP’ye mi yoksa Cumhur’daki diğer partilere mi oy verecekler? Daha çok bunu düşünüyorlar. İktidara tepkili olan kararsızlar ise Millet İttifakı adaylarına mı yoksa diğer muhalefet adaylarına mı yöneleceklerini kararlaştırmaya çalışıyor.”
Bu kapsamda muhalefet cephesinde Memleket Partisi ile ATA İttifakı’nın adayları olan Muharrem İnce ile Sinan Oğan’ın oy oranları ilk tur açısından önemli olacak.
Demiralp, hâlâ kararsız olan seçmenin profilini ise şöyle aktarıyor:
“Gördüğümüz genel itibarıyla genç, görece seküler ve milliyetçi duyarlılıklara sahip oldukları. Kuvvetli, keskin ideolojik ayrımları yok. Kutuplaşmadan daha üst yaş grupları kadar mustarip değiller. Bilişsel olarak daha esnekler. Bu da onlara bir siyasi hareketlilik sağlıyor. İktidara da muhalefete de mesafeleri benziyor. Yani bu açıdan daha yaşlı seçmen gruplarından farklılar.”
Uslu: Kararsız değil bağımsız seçmen var
Kamuoyu araştırmacısı İbrahim Uslu’ya göre seçmenlerin çok büyük bir bölümü kararını verdi ve aslında artık “kararsız” olarak adlandırılabilen bir seçmen kitlesi fazla kalmadı.
Ancak Uslu kararsız değil ama literatürde “bağımsız” olarak nitelendirilen, yani oyunu sürekli belirli bir parti ya da lider için değil de vaatlere ve denilenlere bakarak stratejik olarak kullanan bir seçmen kitlesinin hâlâ mevcut olduğuna dikkat çekiyor.
Anketler sırasında “kararsızım, yanıt vermek istemiyorum ya da sandığa gitmeyeceğim” diyenlerin toplamının sadece kendisinin değil çoğu araştırmada yüzde 13-15 arasında çıktığını söyleyen Uslu şöyle konuşuyor:
“Bu yüzde 15 neden önemli? Çünkü bizde sandığa gitmeyen seçmenin miktarı genelde yüzde 15’tir. O nedenle yüzde 13 ya da yüzde 15 altında bir rakam bulmanın anlamı; aslında herkes kararını vermiş demek oluyor.”
Bu arada bazı siyasi analist ve araştırmacıya göre 14 Mayıs seçimlerinin Türkiye’nin en yüksek katılımlı seçimlerinden birisi olması bekleniyor.
Uslu, “bağımsız” olarak kabul edilen seçmen kitlesinin ise yüzde 30 civarında olduğunu söyleyerek şunları söylüyor:
“Bu kitle bir partiye ait olmamış hiçbir zaman. Bu seçmenler siyaseti takip ediyor ama bir partileri yok, bir partinin tabanı değiller. Bunlarda parti ya da lidere sadakat olmadığı için bir hata yaptığınızda pat diye bir taraftan öbür tarafa gidebiliyor. Ya da güzel bir şey yaptığınızda sizin tarafa gelebiliyor. Yani eşinden boşanıyormuş falan gibi almıyor konuyu.”
Erzurum olayları etki yapar mı?
Peki Pazar günü İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum’daki mitingi sırasında düzenlenen taşlı saldırı ve son haftaya yüksek tansiyonla girmek kararsız ya da bağımsız seçmen üstünde etki yapar mı?
Uslu’ya göre zaten kararını vermeyen çok az insan kaldığı için Erzurum olaylarının çok büyük bir etkisi olmayabilir. Kararını verenlerin de zaten sadece bu olayla oy tercihini değiştireceğini sanmadığını söyleyen Uslu, şöyle konuşuyor:
“Normalde AK Partili şehirli seçmenin etkilenmesi beklenebilirdi. Ama artık seçmen de duyarsızlaştı bu tür olaylara. Kılıçdaroğlu linç ediliyordu, hiçbir etkisi olmadı.”
Araştırmacı Uslu, diğer iki adaya oy verecek seçmenler açısından etki yapıp yapmayacağı sorusuna karşılık ise “Sinan Oğan’a oy verenler de umursamaz, çünkü onlar da milliyetçi. İnce’ye oy verenlerin ise siyaseti bu kadar yakın takip edip etmedikleri bile belli değil, haberleri sonradan olabilir” yanıtını veriyor.
Daşdemir: Yüzde 10’luk bir kesim hâlâ var
Optimar Araştırma’dan Hilmi Daşdemir ise yaptıkları anketlere göre yüzde 6 civarında kararsız, yüzde 4-5 civarında da “oy kullanmayacağım” diyen seçmen kitlesi bulunduğunu belirtiyor.
“Dolayısıyla yüzde 10 kadar seçmenin kararı netleşmiş değil. Bu yüzde 10’luk seçmenin kararı sonucu belirleyecek” diyen Daşdemir, bu kitlenin bir kısmının oyunu nereye vereceğinin yani eğilimlerinin belli olduğunu söyleyerek kararsız seçmenin yüzde 45 civarında Erdoğan’a, yüzde 25 civarında ise Kılıçdaroğlu’na yakın olduğunu gözlemlediklerini kaydediyor.
Optimar’ın 25-28 Nisan tarihleri arasındaki anketine göre iki güçlü adayın oylarının son dönemde yükselişte olduğu görülüyor.
Daşdemir, kararsız seçmen içinde milliyetçi duyguları ağır basan kesimin Erdoğan’a yönelmesinin mümkün olabileceğini söylerken diğer iki aday Muharrem İnce ve Sinan Oğan’dan iki büyük adaya gidecek oyların da varlığına dikkat çekiyor ve şöyle konuşuyor:
“İnce’ye oy veren seçmenlerin bir kısmı Kılıçdaroğlu’na yöneldi. Ancak oradan Erdoğan’a gelecek oylar henüz gelmedi. Onların da gelme ihtimali var.”
Yapılan çoğu kamuoyu araştırmasına göre iki büyük adayın ilk turda gerekli olan yüzde 50 artı 1 oyu alıp alamayacağı şu an için net şekilde bilinemiyor. Adayların ilk turda bu oranı yakalayamaması durumunda ise seçim 28 Mayıs’taki ikinci tura kalacak.
Daşdemir, adaylar arasında az farklar bulunduğuna ve çok fazla değişken olduğuna işaret ederek “Nihayetinde bu kararsız seçmenin nasıl oy kullanacağı sandık başında vicdanıyla baş başa kaldığında nasıl davranacağı belirleyici olacak” diyor.
Kararsızlar hâlâ kazanılabilir mi? Kim kazanır?
Peki “bağımsız” ya da “kararsız” olarak nitelendirilen bu seçmenler hâlâ kazanılabilir mi?
Uslu, Millet İttifakı açısından bu ittifak içindeki partilerin tabanı olan ama Kılıçdaroğlu’na oy vermeyeceğini söyleyen belli bir kesimin hâlâ bulunduğuna işaret ederek CHP liderinin bu seçmenleri son haftaki söylemleriyle kazanabileceğini belirtiyor.
Diğer taraftan “bağımsız” olarak nitelendirilen yaklaşık yüzde 30’luk seçmen kitlesinin en önem verdiği konuların başında ekonomi geldiğini belirten Uslu, bu kitlenin önemli bir bölümünün ekonominin gidişatından memnun olmadığını, bu nedenle AKP’den koptuğunu, seçim ekonomisinin uygulanması ile az bir bölümünün iktidara döndüğünü ancak büyük bölümünün iktidara alternatif bir ekonomi yönetimi görmek istediğini kaydediyor.
Uslu’ya göre seçim sonuçlarında küçük bir bölümü kararını net vermiş olsa da yüzde 30’luk bu bağımsız seçmen kitlesinin kararı önemli olacak çünkü bu insanlar oylarını çabuk değiştirebiliyor. Uslu, son bir haftanın önemini şöyle anlatıyor:
“Bir önceki seçimde mesela son hafta ne yaparsanız yapın hiçbir şey değişmezdi. Seçmen daha seçim kararı alınmadan tercihini belirlemişti. Burada öyle değil. O yüzden bu hafta yapılacak edilecek işlerin, hataların da sevapların da geri dönüş olasılığı yüksek.”
Bu arada Kılıçdaroğlu, Cumartesi gecesi sosyal medya hesabından yayımladığı video ile en büyük projem diyerek tarihi İpek Yolu’nu canlandırmaya ve Türkiye ile Orta Asya Türk devletlerini ve Çin’i ticaret taşıma koridoru ile birbirine bağlamaya yönelik çalışmasını açıkladı.
Karar anı: Tamam mı, devam mı?
Demiralp, seçime günler kala hangi taraf kendi farkını daha iyi anlatırsa bu seçmene onların ulaşacağını söyleyerek Millet İttifakı açısından şu tespiti yapıyor:
“Muhalefet açısından bu seçmen grubunu, özellikle ilkesel sebeplerle üçüncü partilere yönelen seçmeni kapsamanın bir yolu, bu seçimin çoktan seçmeli bir seçim olmadığını aktarmak. Bu bir doğru-yanlış sorusu; tamam mı devam mı sorusu. Tamam diyorsak değişime bir kapı açılmış olacak. O kapıdan çıkıp nereye gidileceğini sonraki seçimler belirleyecek. Ama devam deniyorsa bu düzen böyle devam edecek.”
Daha pragmatik olan kararsız gruplara ise günlük hayata dokunan vaatlerle ulaşmanın mümkün olduğunu söyleyen Demiralp, “Ortada çok vaat var, ama yeterince görünür değiller. Dağınık ve çok sayıda vaattensedaha az sayıda vaadin topluca, tekrar tekrar, farklı mecralarca seçmene iletilmesi gerekir. Genç seçmen için günlük hayatında kolaylıklar sağlayacak cazip vaatler etkili olacaktır” diyor.
Demiralp bunlardan ayrı olarak bir de karar veremeyip en son sandık başında karar verecek seçmenlerin de bulunduğunu belirterek bu grubun ise “kim kazanıyor gibi görünüyorsa” büyük ihtimalle o tarafa yöneleceğini kaydediyor. Demiralp, “O yüzden seçimlere doğru kimin oylarını artırıyor görüneceği, son aşamada daha da fazla seçmeni çekeceği için bu izlenimin gerçekliğini artıracaktır. Buna da ‘şelale etkisi’ diyoruz” yorumu yapıyor.
Bu seçmenlerin genel olarak iktidara tepkili olmakla birlikte muhalefetin de yeterince değişim sunmadığını düşündüğünü kaydeden Demiralp, “Onlara göre Erdoğan da Kılıçdaroğlu da eski Türkiye’ye ait isimler. Bu seçmenler diyor ki, ‘ben iki seçenek arasında da çok büyük fark görmüyorum.’ İşte bu yüzden de üçüncü partilere yöneliyorlar” diyor.
Liderler bu hafta boyu da farklı illerdeki mitinglerine devam edecek.
DW Türkçe’ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?