Türkiye’ye sığınan siyasi muhalifler güvende mi?
İranlı gazeteci Mohammad Bagher Moradi, 2013 yılında ülkesinde beş yıl hapis cezasına çarptırıldı. Moradi, cezanın çarptırılmasının ardından …
İranlı gazeteci Mohammad Bagher Moradi, 2013 yılında ülkesinde beş yıl hapis cezasına çarptırıldı. Moradi, cezanın çarptırılmasının ardından Türkiye’ye sığındı. Sekiz senedir Türkiye’de yaşayan muhalif gazeteci, 30 Mayıs 2022 tarihinde Ankara’daki evinden çıktı ve bir daha dönmedi. Savcılığa başvurduktan sonra basına açıklama yapan ailesi, Moradi’nin İran istihbaratı tarafından kaçırıldığına dair şüphelerini dile getirdi. DW Türkçe’nin ulaştığı basın örgütleri ve Moradi’nin arkadaşları, İranlı muhalifin akıbetinin halen bilinmediğini söylüyor. Siyasi nedenlerle Türkiye’ye sığınıp sırra kadem basan tek kişi, Mohammad Bagher Moradi değil.
İranlı gazeteci Arash Shoashargh, 5 Şubat 2018 tarihinde Van’da ortadan kayboldu. Arkadaşının ihbarı üzerine kayıp başvurusu yapıldı. İranlı gazetecinin avukatı Mahmut Kaçan’ın DW Türkçe’ye verdiği bilgiye göre, karakolda İranlı gazetecinin arkadaşına izletilen kamera kayıtları Shoashargh’ın arabadan inen bazı kişiler tarafından alıkonulduğunu gösteriyordu. İranlı gazeteci kaçırılmadan önce tehdit edildiği ve can güvenliğinden endişe ettiği gerekçesiyle Van İnsan Hakları Derneği’ne başvuru yapmıştı. Avukat Kaçan, Shoashargh’ın kaybolması ile bağlantılı olarak “İran istihbaratı veya İran’la çalışan yerelden kişiler olabileceğini düşünmüştük. Buna ilişkin suç duyurusunda da bulunduk” diyor.
“İranlı muhalifler Türkiye’de risk altında”
Avukat Kaçan’ın yaptığı suç duyurusuna takipsizlik verildi. İranlı gazeteciden ise iki ay haber alınamadı. Avukat Kaçan, İran’da yaşayan ailesinin kendilerine ulaşarak Shoashargh’ın İran’da cezaevinde bulunduğu bilgisini verdiğini anlatıyor. Kaçan, şu iddiaları dile getiriyor:
“Çeşitli kanallardan edindiğimiz bilgilere göre Arash Shoashargh burada Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından kaçırılıyor. Bilinmeyen bir yerde bir ayı aşkın süre tutuluyor, sorgulanıyor. Daha sonra İran makamlarına teslim ediliyor.”
Yirmi yıl hapis cezasına çarptırılan İranlı gazeteci halen ülkesinde cezaevinde tutuklu bulunuyor. Avukat Mahmut Kaçan’a göre, İran’da muhalif olan yüksek profilli kişiler Türkiye’de özellikle son yıllarda risk altında.
Avukat Halim Yılmaz, siyasi sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesinde ya da kaçırılmalarına göz yumulmasında devletlerarası ekonomik ve siyasi menfaatlerin önemli rol oynadığını söylüyor. “Kişi siyasi nedenlerle dahi sığınmış olsa bir anda ‘terörizm’ sınıflamasına girebiliyor ve o kişinin bir daha belini doğrultma imkanı olmuyor” diyor.
İranlı muhaliflerin kaçırılmasına ilişkin geçtiğimiz aylarda basına ilginç bir dava yansıdı. Eski Albay Mashali Firouze ve ailesinin İran’a kaçırılması ve eski İran Deniz Kuvvetleri Subayı Mohammed Rezaei ile ekonomist Shahnam Golshani’nin Türkiye’den kaçırılma teşebbüsünde bulunulmasına dair bir iddianame düzenlendi.
Dosya kapsamında Cumhuriyet savcısı Davut Yılmaz, 2019-2022 yılları arasında İranlı muhaliflerin Türkiye’den kaçırılması için İran istihbaratı ve suç örgütleriyle işbirliği yaptığı iddiasıyla tutuklandı. Yılmaz’ın da aralarında olduğu 14 sanıklı davanın ilk duruşması Temmuz ayında İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sanıkların “suç işlemek amacıyla örgüt kurma,” “suç örgütüne üye olma,” “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme,” “cebir tehdit ve hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarından cezalandırılmaları isteniyor.
Kaybolan Özbek muhalif şimdi ülkesinde cezaevinde
Türkiye’ye sığınan siyasi muhalifler yalnızca kaçırılma tehdidiyle karşı karşıya değil. Kimi zaman geri gönderme yasağının ihlali sonucunda risk altında olmalarına rağmen Türkiye tarafından ülkelerine de gönderilebiliyorlar. Türkmen asıllı Özbekistan vatandaşı Jumasapar Dadebaev, onlardan biri.
Özbekistan’daki işkence ve kötü muameleler nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan Dadebaev, 2017 yılında Türkiye’ye sığındı. Ekim 2020’de Türkiye’de gözaltına alınarak sınır dışı edilmek üzere Edirne Geri Gönderme Merkezi’ne gönderildi. Bir süre sonra serbest kaldı ve hakkında çıkarılan sınır dışı kararı idare mahkemesi tarafından iptal edildi. Hem kendisi hem ailesi tehdit alan Özbek sığınmacı, uluslararası koruma başvurusunda bulunmuştu. Avukatının aktardığı bilgiye göre, ayrıca, aldığı tehditler nedeniyle savcılığa suç duyurusunda da bulunmuştu.
Dadebaev, 10 Ocak 2022 tarihinde ortadan kayboldu. Avukatı, Özbek muhalifin kaybolmasına ilişkin Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda, “Başvurucunun nerede olduğu, kaçırılıp kaçırılmadığı, bir yerde zorla alıkonulduğu veya Özbekistan’a zorla sınır dışı edildiğine dair bir bilgimiz bulunmamaktadır” ifadelerine yer verdi. DW Türkçe’nin aldığı bilgiye göre, Jumasapar Dadebaev şu anda Özbekistan’da cezaevinde bulunuyor.
“Teslim etme, kaçırma hukuk devletinde söz konusu olamaz”
Türkiye’nin geri gönderme yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) mahkum olduğu vakalar var. Kazakistanlı muhalifler Samat Amerkhanov ve Arman Batyrkhairov’un açtığı dava, AİHM’de mahkumiyetle sonuçlanmıştı. Amerkhanov ve Arman Batyrkhairov, 2011 yılında Türkiye’ye sığındı. Uluslararası koruma başvurusunda bulunan Kazak muhalifler, 2012’de Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde kötü muameleye maruz kaldıktan sonra iltica talepleri sonuçlanmadan Kazakistan’a teslim edildi. Ülkelerine iade edildikten sonra tutuklandılar. AİHM, “özgürlük ve güvenlik hakkı,” “işkence ve kötü muamele yasağı” ve “etkili itiraz yolları” haklarının ihlal edildiğine hükmederek, Türkiye’nin 19 bin 175 Euro tazminat ödemesine karar verdi.
Kazakistanlı muhaliflerin Türkiye’deki avukatı Halim Yılmaz, geri gönderme yasağının göç hukukundaki önemine dikkati çekiyor. “Bir kişi kendi ülkesine gönderilmesi halinde zulme maruz kalma riski varsa o kişinin gönderilmemesi gerekiyor. Adil devletler bu yasağa daha fazla dikkat ederler. Kişileri mahkeme kararına aykırı bir şekilde ülkesine teslim etme, kaçırma, paket yapma gibi durumların asla bir hukuk devletinde söz konusu olmaması gerekir” diyor.