Türkiye ekonomisinde yüksek enflasyon nedeniyle her geçen gün ağırlaşan hayat pahalılığı vatandaşların hayatını zorlaştırmaya devam ederken gözler hükümetin Eylül ortasına kadar açıklayacağını duyurduğu Orta Vadeli Program’a (OVP) çevrilmiş durumda. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek liderliğindeki ekonomi yönetiminin önümüzdeki üç yılda büyüme, enflasyon, cari açık ve döviz kurları gibi kritik alanlarda atacağı adımları içermesi beklenen yeni OVP için hükümet yetkilileri iddialı konuşuyor.
Ancak özellikle Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilen 2018’den bu yana açıklanan OVP’lerdeki hedeflerin çok büyük oranda şaşması, yeni OVP’ye ilişkin beklentilerin de zayıf olmasına neden oluyor. DW Türkçe’ye konuşan uzmanlara göre, Şimşek ve ekibinin hazırladığı yeni OVP’nin ekonomide olumlu bir hava yaratabilmesi için enflasyonla mücadele ve faiz politikası konusunda tutarlı ve rasyonel bir yol haritası açıklanması gerekiyor.
Hükümet iddialı, uzmanlar temkinli
Ekonomi yönetimi, son bir aydır OVP’ye ilişkin talep ve önerileri almak üzere iş dünyasının farklı kesimleri ile özel toplantılar düzenliyor. Son günlerde ise ekonomi yönetiminin tepe isimleri, Eylül ortasına kadar açıklanması beklenen yeni OVP’ye ilişkin birbiri ardına iddialı açıklamalar yapıyorlar. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Orta Vadeli Program ile öngörülebilirliğin arttığı bir ortama geçiş yapmış olacağız” derken Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de “OVP, hem özel sektör hem kamu sektörü için önemli bir rehber ve yol haritası fonksiyonunu yerine getirecek” şeklinde konuştu.
DW Türkçe’ye konuşan Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Saltoğlu, analistler ve piyasayı izleyen uzmanların OVP tahminlerinin seviyesi ve tutarlılıklarını dikkatle inceleyeceğine işaret ediyor. Özellikle büyüme, cari açık ve enflasyon hedeflerindeki tutarlılığın önemli olacağını vurgulayan Prof. Saltoğlu, “Sayın Şimsek’in ‘2026’dan sonra normalleşeceğiz’ yorumu da yine OVP içinde aranacaktır. TCMB’nin yeni enflasyon ve büyüme tahminleri de yeni OVP’de aranacaktır” diyor.
OVP’de Mart 2024 yerel seçimleri sonrasında ekonomide atılacak adımlara ilişkin sinyallerin de verilmesi gerektiğini belirten Saltoğlu, “Ama geçmişte de olduğu gibi OVP’ler ciddi anlamda şaştığı ve şaşacağı için aşırı yüksek bir önem atfetmek de doğru olmaz. Temel kurgu ve tutarlılık konusunda bir sorun görülmezse, olumlu olur ama ekonomide çok fazla yönlendirme etkisi olacağı kanısında değilim” diye konuşuyor.
Prof. Saltoğlu’nun da işaret ettiği gibi, son yıllarda açıklanan OVP’lerde ekonomiye ilişkin hedef ve tahminler büyük oranda yanlış çıktı. Berat Albayrak’ın ekonominin başına getirildiği 2018 yılında sonra açıklanan OVP’lerde özellikle büyüme, enflasyon ve dolar kuru tahminleri tutmadı.
OVP’de şaşan tahmin ve hedefler
2019 yılında açıklanan OVP’de, 2020 yılı için yüzde 5 büyüme, yüzde 8,5 enflasyon ve dolar kurunda 6 TL seviyesi belirlenmişti. Ancak 2020 sonunda büyüme yüzde 1,8’e düşerken, enflasyon yüzde 14,6’ya çıktı. Dolar kuru ise 7 dolar oldu. 2021’de açıklanan OVP’de ise 2022 için yüzde 9,8 enflasyon ve dolar kurunda 9,2 TL seviyesi öngörüldü. Fakat 2022 sonunda enflasyon yüzde 64’e çıkarken, dolar kuru 18,7 TL’ye tırmandı. Cari açık ise 48,8 milyar dolar oldu.
Eylül 2022’de açıklanan son OVP’de ise 2023 yılı sonunda kişi başına gelirde 10 bin dolar seviyesinin aşılacağı, enflasyonun ise yüzde 24,9 olarak gerçekleşeceği tahmini yapıldı. Ortalama dolar kuru ise 21,5 TL olarak belirlendi. Ancak 2023’ün neredeyse 8 ayının geride kaldığı bugünlerde dolar kuru 27 TL’yi aşmış durumdayken, temmuz itibariyle yüzde 48 olan enflasyonun yılsonunda yüzde 70’e yaklaşması bekleniyor.
DW Türkçe’ye konuşan Beykoz Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Evren Bolgün, yeni açıklanacak OVP’ye büyük umutlar bağlamanın yanlış olacağını söylüyor.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilen 2018 yılı sonrasında hükümetin yayınladığı OVP’lerin büyük oranda itibar kaybettiğini savunan Prof. Bolgün, 2018 sonrasında hazırlanan OVP’lerde yer alan hedef ve değerlendirmelerin giderek rasyonellikten uzaklaştığını ifade ediyor.
Bu nedenle son yıllarda gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında piyasa oyuncuları, yatırımcılar ve akademi dünyasının OVP’de yer alan hedef ve tahminleri dikkate almadığını kaydeden Bolgün, “Yeni dönemde Mehmet Şimşek’in başında olduğu ekonomi yönetimi tarafından hazırlanacak OVP’de ise temel parametrelerdeki görüş ve tahminler belirleyici olacak” diyor.
“Restorasyon programı olmalı”
Yeni OVP’de başta büyüme ve enflasyon olmak üzere, AKP iktidarının makro ekonomik hedeflerine ilişkin ortaya konacak üç yıllık projeksiyon, hükümetin yüksek enflasyon ve dış ticaret açığı ile zarar gören dengelerinasıl düzelteceğine yönelik ipuçları verecek. OVP’de yer alacak dolar kuru tahminleri de yine piyasa oyuncuları açısından kritik olacak.
Hükümet tarafından açıklanacak yeni OVP’de Türkiye ekonomisinde ‘restorasyon’ yapacak tutarlı bir program beklentisi olduğunu belirten Bolgün, “AKP hükümeti seçimleri kazandı ve 5 yıllığına daha yönetme yetkisini eline aldı. Seçimlerden bu yana 3 ay geçti ancak vergi artışlar dışında hala yakıcı ekonomik sorunlara karşı kapsamlı bir program göremiyoruz. Yeni OVP bu beklentiyi karşılamak zorunda” diye konuşuyor.
Türkiye’de büyümenin yüzde 5,5 seviyesine yükseltilmesi gerektiğini, bu arada yüksek enflasyonun da düşürülmek zorunda olduğunu dile getiren Bolgün, şöyle konuşuyor:
“Hem büyümek hem de enflasyonu düşürüp işsizliği patlatmamak için çok dengeli bir program yürütmek gerekiyor. Şimşek ve ekibinin bu ne kadar başarabileceğini izleyeceğiz. Bütçe gelirlerini artırmak için kamuda ne tür tasarruf önlemleri alınacak, vergi sisteminde ne tür değişikler olacak, bunların hepsini OVP’de görmemiz gerekir. Aksi takdirde yeni OVP’nin de diğerleri gibi pek bir anlamı olmaz.”
Borsada yatırımcı sayısı rekor kırdı
Öte yandan yeni OVP’nin yatırımcıların Türkiye’ye bakışında ve Türk piyasalarına güvende olumlu değişiklikler yaratacağını düşünenler de var.
DW Türkçe’ye konuşan Sermaye Piyasaları Danışmanı Yunus Kaya, seçim sonrasında yatırımcıların Türkiye ekonomisinin geleceğine daha pozitif yaklaştıklarını söylüyor. Kaya, “Son 5 yılda 10 milyar dolarlık yabancı çıkışı olan borsaya Cumhuriyet tarihinin en güçlü yabancı sermaye akımlarından birini yaşıyoruz. Mayıs ayındaki seçimlerden sonra geçen iki ayda 2 milyar dolarlık borsaya yabancı girişi oldu. Üstelik bu girişler sadece borsaya yönelik olmadı. Türkiye’nin yurtdışında ihraç ettiği Eurobondlara da hücum yaşandı” diyor.
Merkezi Kayıt Kuruluşu’nun (MKK) sosyal medya hesabı Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda da borsada yatırımcı sayısındaki rekor değişim ortaya kondu. Buna göre, pay senedi bakiyeli yatırımcı sayısı, 15 Ağustos itibarıyla 5 milyon 636 bin 160’a ulaşarak rekor seviyeye çıktı. Yıllık yatırımcı sayısındaki yükseliş 3 milyon 3 bin 214 olurken, bu durum yüzde 114,06’lık artışa işaret etti. Aylık bazda bakıldığında da borsada yatırımcı sayısı, yüzde 27,54 artarak yatırımcılara 1 milyon 216 bin 954 kişi eklendi.
“İyimser beklentiler artıyor”
Seçim sonrasında 700 seviyesini gören Türkiye’nin kredi risk priminin (CDS) de 400’ün altına gerilediğini hatırlatan Kaya’ya göre, 4 Haziran’da ekonomi yönetiminin başına Mehmet Şimşek’in getirilmesi, Merkez Bankası Başkanı ve 3 yardımcısının değiştirilmesi Türkiye’ye yönelik iyimser beklentileri artırmış durumda.
Ekonominin farklı kesimleri ile görüşmeler yapılmasının ardından eylül ayında OVP sonrasındaki uygulamalar ile Türkiye’nin son zamanlarda patinaj yaptığı ekonomide bir yükseliş dönemine girebileceğini dile getiren Yunus Kaya, şu değerlendirmeleri yapıyor:
“Doğrusu yabancı yatırımcılar da bunu önden satın alıyorlar. Son 5 yılda önce çıkan kar ederken, artık önce giren kar ediyor diyebiliriz. Borsa açısından bakarsak yabancı kanalından sürekli para girişi, düzeltmeleri bile kısa tutup yükseliş trendinin soluksuz devamına yol açtı. Borsa tarihi zirvesini bile geçtikten sonra 2 ayda yüzde 36 yükselmiş durumda. Özellikle ABD seans başlangıç saatinde gelen yabancı alımları bize bu temponun kolay durulmayacağını gösteriyor.”
“Not artışı olursa Papua Yeni Gine seviyesine çıkarız”
Bu arada uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, geçen hafta Türkiye’nin ortodoks politikaları hayata geçirmesi durumunda not artışı yapılabileceği sinyalini verirken bu hafta içinde ise Türk bankalarının görünümünü ‘negatif’ten ‘durağan’a çevirdi.
Moody’s’in not artışının beklenen not artışlarının ilki olabileceğini öne süren Yunus Kaya, “Çünkü 3 kurumdan biri not artıracaksa, ilk artıranın Moody’s olması en doğalı olur. Ancak halen Türkiye’nin gidecek çok yolu var. Türkiye, şu anda Moğolistan ve Mısır ile aynı notlara sahip. Eğer Moody’s bir kademe iyileştirirse; Papua Yeni Gine, Kamboçya ve Kenya ile aynı not düzlemine gelmiş oluruz” şeklinde konuşuyor.
DW Türkçe’ye VPN ile nasıl ulaşabilirim?