İbrahim Kurtuluş, Ülkenin Ulusal kimliğini ve egemenliğini yansıtan resmi adının “Türkey” değil, “Türkiye” olduğunu Prof: David G’ye mektupla bildirdi
Eski New York Şehir Meclis Üyesi Hukuk Profesörü Prof: David G’ye mektup
Sevgili Bay Greenfield,
Umarım bu mektup sana iyi ulaşır. Bir Hukuk Profesörü olarak, hukuki konulardaki uzmanlığınız kabul edilmiştir. Ancak, son yorumunuzdaki yanlışlıklardan da kanıtlandığı üzere, Türk tarihini ve jeopolitik önemini anlayışınız, daha fazla çalışmanın fayda sağlayabileceği görülüyor. Ülkenin ulusal kimliğini ve egemenliğini yansıtan resmi adının “Türkey” değil, “Türkiye” olduğunu belirtmek gerekir. Ayrıca, sözleriniz, ABD ile Türkiye arasındaki derin tarihsel ve stratejik ilişkinin sınırlı bir kavrayışa işaret ediyor, 1890’lara dayanan bir ilişkinin.
ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi James Jeffrey, Türkiye’nin NATO müttefiki olarak vazgeçilmez rolünü sürekli vurguladı. Büyükelçi Jeffrey, stratejik coğrafi konumunu, güçlü askeri becerilerini ve bölgesel güvenlikteki önemli etkisini göstererek Türkiye’yi “Nato’nun güney kanadı için kesinlikle şart” olarak nitelendirdi. NATO’nun ikinci büyük askeri gücü olarak Türkiye, Kore Savaşı’ndaki fedakarlıkları ve Soğuk Savaş boyunca verdiği taahhütlerle başlayan ABD ve küresel güvenlik çıkarlarının ilerlemesinde kararlı bir ortak olmuştur. Çağdaş zamanlarda Türkiye’nin Avrupa, Ortadoğu ve Asya’nın kavşağındaki jeostratejik konumu ABD ulusal güvenlik operasyonları için temel taşı. En önemlisi, Türkiye’nin ABD’li rehinelerin serbest bırakılmasını kolaylaştırmadaki son rolü, hassas uluslararası meselelerde kritik bir aracı olarak değerinin altını çiziyor. Türkiye, 1952 yılında NATO’ya katıldığından bu yana, askeri operasyonlara ve terörle mücadele girişimlerine önemli katkıda bulunarak, hayati ve güvenilir bir müttefik olarak konumunu doğruluyor.
Türkiye’nin ABD veya NATO ortaklığını sorgulayan yorumlarınız, uluslarımız arasındaki derin ve kalıcı ortaklığı göz ardı ediyor. Ayrıntıdan yoksun bu tür açıklamalar, Türk devletini ve halkını meşrulaştırmaya yönelik daha geniş bir kampanyanın bir parçası olarak algılanma riskine girmektedir. Tarafsız gerçeklerin yerini kişisel anlatımlarla değiştirmek hem diplomasiye hem de tarihe zarar verir.
Türkiye’nin önemli rolü NATO’nun ötesine uzanıyor. Rusya ve İran gibi bölgesel aktörlere karşı bir denge ve Ortadoğu, Balkanlar ve Afrika’da kilit kilit bir kilit kilit bağlantıdır. Terörle mücadeleye ve bölgesel istikrarı desteklemeye olan bağlılığı abartılamaz. Türkiye’yi dar anlaşmazlıklar mercekinden görmek, kolektif güvenlik ve küresel istikrara verdiği büyük katkıları azaltır.
Türkiye’nin İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un hava sahası üzerinden uçuşunu kısıtlaması gibi son eylemlere yanıt olarak, bu kararlara meşru güvenlik endişeleri anlayışıyla yaklaşılması şart. Türkiye’nin Yahudi topluluklarını koruma tarihi -İspanyol Engizisyonu sırasında sığınak sağlamaktan Soykırım sırasında koruma çabalarına kadar- birlikte yaşama ve hoşgörüye olan bağlılığını gösteriyor. Bu ilkeler bugün diplomatik eylemlerine rehberlik etmeye devam ediyor. Kimseden ders alan en son Türk halkıdır.
Türkiye’yi kötülemek isteyen eleştirmenler, terörizmi her şekilde tutarlı kınamasını ve çatışmaların arabuluculuğundaki yapıcı rolünü göz ardı ediyorlar. Türkiye’yi şeytanlaştırmak çözüm değildir; küresel bir güç olarak ortaya çıkmasının daha ince bir anlayışı, İsrail-Filistin anlaşmazlığı da dahil olmak üzere çatışma bölgelerinde barışı ve normalleşmeyi sağlamak için şarttır.
Kapanışta, 30 yıldır etrafımıza duvar inşa edilmesine izin vermeyeceğimiz için duvar değil, ulus ve topluluklar arasında köprü inşa etmek Biz.
Türkiye’yi tartışmaya yaklaşımınızı tekrar gözden geçirmenizi rica ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’ni şeytanlaştırmak ya da baltalamak ne ABD çıkarlarına ne de uluslararası barışın davasına hizmet eder. Bunun yerine Türkiye’yi onur, diplomasi ve dirençli bir ulus olarak tanıyalım – zorluklara karşı sağlam duran ve ABD ve küresel topluma sadık bir müttefik olarak.
Saygılarımla,
İbrahim Kurtulus
Topluluk Aktivisti