Türkiye’de gemi geri dönüşüm sektörü, sökümü yapılan gemilerde bulunan tehlikeli toksik atıkların çevre ve insan sağlığına verdiği zararlar üzerinden uzun süredir eleştiriliyor.
Temmuz 2022’de Brezilya’dan getirilmesi planlanan São Paulo uçak gemisi içerdiği asbest ve kurşun, kadmiyum gibi pek çok toksik-tehlikeli atık nedeniyle kamuoyunun tepkisini çekmiş, İzmir-Aliağa’ya doğru yola çıkan eski askeri gemi, Türkiye sularına giremeden Atlas Okyanusu’nda batırılmıştı.
Fransız bayraklı asbestli gemi
Ancak Türkiye’de gemi geri dönüşüm sektörünün merkezi olan İzmir-Aliağa için São Paulo tek ya da ilk değil. Geçen hafta Raymond Croze isimli Fransız bayraklı kablo döşeme gemisi söküm için Aliağa’ya getirildi. Geminin içerdiği asbest ve kimyasalların tamamının Tehlikeli Madde Envanter Raporu’na işlenmediğini açıklayan TMMOB, DİSK, İzmir Tabip Odası ve kentin diğer paydaşlarının yer aldığı İzmir Gemi Söküm Koordinasyonu, denetim eksikliği ve çevresel risklere işaret ediyor.
Türkiye’de gemi geri dönüşüm sektörüne ilişkin genel tabloyu ise Belçika merkezli uluslararası sivil toplum kuruluşu NGO Shipbreaking Platform’un hazırladığı rapor ortaya koydu.
Aliağa’daki gemi geri dönüşüm tesislerinin, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinden muaf olduğu, sektörün ilk kurulduğu dönemden beri kapalı kapılar ardında faaliyet gösterdiği belirtilen raporda, Çevre, Çalışma ve Ulaştırma Bakanlıkları’nın mevzuattaki mevcut boşlukları doldurmak ve sektörü sürdürülebilir uygulamalara geçirmek için ileri görüşlü ve kapsamlı düzenlemeler yapması gerektiği vurgulanıyor.
22 tesisten 9’u AB onaylı
Raporda, İzmir-Aliağa’da gemi söküm faaliyetlerinin yürütüldüğü, bölgedeki çelik fabrikalarına hurda sağlayan 22 tesis mercek altına alındı. Editörlüğünü Ingvild Jenssen Helen Perivier, Aslı Odman ve Benedetta Mantoan’ın yaptığı rapor, Ekin Sakin tarafından kaleme alındı.
Türkiye’de resmi verilere göre 2009’dan bu yana 2 bin 224 hurda geminin sökümü yapılırken gemi geri dönüşümü tonajı 15 bin 389 gross tonu buluyor. Avrupa Birliği, AB bayraklı gemilerin geri dönüşüm süreçlerinin sadece AB Gemi Geri Dönüşüm Tüzüğü’ne uygun işletilen tesislerde gerçekleştirilmesini 2018 yılından itibaren zorunlu kıldı. Aliağa’daki 22 tesisten sadece dokuzu AB Onaylı Gemi Geri Dönüşüm Tesisleri Listesi’nde yer alıyor. Ancak AB sertifikalı tesislerde de gerekli denetimlerin yapılmadığına dair eleştiriler var. Önceki yıl São Paulo gemisinin söküm ihalesini alan, Türkiye’deki AB onaylı tersanelerden biri olan Sök Denizcilik’ti.
NGO Shipbreaking Platform da AB denetimlerinin, Aliağa’daki birçok tesiste uzun süredir devam eden eksiklikler olduğunu ortaya koyduğuna dikkat çekiyor. Onaylı tesislerde de AB Gemi Geri Dönüşüm Tüzüğü kapsamında eksiklikler tespit edildiğini belirten Platform, bazı tesislerin, bu eksiklikler giderilmemiş olsa da AB listesinde onaylı kalmaya devam ettiğini aktarıyor.
Asbest, arsenik, ağır metaller
Platform’un raporuna göre gemi geri dönüşüm bölgesinde arsenik, kurşun ve diğer ağır metaller, asbest, poliaromatik hidrokarbonlar (PAH’lar), tributiltin oksit ve dieldrin gibi toksik maddelerle yoğun bir şekilde kirleniyor. Bu tespit, Çevre Bakanlığı, TÜBİTAK ve Ege Üniversitesi tarafından 2019 ve 2022 yıllarında yapılan çalışmalar ve AB denetim raporlarına dayanıyor.
Gemilerden çıkan sintine, balast suyu ve petrol türevli katı ve sıvı atıklar kıyı kirliliğine sebep olurken, gemi geri dönüşüm sahalarındaki toprakta bulunan yüksek kurşun konsantrasyonları gemilerdeki boyaların çevresel etkisi ile ilişkilendiriliyor. Aliağa’da havadaki partikül madde ve ağır metal kirliliği en yoğun olarak gemi geri dönüşüm bölgesinde görülüyor.
“Kansere dönüşen maddeler”
Raporda, yüksek kirlilik seviyelerine neden olan faktörler “yetersiz drenaj sistemleri, uygun bir atık su arıtma sisteminin ve seperatörün bulunmaması, kabloların yakılması ve tehlikeli atıkların uygunsuz yönetimi ve bu durumun takip edilmemesi” şeklinde sıralanıyor.
DW Türkçe’ye konuşan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Halk Sağlığı Kolu Üyesi Dr. Ahmet Soysal’a göre PAH’ler, petrol, motor yağı ve ağır metaller; kansere dönüşen, besin zincirine karışıp ısıyla, su yoluyla veya havadan solunum yoluyla insan vücuduna alınabilen tehlikeli maddeler. Soysal, “İnsanlar ağır metalleri gıdalar yoluyla, içtikleri sular yoluyla, ağız yoluyla aldıkları vakit, bu ağır metaller vücuttan tekrar süzülüp atılamıyor ve vücutta birikiyor. Belli bir eşik değeri de geçtikten sonra başta kanserler, nörolojik hastalıklar olmak üzere veyahut da çocukların gelişiminde otizm ya da bilişsel gelişimde gerilik olmak üzere çeşitli sağlık tablolarına yol açıyor” diye konuşuyor.
2000’li yıllardan sonra kullanımı yasaklanan asbest ise Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’na göre birinci derecede kanserojen etkiye sahip. Asbest lifleri solunum yoluyla insan vücuduna giriyor ve mezotelyoma (akciğer zarı kanseri) başta olmak üzere çok sayıda sağlık sorununa neden oluyor.
“Mevzuatta boşluklar var”
NGO Shipbreaking Platform’un raporunda, geri dönüşüm tesislerinin izin süreçleri ve gemilerin ithal edilmesinden başlayarak dönüşüm sürecinin her aşamasına ilişkin mevzuatta boşluklar olduğu değerlendiriliyor. Rapora göre bu boşluklar, sökümün gerçekleşmesinden çelik hurdaların işlenmesine ve tehlikeli atıkların bertaraf edilmesine kadar pek çok aşamada ortaya çıkıyor.
Aliağa’daki gemi geri dönüşüm tesislerinin, ÇED sürecinden muaf olduğuna dikkat çekilen raporda, “Ayrıca Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliği’ne ilişkin iş ve işlemlerin, gemi geri dönüşüm tesislerine özgü usul ve esasların yayımlanması sonrasında başlatılacağı kararlaştırılmış ve bu yönetmeliğin getirdiği yükümlülükler, gemi geri dönüşüm sektörü için 2016 yılından bu yana askıya alınmıştır” ifadeleri yer alıyor.
AB Gemi Geri Dönüşüm Yönetmeliği’ne göre gemi sahipleri, gemide bulunan tehlikeli maddeleri listeleyen Tehlikeli Madde Envanter Raporu’nu (IHM) temin etmek zorunda. Envanter raporu hazırlanırken yapılan kontrolde hangi tehlikeli maddenin geminin hangi bölümünde ne kadar olduğuna ilişkin bir tespit yapılması gerekiyor.
“Daha az tehlikeli atık beyanı”
Rapora göre ise Türkiye’de IHM’in doğrulanmasına yönelik net prosedürlerin bulunmaması tehlikeli atık yönetiminde belirsizliklere yol açıyor. Geri dönüşüm için gönderilen gemilerin IHM’lerinin, tehlikeli maddelerin gerçek miktarını her zaman yansıtmadığı vurgulanan raporda, “Bununla birlikte, AB denetim raporları, gemi geri dönüşüm tesislerinin, söküm öncesinde, gemilerin IHM’inde belirtilenden daha az tehlikeli atık miktarı beyan ettiğini ve bu farklılığın nedeninin açıklanamadığını tespit etmiştir” deniliyor.
Rapor kapsamında yapılan araştırma ayrıca, bazı tesis sahiplerinin hâlâ işçilere uygun kişisel koruyucu ekipman ve kıyafet sağlamadığını; güvenlik önlemleri ve tekniklerinin genellikle yetersiz olduğunu ve bunun da önlenebilir kazalara yol açtığını; asbest yönetiminde ciddi usulsüzlüklerin varlığına rağmen meslek hastalığı tanısının konulmamaya devam ettiğini ortaya koyuyor.
Raporda, “Sahalardaki kirliliğe, yüksek maruziyet riskine ve kişisel koruyucu ekipmanın uygunsuz kullanımına rağmen, beklenmedik bir şekilde, Aliağa gemi geri dönüşüm bölgesinin kurulmasından bu yana resmi olarak meslek hastalığı tanısı hiç konulmamıştır. Bir AB denetim raporu, bir tesisteki asbest konsantrasyonunun insan sağlığı için risk oluşturacak kadar yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Öte yandan, işçilerin uygun takip, tazminat veya yasal yollara erişebilmeleri için gerekli güvenceler eksiktir” değerlendirmesi yapılıyor
Alan Ekim’de satışa çıkarıldı
Günümüzde, hem Türkiye’de hem de AB’de gemi geri dönüşüm sektörünün daha iyi düzenlenmesi için yeni fırsatlar ortaya çıktığına işaret eden raporda, Aliağa’daki gemi geri dönüşüm tesisi sahiplerinin Toplu Konut İdaresi (TOKİ) ile olan kira sözleşmelerinin 2026 yılında sona erdiğine, ayrıca gemi geri dönüşüm faaliyetlerinin yürütüldüğü alanın Ekim 2023’te TOKİ tarafından satışa çıkarıldığına işaret ediliyor. Rapora göre bu gelişmeler, daha iyi teknolojilerin hayata geçirilmesi ve Aliağa’daki gemi geri dönüşüm alanının yeniden gözden geçirilmesi için bir fırsat olabilir.
Raporda sektörün çevre yönetimi ve iş güvenliği koşullarının kapsamlı bir mevzuatla birlikte iyileştirilmesi gerektiğine işaret ediliyor.
Kirlilik kaynaklarının ve iyileştirme stratejilerinin belirlenmesi için gemi geri dönüşüm tesislerinde ve çevresinde sürekli çevresel izleme yapılması gerektiğine işaret eden raporda, kazaların ve meslek hastalıklarının kök nedenlerini belirlemek için ise derinlemesine iş güvenliği ve mesleki izleme çalışmalarına ihtiyaç olduğu vurgulanıyor.
Rapor için yapılan görüşmelere göre, sektörde bazı tesisler hâlâ kayıtdışı işçi çalıştırırken, bu uygulama ciddi sağlık endişelerine yol açmanın yanı sıra sağlık etkilerinin gizlenmesi gibi istenmeyen bir sonuca da yol açıyor.
“İyileştirilmesi gereken konular”
Rapora göre etkili drenaj sistemleri, separatörler ile atık su arıtımı, söküm sırasında IHM doğrulamaları, usul ve esaslara uygun tehlikeli atık yönetimi, ISO uyumlu tanklar ve atık depolama binaları, güvenli ırgat donanımı ve ekipmanı, gazdan arındırma süreçleri operasyonel olarak iyileştirilmesi gereken konular arasında. Tehlikeli maddelerden numune alınması ve analiz edilmesi de dahil olmak üzere uygulamaların tutarlı olmasını sağlamanın önemine vurgu yapan raporda, “Bu anlamda, tüm aşamalarda ve özellikle atık yönetiminde net ve tek tip prosedürlerin tanımlanması gereklidir. İş güvenliği kültürünün yerleştirilmesi mevzuatın bir hedefi olmalıdır” deniliyor.
Raporda ileriye dönük olarak, soğuk kesim gibi daha güvenli ve temiz teknolojilerin uygulanması için yatırımlar ve teşviklerin harekete geçirilmesi önerilirken, gemi geri dönüşüm faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini ve dayanıklılığını sağlamak için yükselen deniz seviyelerini de değerlendirerek kuru havuzları içeren bir Master Planı oluşturulması çağrısı yapılıyor.
NGO Shipbreaking Platform nedir?
NGO Shipbreaking Platform, küresel çapta güvenli ve çevreye duyarlı gemi geri dönüşümünü teşvik etmek için çalışan ve çevre, insan ve işçi hakları örgütlerinden oluşan bir koalisyon. Platform, denizcilik sektöründeki gemi sahiplerinin ekonomik ve siyasi alandaki güç dengesizliğine karşı etkili bir çözüm sunabilmek amacıyla Eylül 2005’te kuruldu. Koalisyon kısa sürede bir Avrupa platformu olmaktan çıkıp, Hindistan, Bangladeş, Pakistan ve Türkiye gibi başlıca gemi söküm ülkelerindeki sivil toplum kuruluşlarının da dahil olduğu küresel bir platform haline geldi.
DW Türkçe’ye engelsiz nasıl erişebilirim?