Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay Milletvekili seçilen Avukat Can Atalay, tutuklu olduğu için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Genel Kurulu’nda yemin ederek görevine başlayamadı. Gözlerin çevrildiği Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise tahliye için dosyanın bulunduğu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğname hazırlayarak kendisine göndermesini bekliyor. Başsavcılığın sekiz sanıklı Gezi davasında hazırlayacağı tebliğnameye daireye göndermesinin zaman alacağı ifade edildi. Bu durum da Can Atalay’ın tutukluluk süresini uzatacak.
Can Atalay’ın avukatları, tahliye için Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne başvurdu. Ancak henüz daireden bir karar çıkmadı.
DW Türkçe, Can Atalay neden tahliye olamıyor sorusuna yanıt aradı. Alınan bilgiye göre, Can Atalay’ın dosyası henüz Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nde değil. Bu nedenle daire, Atalay’ın tahliye talebini görüşmedi. Dosyanın şu an Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda olduğu öğrenildi. Başsavcılığın resen tahliye yetkisi bulunmuyor.
Atalay’ın avukatı: Başsavcılık dosyayı göndermeli
Ancak bu aşamada Can Atalay’ın tahliye talebine kimin bakacağı tartışma konusu oldu. Yargıtay Savcılığı’ndaki bazı yetkililer, tahliye talebini yerel mahkemenin değerlendirmesi gerektiğini söylüyor. Ancak bazı Yargıtay kaynakları ise başsavcılığın davaya ilişkin tebliğname hazırlayarak dosyayı 3. Ceza Dairesi’ne göndermesi gerektiğini ifade etti. Yargıtay Başsavcılığı’nın henüz ne tür bir adım attığı ise belli değil.
Can Atalay’ın avukatı Evren İşler, tahliye talebine yerel mahkemenin bakamayacağını belirterek, “Onlar dosyadan el çektiler. Başsavcılık, Can Atalay’ın dosyasını tefrik edip daireye göndermesi ve dairenin de derhal tahliye kararı vermesi gerekiyor” dedi.
Eminağaoğlu: Daire bakmalı
Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu da tahliye talebine Yargıtay dairesinin bakması gerektiğini belirterek, “Başsavcılık dosyayı kendi görüşüyle daireye göndermeli” dedi. Atalay’ın Anayasanın 14’üncü maddesine göre yasama dokunulmazlığı dışında olduğunu belirten Eminağoğlu, “Daire kararı onarsa defter kapanıyor. Bozarsa tahliye edebilir” dedi.
Milletvekilleri yasama dokunulmazlığına sahip
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Osman Kavala’nın arasında bulunduğu sekiz sanığın yargılandığı davada Can Atalay’a “hükümeti devirmeye teşebbüs” iddiasıyla 25 Mayıs 2022’de 18 yıl hapis cezasına çarptırmıştı. İstinafın onadığı karar itiraz üzerine Yargıtay taşınmıştı.
Anayasa’nın 83’üncü maddesine göre milletvekilleri yasama dokunulmazlığına sahip. Ancak aynı maddede, “seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14’üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır” hükmü var. Can Atalay’ın ceza aldığı “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçu da 14’üncü maddeye giriyor.
14’üncü madde ne diyor?
Anayasa’nın 14’üncü maddesi “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir” hükmünü düzenliyor.
AYM içtihadı: Tahliye
Ancak bu noktada Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) içtihatları devreye giriyor. Yüksek Mahkeme, 4 Aralık 2013’de dönemin CHP milletvekili Mustafa Balbay’ın seçilme hakkının ihlal edildiğine vermişti. Bu kararın ardından Balbay tahliye edilmişti. Kararda, milletvekilinin seçilme hakkına işaret edilerek, “seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa’nın 14’üncü maddesi kapsamındaki bir suç isnadıyla yargılanan bir milletvekilinin tutukluluk halinin incelenmesi sırasında, bu koruma tedbirinin seçilme hakkını işlevsiz hale getirebileceği göz ardı edilmemelidir” denilmişti.
Kararda şu ifadeler yer almıştı:
“Başvurucu, milletvekili seçildikten sonra tahliye edilmediğinden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yemin edememiş ve milletvekilliği görevini fiilen yerine getirememiştir. Bu görevin yerine getirilmesine engel olan tutukluluk halinin milletvekili olarak siyasi faaliyet ve temsil hakkını engellemesi nedeniyle seçilme hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır.
Yukarıda açıklandığı üzere, başvurucunun milletvekili seçildikten sonraki tahliye talepleri ilgili mahkemeler tarafından reddedilmiştir. Önceki başlıktaki inceleme sonucunda başvurucunun milletvekili seçildikten sonraki tahliye taleplerinin reddine ilişkin kararlarda başvurucunun seçilme ve temsil hakkıyla yargılamanın tutuklu olarak sürdürülmesindeki kamu yararı arasında makul bir dengenin gözetilmediği, dolayısıyla Anayasa’nın 19’uncu maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir (§ 94-119). Başvurucunun makul olmayan bir şekilde tutuklu kalması, yasama faaliyetlerine katılmasını engellemiştir. Başvurucunun milletvekili olduktan sonra tutuklu kaldığı süre de gözetildiğinde, seçilme ve milletvekili olarak siyasi faaliyette bulunma hakkına yönelik bu ağır müdahalenin ölçülü ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu söylenemez.”