Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin üzerinden neredeyse on ay geçti. Depremlerden en çok etkilenen illerin başında gelen Hatay’da barınma, ulaşım ve temiz suya erişim gibi temel hizmetlere erişmek hala zor.
Kentte yapılan araştırmalar, bu süreçte kadına yönelik şiddetin de arttığını ve kadınların adalete erişimde güçlüklerle karşılaştığını gösteriyor. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) altıncı ay izleme raporunda, Hatay’da şiddet sebebiyle Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne 2 bin başvuru yapıldığı belirtiliyor. Hayata Destek Derneği’nin 17 Kasım’da yayımladığı acil durum raporuna göre ise ev içi şiddetin arttığını düşünenlerin oranı yüzde 28.
Uzmanlar, afet sürecinin kadınları ve kız çocuklarını ev içi şiddete ve cinsel şiddete açık hale getirdiğini belirtiyor. Özellikle çadır kent, konteyner kent gibi mahremiyet ihlalinin yaşandığı toplu alanlarda bu risk artıyor.
“Bir yılda yapılan başvuru bir ayda yapılıyor”
Hatay Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Zerrin Altınöz, son birkaç ayda yapılan şiddet ve boşanma konulu başvuruların sayısının 500 civarında olduğunu belirterek, “Hem 6284 sayılı yasayla ilgili hem de boşanma konusunda başvuru çok arttı. Önceden bir yılda yapılan başvuru şimdi bir ayda yapılıyor” ifadelerini kullanıyor.
Avukat Altınöz’e göre şiddetin artması afetlerde beklenen bir durum, ancak bununla mücadele etmek için gerekli planlamalar yapılmıyor. “Biz bunu pandemi döneminde de gördük. Şimdi insanlar çadırın içine, konteynerin içine sıkıştılar.İş yok, güç yok. Bütün aile evde” diyen Altınöz, bu durumun bir gerginlik yarattığını aktarıyor.
Hatay’daki mevcut durumun şiddet gören kadınların adalete erişmesini de zorlaştırdığını söyleyen Avukat Altınöz, “Bir kadının adliyeye ya da karakola gidebilmesi için önce toplu taşıma kullanması lazım ama Hatay’da toplu taşıma yok denecek kadar az. Diyelim ki bir şekilde geldi, avukat tutması gerekecek. Sonra vekâletname çıkarmak için notere gitmesi ve noter ücreti ödemesi gerekecek. Bu büyük bir ekonomik sorun. Diyelim ki bu ücreti de ödedi. Peki sonra hangi toplu taşıma aracına binip dönecek?” sorusunu dile getiriyor.
Kendi de bir depremzede olan avukat Altınöz, baronun kadın hakları komisyonuyla birlikte şiddet gören kadınlara adli yardım sağlıyor. İlk zamanlara göre mahkemelerin ve kolluk görevlilerinin koruyucu ve önleyici tedbir kararlarını daha hızlı aldığını belirten Altınöz, “Mahalle ziyaretlerinde kadınlara mutlaka KADES’i yükle, olur da öyle bir şey olursa KADES’e bas diyorum. Son zamanlarda polis çok hızlı reaksiyon alabiliyor KADES üzerinden” diyor.
Öte yandan koruma tedbiri alabilen kadınlar, çadır ve konteyner kentlerde kendini güvende hissetmiyor. Şiddet mağdurları için barınma probleminin acilen çözülmesi gerektiğini belirten Zerrin Altınöz, şiddet faili erkeklerin tehditlerini sürdürdüğünü ifade ederek şunları dile getiriyor: “Bir müvekkilime üç aylık bir koruma kararı aldık. Ama bir gün beni aradı. Gece çadırda uyurken adam oradan geçmiş ve çadırı taşlamış. Orada kendini güvende hissetmiyor kadın, her an gelebilir diye düşünüyor.”
Hala sokak aydınlatması yok
Hatay’da depremin ardından kadınların güvenlik kaygısı da arttı. Kadınlar Birlikte Güçlü Üyesi Ümran Büyükaşık, “Bir defa belli birkaç yer dışında sokak aydınlatması bile hala yok. Akşam sokaklar kapkaranlık” diyerek, toplu taşımanın çok sınırlı olduğu Hatay’da otostopun mecburi hale geldiğini belirtiyor. Bu durumun tacize yol açtığını belirten Büyükaşık, “Şu anda otostop zorunlu, 10 yaşındaki öğrenci de yapıyor, yetişkinler de. Ortaokul, liseye giden kız öğrenciler de var, üniversiteye giden kadın öğrenciler de. Otostop sırasında tacizin arttığını duyuyoruz. Bizzat bunu yaşayan arkadaşlarımız var.” bilgisini paylaşıyor.
Yaşamın kalabalık çadırlarda, konteynerlerde ya da az hasarlı evlerde sürdüğü Hatay’da, hane içi nüfus 8-10 kişiyi bulabiliyor. Toplumsal cinsiyet modeline uygun davranmak zorunda bırakılan kadınlar temizlik, yemek, ısınma, çocuk ve yaşlı bakımı işlerinden tek başına sorumlu tutuluyor. Ümran Büyükaşık, bu durumun da kadınları tükettiğini vurgulayarak şunları dile getiriyor: “Kadınların yükü 10 kat arttı. Her şeye yetişmek zorundasın. Yaşlının bakımını da yapmak zorundasın, çocuğunun ödeviyle de ilgilenmek zorundasın. Bakın deprem oldu, kıyamet koptu ama zeytin zamanında toplandı, zeytinyağı zamanında çekildi, nar ekşisi zamanında yapıldı. Bunları yine kadınlar yaptı. Çamaşır desen zaten artık elde yıkanıyor. Tüm bunlardan hareketle psikolojik şiddet ve baskı kesinlikle artıyor.”
“Yoksulluk şiddet mağduru kadınların yeni bir hayata başlamasına engel oluyor”
Mor Çatı Gönüllüsü Açelya Uçan, şiddet mağdurları için oluşturulan destek mekanizmalarının deprem sürecinde sekteye uğradığını söyleyerek, “Politika ve strateji belirleme ve bunların hayata geçmesi için de gerçekçi prosedürler oluşturma noktasından çok uzak olunduğunu gördük” diyor.
Deprem bölgesinden Mor Çatı’ya yapılan başvuruların hemen hepsinde maddi destek talebinin arttığını belirten Uçan, şiddet mağdurlarının ekonomik imkansızlıklar nedeniyle yeni bir hayata başlamakta güçlük çektiğini belirtiyor. Bu durum kadınların şiddet failiyle aynı ortamda kalmaya devam etmesi sonucunu da beraberinde getiriyor.
Kadinlarin harekete geçmelerini engelleyen çok ciddi bir ekonomik krizin söz konusu olduğunu vurgulayan Uçan, “Mevcut yardımlar epeyce gülünç kalıyor. Şiddet gören bir kadınsanız ve yoksullukla aynı zamanda başa çıkmaya çalışıyorsanız, bu sizin yeni bir hayat kurmanızın ve şiddetten kaçınmanızın önünde de engel oluyor” ifadesini kullanıyor.
“Kadın örgütleri konteyner kentlere alınmıyor”
Sekiz yıldır Hatay’da yaşayan Mor Dayanışma Üyesi Selver Büyükkeleş, Antakya, Defne ve Samandağ ilçelerinde düzenlenen mahalle çalışmalarında kadınlarla bir araya geliyor. Gözlemlerini, “Ekonomik şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet… Burada kadınlar şiddetin her türünü yaşıyor” sözleriyle aktaran Büyükkeleş, konteyner kentlerde kalan kadınların sosyal izolasyona maruz kaldığını ve bu durumun şiddete davetiye çıkardığını belirtiyor. “AFAD’a bağlı olsun ya da olmasın kurulan tüm çadır kent ve konteyner kentlerde bir bariyer karşımıza çıkıyor. Bizi kesinlikle içeri almıyorlar. Orada halkla, kadın örgütleri arasına mesafe koydurmaya çalışıyorlar” diyen Büyükkeleş, oradaki kadınlarla kurdukları bireysel ilişkileri sürdürerek bunu değiştirmeye çalıştıklarını dile getiriyor.
Geçtiğimiz günlerde TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda konuşan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş da, “Deprem bölgesinde kadına şiddetin arttığını biliyoruz” dedi. Bakan Göktaş, bu konu üzerine çalıştıklarını belirtse de hangi önlemlerin alındığına dair bir açıklama yapmadı.