İTÜ Geliştirme Vakfı Anaokulları’ndan bu yıl ilkokula başlayacak çocuğu olan ailelere tavsiyeler
Çocuğunuz ilkokula hazır mı? İTÜ GVO Dr. Sedat Üründül Anaokulu ve İTÜ GVO Beylerbeyi Anaokulu, velilerle bir araya gelerek “İlkokula Hazır …
Çocuğunuz ilkokula hazır mı?
İTÜ GVO Dr. Sedat Üründül Anaokulu ve İTÜ GVO Beylerbeyi Anaokulu, velilerle bir araya gelerek “İlkokula Hazır Oluş”konulu çevrim içi bir seminer düzenledi. Uzman Klinik Psikolog Funda Akkapulu Aydın’ın konuşmacı olarak katıldığı seminerde, değişimin beraberinde getirdiği korku ve kaygı ile başa çıkabilmek için hem veliler hem de öğrencilere yönelik birtakım öneriler paylaşıldı. Akkapulu Aydın, her iki taraf için de sabrın, çabanın, pes etmeyişin ve iş birliğinin önemini vurguladı. Bu özellikleri barındıran bir sürecin ilkokul hazırlığı ve sonrasında zorlukları ortadan kaldırabileceğinin altını çizdi.
İlkokula Hazırlık Döneminde Sabır, Çaba ve Okulla İş Birliği Şart
Aileler çocuğun ilkokula hazır olup olmadığını nasıl anlayabilir?
Çocukların ilkokula hazır olup olmadığını anlamak için bilişsel ve duygusal becerilerin gelişimini takip etmek gerektiğini vurgulayan Funda Akkapulu Aydın, dikkat edilmesi gereken noktaları aşağıdaki gibi özetledi:
Bilişsel beceriler:
- Çocuklar doğru anlama ve doğru aktarabilme becerisine sahip olmalıdır. Bu, sizin ona söylediğiniz bir şeyi doğru kavraması, başka bir kişiye doğru aktarabilmesi ve deneyimlediği olayları sıralı bir şekilde anlatabilmesi demektir.
- Çocuğun alıcı dili (anlama yeteneği) kadar, buna yakın düzeyde ifade yeteneğinin de kuvvetli olması gerekir.
- Merak alanları ve soru sorabilme becerisi olmalıdır. Bunlar arabalar, gezegenler veya dinozorlar olabilir. Meraklı olduğu konularda sizden öğrenmeye dair birtakım talepleri olmalı ve bu taleplerini, ilişkinin düzeyine uygun biçimde ifade edebilmelidir.
- Dikkat düzeyinde bir bilişsel olgunluğa sahip olmalıdır. Diğer bir ifadeyle, öz bakımda toparlanma becerilerinin ilerlemiş olması gerekir.
Duygusal beceriler:
- Sınıfta öğrenme ortamına uyum sağlayabilmesi için nesil farkını kavramış ve buna uygun olarak davranabiliyor olması gerekir. Kısacası, bir yetişkine güvenebilir ve iş birliği kurabilir düzeyde ruhsal olgunluğa gelebilmiş düzeyde olmalıdır.
- Başaramadığı konularda, negatif bir deneyime tolerans gösterebilmesi gerekir. Kızması veya kırılması doğaldır ancak bunu sözlü olarak ifade edebilmelidir.
- İş birliği yapabilen bir çocuk olması gerekir. Kurallara uymalı ve sizinle asgari müştereklerde anlaşabilmelidir.
Nesil Farkı: Anne baba ile çocuk arkadaş olabilir mi?
“Öncelikle, çocukların hayatları boyunca birçok arkadaşı olacaktır. Fakat anne ve babaları bir tanedir ve o bir tane olma algısı değişerek çok olma algısına dönüşürse, anlamını yitirir. Otorite olmak ise sertlik değil, netliktir. Veliler net, stabil ve kararlı olursa o zaman güvenilir kişi haline gelirler. Yetişkin olarak olgun olup kararlarınızı korumanız gerekir. Bunun için bağırmamalı, şikayetçi olmamalı ya da pes ederek geriye düşmemeli ve stabilite korunmalıdır. Bu sayede yetişkin olgunluğu sergilenir, çocuk anne ve babanın ruhsal sağlamlığı olduğuna ikna olarak onlara güvenebilir. Sonraki adımda öğretmenine güvenebilir ve onun kurallarına saygıyla uyar. Kısacası, yetişkin olma donanımı gösterilmelidir, aksi takdirde aradaki yaş farkının çocuk için bir anlamı kalmaz. Bu durum, öğretmeniyle olan ilişkisini de negatif etkiler ve onun verdiği bilgi değersizleşir.
Okulun açılmasına çok az kaldı: Ne yapmalı? Ne yapmamalı?
“Mutlaka çekirdek aile olarak bir tatil yapılmalı ve vakitlice dönülmelidir. Okullar açılmadan en az bir hafta önce dönülmeli ve uyku düzeni en az on gün önceden düzene girmelidir. Bütün bunları yaparken okul kuralları anlatılmamalı ve bu kısım eğitimcilere bırakılmalıdır. Aksi takdirde çocuk beklenti sonucu strese girebilir. Ağustostan itibaren taşınmak, bakıcı değiştirmek, boşanmak, evleri ayırmak, evdeki kuralları yanlış olsa da değiştirmek gibi her türlü değişiklik Ekim ayına kadar durdurulmalıdır. Okula başlamadan önce çocuğun okula ulaşımının nasıl sağlanacağı konusu ona anlatılmalıdır. Okul rotasında önceden gidip gelmesini sağlamak da uyuma katkıda bulunacaktır. Ayrıca, akranlarıyla nasıl oynadığı gözlemlenmelidir. Akran ilişkilerinde zorlandığı durumlar varsa ona destek olup dönüştürülmelidir.
Çocuklara okuma yazma öğretmek yerine hikayeler anlatın
Okuma ve yazmayı sökmek mekaniktir. Erken öğrenen çocukların okuma hızı, zamanında öğrenen çocukların okuma hızından daha düşük olur. Dolayısıyla, bunu okulda eğitimcilerin daha kısa sürede, daha verimli şekilde öğretmesi tercih edilmelidir. Bunun yerine okuduğunu anlama becerisini geliştirmek için birbirinize hikâyeler anlatmak verimli bir yol olabilir. Oyunlarla çocukların sosyal uyumunu, bekleme süresini ve konsantrasyonu artırmak; okuma yazma öğretmekten daha faydalı bir yöntemdir.
Ödev: Sonuç mu süreç mi?
“Veliler ilk olarak çocuğun ödev yapmasına değil, ödev yapmayı öğrenmesine yardımcı olmalıdır. Birinci sınıf, “Ödev niye verilir? Ödevin yükümlülüğü kimindir? Ödev ne zaman yapılır?” konularının öğretildiği yıldır. Bu amaçla ödev saat kaça kadar yapılır, hangi gün ödev günüdür, hangi koşullarda yapılmasına izin verilmez gibi konular netleştirilebilir. Kısacası, sonuç değil süreç yönetilmelidir. Ödev sorumluluğunun yerine getirilmediği durumlar ise okulla iş birliği içerisinde çözülmelidir. Veliler için işi ehline bırakmak ve sürecin tadını çıkarmaya çalışmak daha doğru olacaktır. Okul veliye danıştığında vakit kaybetmeden iş birliği yapmak gerekir. Anne babalar için çocukları ile ilgili zorlukları duymak oldukça zordur. Ancak kulak kapatılırsa kaybeden taraf çocuklar olur.”
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı