Kolombiya’nın kuzeyinde yer alan ve Latin Amerika’nın en büyük açık kömür madeni olan El Cerrejón, yerel halk tarafından “Canavar” olarak adlandırılıyor. Yaklaşık 100 futbol sahası büyüklüğündeki 69 bin hektarlık bir alanda, Almanya da dahil olmak üzere dünyanın enerji açlığını gidermek için her yıl yaklaşık 20 milyon ton kömür çıkarılıyor.
İsviçreli Glencore şirketi, bu devasa madenin tüm haklarını 1995 yılında satın aldı. Şirket yıllık ortalama 250 milyar dolardan fazla ciro yapıyor. Elbette Kolombiya hükümeti de muazzam kazançtan payını alıyor. Maden bölgesinde yaşayan Afro-Kolombiyalı Chancleta topluluğu, bu kârlı işinin önünde engel oluşturmaması için 11 yıl önce Kolombiyalı yetkililer tarafından zorla yerlerinden edildi.
Bu insanlardan biri olan Greylis Pinto, içini DW mikrofonlarına döktü: “Şu anki durumumuz perişan. Başta gıda güvenliği olmak üzere her şeye sahip olduğumuz evimizden artık çok uzakta yaşıyoruz. Şimdi hiçbir şeyimiz yok: Su yok, sağlık hizmeti yok, iş yok!”
Pinto, insan hakları aktivistleri Carolina Matíz ve Tatiana Cuenca ile birlikte “Canavar” tarafından adeta yutulan ve başka bir yerde tekrar dışarı atılan yerli toplulukların güvencesiz durumuna dikkat çekmek için Avrupa’yı dolaşıyor.
Zorunlu yeniden yerleşimin vahim sonuçları
Chancleta topluluğu için bu, yeni arazinin tarıma uygun olmadığı, su ve gaz tedarikinin genellikle çalışmadığı ve yeterli iş imkânı bulunmadığı anlamına geliyor. Hatta 2015 yılında Kolombiya Anayasa Mahkemesi, zorunlu yeniden yerleşimin, yerel topluluğun sağlıklı bir çevre, temiz içme suyu ve yaşam haklarını ihlal ettiğini onayladı.
Kolombiyalı çevre koruma örgütü Censat Agua Vida’nın Su ve Madencilik Çatışmaları programının koordinatörü Tatiana Cuenca, DW’ye şu bilgileri veriyor: “Cerrejón’da 40 yıldır kömür çıkarılıyor ve sözleşme on yıl daha kömür çıkarılmasını öngörüyor. Üstelik burası Kolombiya’nın en yoksul bölgesi olan ve son on yılda 5 binden fazla çocuğun yetersiz beslenmeden öldüğü La Guajira’da. Dolayısıyla, adil olması gereken bir enerji dönüşümünden bahsediyorsak, Almanya’nın da menfaat sağladığı ve on yıllardır süren bu madenciliğin vahim sonuçlarına bakmamız gerekir.”
Bu sonuçlar, insan hakları örgütü Oxfam’ın “Cerrejón her zaman kazanır mı?” başlıklı güncel raporunda madde madde sıralanıyor: Ormanların, yeraltı sularının ve nehirlerin tahrip edilmesi ve kirlenmesi. Muhtemelen kömür tozunun neden olduğu, halk arasında artan solunum yolu hastalıkları ve kanser vakaları. Aktivistlere yönelik düzenli saldırılar ve Chancleta’da olduğu gibi zorla tahliyelerin ardından yeterli tazminat ödenmemesi. Liste bu şekilde uzayıp gidiyor.
Glencore iddiaları reddeddiyor
Dünyanın en büyük emtia ticareti ve madencilik grubu olan Glencore, tüm bu suçlamaları reddediyor. Şirket, sosyal ve çevresel girişimler ile içme suyunun geniş çaplı dağıtımı için bölgede milyonlarca dolarlık ödeme yapıldığına işaret ediyor.
İnsan hakları örgütü CINEP’ten Carolina Matíz ise madenle ilgili sıralanan olumsuzlukların iddia değil, gerçeğin ta kendisi olduğunda ısrar ediyor: “La Guajira’da insan hakları ihlalleri defalarca belgelendi. Ancak biz bunu sadece Avrupa’da görünür kılmak istemiyoruz, aynı zamanda kömür madenciliği ve insan hakları ihlalleri ile Avrupa’daki finans sektörü arasındaki bağlantıya da dikkat çekmeyi amaçlıyoruz. Glencore şirketi, Kolombiya’da faaliyet gösteriyor ama Avrupalı bankalar ve sigorta şirketleri tarafından destekleniyor.”
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı sürdürdüğü saldırı savaşının başlamasından bu yana Almanya, enerji ihtiyacını karşılamak için ABD, Avustralya ve Kolombiya’dan yaptığı kömür ithalatını artırdı. 2023 yılında Güney Amerika ülkesinden ithal edilen kömürün miktarı yaklaşık 3 milyon tonu bulacak. EnBW, Uniper, RWE ve Steag gibi dev enerji şirketleri de alıcılar arasında bulunuyor. Alman bankaları ve sigorta şirketleri de Glencore için tahvil, hisse, kredi ve garantilerle kazançlı kömür işine dahil olmuş durumda.
Tedarik Zinciri Yasası için “turnusol testi”
Eleştirel Yatırımcılar adlı çatı kuruluştan Tilman Massa, DW’ye yaptığı açıklamada, özellikle Alman enerji şirketlerinin Almanya’da 1 Ocak 2023’ten beri yürürlükte olan Tedarik Zinciri Yasası’na riayet etmekle yükümlü olduğuna dikkat çekiyor. Bu yasaya göre şirketler, küresel tedarik zincirlerinde insan haklarına uymakla yükümlü. Ancak finans sektörü, henüz bu yasa kapsamına dahil edilmedi.
Federal Ekonomi ve İklim Koruma Bakanlığı (BMWK), DW’nin Glencore şirketiyle ilgili yazılı sorusuna şu yanıtı verdi: “Bakanlığımız, Glencore şirketine karşı basında yer alan iddialardan ve Kolombiyalı STK’larla yapılan görüşmelerden haberdardır. Almanya’nın, Kolombiya’dan kömür ithalatının orta vadede azalacağı varsayılabilir. Zira Almanya ideal durumda 2030 yılına kadar, ancak en geç 2038 yılına dek kömür yakıtlı elektrik üretimini durduracaktır. Bakanlığımız ayrıca Kolombiya’yı, Uluslararası İklim Girişimi kapsamında, finansman ve danışmanlık hizmetleri ve her iki ülkenin de uluslararası Kömürü Güçlendirme İttifakı’na (PPCA) üyeliği dahil olmak üzere, kömürden çıkış ve sosyal açıdan adil bir enerji geçişi konusunda desteklemektedir.”
Almanya’nın “değerlere dayalı dış politikası” ile uyumlu mu?
Glencore madencilik şirketinin, imtiyazının sona ereceği 2034 yılına kadar El Cerrejón’dan kömür çıkarmaya devam etmesi kuvvetle muhtemel. Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü’nün Enerji, Ulaşım ve Çevre Bölümü Başkanı Claudia Kemfert, Kolombiya’dan kömür ithalatının çoktan miadını doldurduğuna inanıyor.
Kemfert’e göre, Kolombiya’dan gelen kirli kömürle ilgili tüm tartışmaların baş sorumlusu bizzat Almanya. Eğer ülkede enerji dönüşümü bu kadar uzun süre ertelenmemiş olsaydı, kömürden çıkış çoktan gerçekleşmiş olabilirdi. Enerji uzmanı, Kolombiya ile yapılan anlaşma benzeri girişimlerde daha fazla şeffaflık çağrısında bulunuyor ve ekliyor: “Bu aynı zamanda, gelecekte benzer bir sürdürülebilirliğin yanı sıra çevresel ve sosyal standartlara uyumu sağlamamız gereken ‘yeşil hidrojen’ gibi diğer alanlar için de geçerlidir.”
DW Türkçe’ye VPN ile nasıl erişebilirim?