İbrahim Kurtuluş, siyasi figürleri ve tartışmalı içerikleri içeren sansür örnekleri daha karmaşık bir manzara ortaya koymaktadır
Türk Amerikan Toplum Aktivisti İbrahim Kurtuluş, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Birinci Değişiklik ifade özgürlüğünü korurken, özellikle siyasi figürleri ve tartışmalı içerikleri içeren sansür örnekleri daha karmaşık bir manzara ortaya koymaktadır dedi.
İbrahim Kurtuluş’un kaleme aldığı yazısı:
Türkiye’yi Savunmak: Sosyal Medya Çağında Kültürel ve Aile Değerlerini Korumak Sosyal medya platformlarının ifade özgürlüğünün kalesi olarak ilan edildiği bir çağda, özgürlüğün aşağılama aracı olmaması gerektiğini hatırlamak önemlidir. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Birinci Değişiklik ifade özgürlüğünü korurken, özellikle siyasi figürleri ve tartışmalı içerikleri içeren sansür örnekleri daha karmaşık bir manzara ortaya koymaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde eski Başkan Donald Trump, Ocak 2021’de Capitol isyanlarının ardından Twitter’dan kalıcı olarak yasaklandı. Twitter, yasağın nedeni olarak daha fazla şiddet kışkırtma riskini gösterdi ve Facebook ile Instagram da benzer askıya almalar uyguladı. Marjorie Taylor Greene ve Alex Jones gibi diğer siyasi figürler, yanlış bilgi yaymak ve nefret söylemi ve tacizle ilgili politikaları ihlal etmek nedeniyle birden fazla askıya alma ile karşı karşıya kaldı.
Ulusal Cinsel İstismar Merkezi (NCOSE) ve Ebeveyn Televizyon ve Medya Konseyi (PTC) gibi kuruluşlar, aile değerlerini korumak için sosyal medyadan cinsel içerikli içeriklerin kaldırılması konusunda yüksek sesle savunuculuk yaptı. Bu gruplar, Common Sense Media ve Campaign for a Commercial-Free Childhood (CCFC) ile birlikte, şirketlere ve politika yapıcılara daha sıkı içerik denetimi uygulamaları uygulamaları için baskı yaptı.
Avrupa’da ülkeler, kamu düzenini, ulusal güvenliği veya kamu ahlakını korumak adına sosyal medya içeriklerini düzenlemek için önlemler aldı. Almanya’nın Ağ Uygulama Yasası (NetzDG), sosyal medya platformlarının bildirilmesinden itibaren 24 saat içinde nefret söylemi gibi yasadışı içerikleri kaldırmasını, aksi takdirde ağır para cezalarıyla karşı karşıya kalmasını gerektiriyor. Fransa’nın Avia Yasası, kısmen iptal edilmiş olsa da, katı içerik denetimi gereklilikleri getirerek çevrimiçi nefret söylemiyle mücadele etmeyi amaçlıyordu. Birleşik Krallık’ın önerdiği Çevrimiçi Güvenlik Yasa Tasarısı, kullanıcıları zararlı içeriklerden korumak için sosyal medya şirketlerine bir özen yükümlülüğü getirmeyi amaçlıyor.
Bu örnekler, ifade özgürlüğü ile kamu çıkarlarını koruma ihtiyacı arasında denge kurma konusunda devam eden küresel mücadeleyi vurguluyor. Ancak, Türkiye’nin sosyal medya düzenlemesine yaklaşımı genellikle haksız yere eleştiriliyor ve muhalifler bunu ifade özgürlüğünün ihlali olarak etiketlemekte hızlı davranıyor.
Türkiye, kültürel ve aile değerlerini korumak için zaman zaman Instagram gibi sosyal medya platformlarına erişimi engelledi. Bu, özgürlüğü bastırma çabası değil, sosyal medyanın bu değerleri aşağılamak için kullanılmamasını sağlama çabasıdır. Türkiye’nin eylemlerini eleştirmek için acele eden ve ABD veya Avrupa ülkeleri tarafından benzer önlemler alındığında sessiz kalan bazı Türk-Amerikan topluluğu ve bazı siyasi liderleri görmek yürek parçalayıcıdır.
Bir baba ve sorumlu iletişimin savunucusu olarak, medya özgürlüğünü destekliyorum ancak karalama kampanyalarına veya bir ulusun değerlerinin aşağılanmasına izin verme pahasına değil. Türkiye’nin demokratik olarak seçilmiş hükümetine karşı bir baltası olanların eleştiri trenine atlaması uygundur. Ancak, Türkiye Cumhurbaşkanlığı İletişim Direktörü Fahrettin Altun’un da belirttiği gibi, Meta’ya ait Instagram gibi platformların insanların mesaj yayınlamasını engellemekle suçlanması durumunda sessiz kalıyorlar.
ABD’de NCOSE, PTC, Common Sense Media ve CCFC gibi gruplar ve Avrupa Dijital Hakları (EDRi), İnternet İzleme Vakfı (IWF) ve Daha Güvenli İnternet Merkezleri (SIC’ler) gibi Avrupa kuruluşları, sosyal medyanın çocuklara zarar vermemesini veya aile değerlerini düşürmemesini sağlamak için daha sıkı düzenlemeler savunuyor. UNICEF ve Aile Çevrimiçi Güvenlik Enstitüsü (FOSI) gibi küresel kuruluşlar da dijital çağda genç zihinleri korumanın önemini vurguluyor.
Sonuç olarak, ifade özgürlüğü temel bir hak olsa da, bireyleri veya ulusları aşağılamak, hakaret etmek veya karalama kampanyaları başlatmak için bir lisans olmamalıdır. Türkiye’nin kültürel ve aile değerlerini korumak için sosyal medyayı düzenleme çabaları, küresel uygulamalar bağlamında değerlendirilmelidir. İletişim ve özgürlük değerlerini savunurken, bu özgürlüklerin insanlığı iyileştiren toplumsal değerlere zarar vermek için kötüye kullanılmamasını sağlamamız zorunludur.
Türk Amerikan Toplum Aktivisti İbrahim Kurtuluş