Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Filelefheros gazetesine mülakat verdi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Rum kısmında yayın yapan Filelefheros gazetesine özel mülakat verdi.

Tatar, İngiltere’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) akredite Büyükelçisi (Yüksek Komiser) Stephen Lillie’ye farklı bir ortamda görüşmeleri için Rum İdaresi önderi Nikos Anastasiadis’i ve kendisini Londra’ya davet etmelerini önerdiğini belirtti.

GAYRİRESMİ DİYALOĞA HAZIR OLDUĞUNU VURGULADI

Taraflar ortasında ortak taban olmadığı için resmi müzakerelere başlanamayacağını BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e de söylediğini belirten Tatar, gayriresmi diyaloğa da hazır olduğunu vurguladı.

“BUGÜN ORTAK TABAN OLMAYABİLİR LAKİN İKİ YIL SONRA OLABİLİR”

Tatar, “Birkaç gün evvel burada olan İngiliz Büyükelçi’ye ‘beni ve Anastasiadis’i, konuşup tartışabileceğimiz farklı bir ortamda diyalog için Londra’ya davet edin’ dedim. Bugün ortak taban olmayabilir fakat iki yıl sonra olabilir. Daima canlanan umutlarımızla daha güzel bir Kıbrıs için diyaloğa devam etmeliyiz. Benim diyalogla meselem yok.” sözlerini kullandı.

“KIBRIS SIKINTISINI BÜTÜN TARAFLARIYLA MÜZAKERE EDEBİLİRİZ”

Kıbrıs’ta 60 yıldır şu yahut bu halde iki başka devlet bulunduğunu, Rumların ve milletlerarası toplumun bu gerçeği kabul etmeleri gerektiğini aktaran Tatar, “Kıbrıslı Türklerin hâkim eşitliğinin kabulü BM Güvenlik Kurulu önüne götürülür, kabul edilir ve Kıbrıslı Rumlar itiraz etmezse Kıbrıs problemini bütün taraflarıyla müzakere edebiliriz.” değerlendirmesinde bulundu.

Tatar, Kıbrıs Türk tarafının hâkim eşitlik ve eşit milletlerarası statü talebinde ısrar etme sebeplerini tarihi süreciyle birlikte açıklayarak, Rum liderliğinin Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamayı çok evvelden istediğine, İngilizlerin Ada’ya geldiği 1878’den itibaren bu hareketin başladığına dair birçok evrak bulunduğuna dikkati çekti.

“ADA’DA AZINLIK OLMAK İSTEMİYORUZ”

Tatar, şöyle devam etti:

“Türkler bunu biliyordu ve daima özgürlükleri, bağımsızlıkları ve Ada’da bir ortada var olmak için çaba ettiler. 1878’den evvel burası 400 yıl Osmanlı İmparatorluğu’nun modülü olmasına karşın hiç Kıbrıs’ı Türkiye’ye bağlama siyasetimiz olmadı. 1878 Muahedesinde, İngilizler Ada’dan giderse Ada’nın mal sahibine, yani Osmanlı İmparatorluğu’na yahut Türkiye Cumhuriyeti’ne iade edileceği de çok netti. Bunları, Ada’daki gerçekleri tanımanın gerek Kıbrıslı Türkler gerek Kıbrıslı Rumların menfaatine olduğunu göstermek için söylüyorum. Gerçek, Ada’da iki farklı halk, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar olduğudur. Biz Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin altında bir otorite olmak istemiyoruz. Ada’da azınlık olmak istemiyoruz. Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs Türk halkının, komşularının hükümran eşitliğini kabul etmeli ve yine teyit etmelidir.”

Şu anda tanınmış ve AB’ye üye bir Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bulunduğunu, bu nedenle müzakere masasında bir istikrar olmadığını belirten Tatar, müzakereler başarısız olduğunda Kıbrıslı Rumların “Kıbrıs Cumhuriyeti”, Kıbrıslı Türklerin ise kuzeyde tanınmamış bir devlet olarak devam edeceğinin, evvel hâkim eşitliğin ve eşit milletlerarası statünün tanınması gereğinin altını çizdi.

“GERÇEKTE ADA’DA İKİ DEVLET VARDIR”

Tatar, “İstediğiniz başka devlet olarak tanınmanız mı yoksa Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tanınmaması mı?” sorusuna ise “Bunlar sonraki etapta görüşülecek. Kıbrıs Cumhuriyeti, bize nazaran, bir Kıbrıs Rum devletidir. Biz de farklı Kıbrıs Türk devleti olarak varız. Olmayan şey bir muahededir. Zira gerçekte Ada’da iki devlet vardır. Biz tanınmıyoruz lakin başka devletimiz var. Hükümran eşitliğimizin ve eşit milletlerarası statümüzün kabulünü istiyoruz. Bu BM Güvenlik Kuruluna sarfiyat ve tanınırsa ve Kıbrıslı Rumlar itiraz etmezse, o vakit Kıbrıs problemini bütün taraflarıyla müzakere edebiliriz.” cevabını verdi.

“SİZİN HİSSENİZİ DEĞİL, KENDİ HİSSEMİZİ İSTİYORUZ”

Bölgedeki güç konusunun çok komplike olduğuna dikkati çeken Tatar, Ada etrafındaki birtakım bölgelerin kendilerine ve birtakım bölgelerin ise Türkiye’ye ilişkin olduğunu düşündüklerini kaydetti.

Tatar, Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklerin hakkı olmadığını düşünmesinin yanlış olduğunun altını çizerek, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir konferans çerçevesinde daima birlikte oturup bütün bahisleri görüşmeyi önerdiğini lakin Rum tarafının bu türlü bir konferansa katılmayı reddettiğini hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Tatar, “(Rum kesimi) ‘Kıbrıs bizimdir ve münhasır ekonomik bölgedeki (MEB) bütün haklar Kıbrıs Cumhuriyeti’nindir’ zihniyetindedirler. Biz o denli bakmıyoruz. Kıbrıs Cumhuriyeti bizi temsil etmiyor. Kıbrıslı Türkler, 1960 Anayasası nedeniyle doğuştan haklarıyla kurucu ortaktır. Bu nedenle hidrokarbon haklarıyla ilgili planlamalar bizimle birlikte ortak yapılmalıdır. Biz Türkiye’ye güveniyoruz, Türkiye ile birlikte hareket ediyoruz. Adil paylaşım istiyoruz. Sizin hissenizi değil, kendi hissemizi istiyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

“MARAŞ, KKTC HUDUTLARI İÇERİSİNDEDİR”

Kapalı Maraş açılımıyla ilgili prosedürün devam ettiğini, müracaatların incelemeler tamamlandığında mülklerin gerçek sahiplerine verilebileceğini belirten Tatar, Kıbrıslı Rumların, malları iade edildiğinde bu mallara yerleşip yerleşemeyeceği sorusuna ise “İstediklerini yapabilirler, bizim siyasetimiz budur. Maraş, KKTC sonları içerisindedir. 47 yıldır kapalıydı, temizleyip altyapıları tamamlayıp insanların geri dönmesine yardım etmemizin yeterli olacağını düşündük.” formunda karşılık verdi. Tatar, Anastasiadis’in (Rum tarafında) Maraş’ı kaybetmekle suçlanmasına ait ise “Bunlar siyasettir. Annan Planı’na kim ‘hayır’ dedi? Kıbrıslı Rumlar. Anastasiadis ‘evet’ dedi lakin İşçi Halkın İlerici Partisi (AKEL) de dahil Kıbrıslı Rumlar Annan Planı’na ‘hayır’ dedi. O vakit ‘evet’ deseydiniz, Maraş iade edilecekti.” sözlerini kullandı.