AJANSSPOR-HABER
Trendyol Süper Lig’in 5. haftasında Bitexen Antalyaspor’u ağırlayan Fenerbahçe, karşılaşmayı 3-2 kazanarak liderliğini sürdürdü.
Karşılaşma sonrası spor yazarları Fenerbahçe’nin 3-2 kazandığı Antalyaspor karşılaşmasını değerlendirdi.
Ömer Üründül / İsmail Kartal’ı bir kez daha uyarıyorum
F.Bahçe, 3 puanı kazandı ama özellikle ilk yarıyı göz önüne alırsak gelecek için bende soru işaretleri bıraktı. Tam bir kaos vardı. Oyunu 45 dakika boyunca Antalya domine etti. Hem F.Bahçe’yi oynatmadılar, hem de kendileri rakip kaleyi sürekli tehdit ettiler. Daha maç başında Serdar Aziz çizgiden kesin golü önledi. Ondan sonra Buksa’nın göstere göstere attığı golle skor dezavantajına düşüldü. Dünkü F.Bahçe için en önemli şans Antalya’nın ilk devre çok net ikinci golü kaçırması ve devre sonunda Dzeko’nun attığı beraberlik golüydü. İkinci devre tabi ki F.Bahçe’de bir hareketlilik başladı. Skor avantajı yakalandı. Ama Antalya’nın tehditleri de devam ediyordu. Ve tekrar skora denge geldi. Szymanski’nin jeneriklik golü ile F.Bahçe bu zor maçtan 3 puanı aldı.
Şimdi neden F.Bahçe’de bundan sonrası için tehlike gördüğümü anlatmak istiyorum. Daha önce de teknik direktör İsmail Kartal’a uyarıda bulunmuştum. Mutlak suretle kondisyon idmanlarına ağırlık vermeli diye. Ama dün bakıyorum, teknik kalite Tadic, 20 metrekarelik alanın dışına çıkmadı. Fred, oynar gibi yapıp fizik açıdan yetersizlikten beklenen katkıyı vermiyordu. Müthiş gol atan Szymanski’de de fiziki düşüş gördüm. Dzeko’ya ayrı bir parantez açayım; kendine o kadar iyi bakan profesyonel ki yine yere sağlam bastı. Osayi ve sakatlıktan çıkmasına rağmen Ferdi yine alışılmış iki dinamik oyuncuydu.
Gelelim Cengiz Ünder’e. F.Bahçe için çok önemli bir kanat forveti. Ama hem Milli Takım’da hem F.Bahçe’deki maçlarda kendisine bakmadığı açıkça görülüyor. Dün de daha 3 dakikada arka adale attı! Sahanın yıldızı ise Antalyaspor’dan Buksa’ydı
Erman Toroğlu / Kalite farkı vardı
Antalyaspor 1. yarı Kadıköy’de F.Bahçe’ye ders verdi. Sahanın her yerinde bastılar, pres yaptılar ve F.Bahçe karşılık veremedi. 2. yarı İsmail Kartal nerede hata yaptığını anlamış olacak ki takımını ona göre oynatmaya başladı. Antalyaspor hücumunda herkes topun arkasına geçti, kalesini korudu, yeri gelince de çıktılar. 50 bin seyircinin önünde büyük takımla oynuyorsan puan almak için 2 gol yetmez. Antalya 2 gol de atsa puan alamadı, neden çünkü arada kalite farkı vardı.
Hakemler için de birkaç cümle yazmak istiyorum; bunlara eğitim verilirken acaba diyorum ‘ufak tefek şeylere faul çalmayın, oyun biraz oynansın’ mı dediler. Eğer bunları dedilerse aferin onlara, çünkü ne kadar düdük çalarsan, oyunu ne kadar kesersen futbolcu ve seyirci oyundan soğur. Herkes sana bakar. Ama oyunu devam ettirirsen hem futbolcu keyif alır hem seyirci. Sen de oyunda gözükmezsin. İnşallah böyle devam ederler.
Gürcan Bilgiç / Aslında yoklardı!
Fenerbahçe Ankaragücü’nü yenerken, maç başlığım “operasyon başladı” şeklindeydi. Durum aynen devam ediyor. Antalyaspor’un müthiş direnişini sonra anlatacağım. Ama özellikle yardımcıların bayrakları (VAR’dan dönen gol değil, Tadic ile başlayan atak) sanki “durdurun” emrinin bir parçası gbiydi. Halil Umut Meler’in faul yorumları da bunlara katıldı elbette. Topa sahip olan futbolcuya (Osayi Samuel) faul çalacak kadar işi ileri götürdü aynı zamanda. FIFA hakeminden bahsediyoruz. Şampiyonlar Ligi’nde maç yöneten. “Öyle görmüş” kısmını girmiyor bu arkadaşlar. Antalyaspor ilk yarıda F.Bahçe’yi “buzdolabı”na soktu. Müthiş bir ön taraf baskısına karşılık verdirmedi. Zajc, Fred ve Szymanski; Teoman’ın şarkısında söylediği gibi “aslında yoklardı”… Son iki maçta (Twente ve Ankaragücü) aynı duruma karşılık verememişlerdi. Ama üç orta sahanın da böylesine etkisiz kaldığı bir bölüm olmamıştı. Symanski müthiş golü attı. Ancak takıma yardımcı olması gereken anlarda top kayıpları yaşadı.
İrfan Can ve Ferdi, Edin Dzeko ile birlikte ofansif dengeyi bozdular. Ne kadar koşsanız da ustalığa veya iyi pasa önlem alamıyorsunuz. Rakibin yerleşimindeki her dengesizliği değerlendirdiler. Tribünlerin takıma desteği, “acaba” sorusundan uzaklaşmaları önemliydi. 10 maçtır kazanıyor Fenerbahçe. Üstelik sessiz – sedasız kurulan organizasyonlara rağmen. Transfere ne kadar para harcasanız da, karşınıza “dik duran” takımlar çıkıyor. Şampiyonluğu oyuncu alanlar değil, doğru koşanlar kazanır. İsmail Kartal, her oyuncusundan en yüksek verimin peşinde ve bunu başarıyor.
Serkan Akcan / 6 numaranın önemi!
Antalyaspor karşılaşması, ‘6 numara nedir, ne işe yarar?’ sorusunun cevabı niteliğinde bir maçtı Fenerbahçe için. Antalya’nın hocası Nuri Şahin, İsmail Yüksek’in yokluğunun Fenerbahçe’nin bölge geçişlerinde nasıl bir boşluk yaratacağını iyi bir analizle gözler önüne serdi. Fenerbahçe’nin oyun kurulumunu bozdu. Savunmanın derine gömüldüğü baskı anlarında pas opsiyonu yaratmak, sırtını rakibe dayayıp topu korumak, bölge geçişlerini sorunsuz hale getirmek için gerçek bir 6 numaraya ihtiyaç var. Zajc bu işi yapamayınca Antalyaspor ilk yarının çok önemli bir bölümünde oyunu istediği gibi domine etti.
Can simidi Dzeko
Antalyaspor’un derine kadar ittiği Fenerbahçe savunmasının bir can simidine tutunması gerekiyordu, o da Dzeko oldu. Dzeko ligimizin gördüğü en iyi santrforlardan bir tanesi buna şüphe yok. Ne var ki, onun kalitesinin kaynağı sadece bitiriciliği değil. Savunmasının derine gömüldüğü baskı anlarında blok aralarına döndü, nefis bağlantılar yaptı. 1 golü 1 de asistle süslemiş olabilir ama oyunun merkezinde yaptığı bağlantılar en az tabela istatistikleri kadar önemliydi. İrfan Can Kahveci’deki gelişim de dikkat çekici boyutlarda. Ceza sahasında buluştuğu toplar bu sezon çok daha büyük anlam kazandı. Keza oyun aklıyla Szymanski’nin de yıldızını parlatacağa benziyor.
Engin Kehale / Söyle ona Sebastian F.Bahçe’nin Dzeko’su var
Bu sezon Süper Lig’in keyfine varmamız lazım. Gözlerimizin pasını alan bir yetenek havuzu var. Cumartesi akşamı, İcardi’nin Ziyech’in şutuna o kafayı nasıl vurduğunu konuştuk. Pazar akşamının başrolünde ise Dzeko vardı. Nuri Şahin için en doğru futbol iklimi Türkiye midir? Bence tartışılır. Ancak tartışılmayacak bir konu var ki o da maç önü plan yapmayı ligimizde en iyi bilen teknik adamlardan biri olması. Topa sahipken oyunu olabildiğince genişleterek, Fenerbahçe topla çıkarken de temaslı ve adam adama baskı yaparak oyun kurulumunu çok zorlaştırdı sarı lacivertlilerin.
İsmail Kartal’ın öğrencileri, 18. dakika geride kalırken Antalyaspor ceza sahasında 1 kere topla buluşabilmişti. “İsmail Yüksek’in yokluğunda nasıl hücum yapılır?” dersinin başarılı öğrencileri, kusursuz bir gol attılar Fenerbahçe kalesine. Buksa’nın golünde Antalyaspor hücumu kadar Halil Umut Meler’i de övmek gerek, mükemmel avantaj uygulaması golü getirdi.
Twente maçına benzer bir senaryoda giden maç, yine benzer bir senaryo ile döndü. Kötü oynarken gelen gol, enerjiyi tersine çevirdi. Doğru zamanda doğru yerde olan Edin Dzeko ilk yarı biterken golünü attı, ikinci yarıda İrfan Can’a attırdı. Zamanında “sokak lambası” yakıştırmalarıyla kariyerine başlayan Bosnalı, tek başına ne kadar büyük bir güç olduğunu gösterdi.
Antalyaspor’da sezon boyu ismini belli ki sıklıkla anacağımız Buksa, Zajc’ın topla çıkarken hatasını iyi değerlendirdi ve skora bir kez daha eşitlik geldi. Zajc’ın İsmail’den fazlasını verdiğini söylemek zor. Nuri Şahin’in takımı, üç beş hafta sonra bambaşka bir yerde olacak gibi gözüküyor, bunu da not düşelim. Bu kadar git gelli maçın son sözünü ise, Sebastian Szymanski söyledi. Twente maçında belirttiğim gibi: “Bu adamın da böyle bir huyu var; atıyor.”