İstanbul’da su sorunu: Halk sağlığı tehdit altında
Kentteki yapılaşma nedeniyle Melen ve Yeşilçay Regülatörü’nden İstanbul’a iletilen su miktarı 2,5 katına çıktı. ÇMO’nun dördüncü sınıf olarak tespit ettiği bu su, ciddi sağlık riskleri barındırıyor.
İstanbul’da susuzluk sorunu son günlerde yeniden gündemde. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre, barajlardaki su seviyesi ortalama yüzde 31,51 düzeyine indi.
İstanbul’a su sağlayan en önemli barajlardan biri Alibeyköy (Alibey) Barajı’nda su seviyesi yüzde 17,5’e gerilerken bu seviye Alibeyköy Barajı’nda son 10 yılda ölçülen en düşük düzey oldu. En düşük su seviyesi ise yüzde 4,85 ile Kazandere Barajı’nda ölçüldü.
Geçen yıla göre yüzde 25 daha az
Çevre Mühendisleri Odası’na (ÇMO) göre İstanbul’da bir yıl önce barajlardaki su oranı yüzde 55,25 seviyesindeydi. Kuraklığın etkisi, uzun süre yağışların olmaması nedeniyle bu yıl doluluk oranı geçen yıla göre yüzde 25 daha da az oldu. Kentin kuzeyinde bulunan yağış toplama havzalarındaki yapılaşma, Kuzey ormanlarının yok edilmesi de yağışların barajları doldurma ihtimalini azaltıyor.
İlk ihalesi Mayıs 2012’de yapılan Sakarya’daki Melen Barajı ise iktidar tarafından İstanbul’un su sigortası olarak görülüyor. İstanbul’a yaklaşık 190 kilometre uzaklıkta olan Melen Barajı’nın inşaatı henüz bitmese de Melen ve Yeşilçay Regülatörü’nden kente su veriliyor.
Melen’den gelen su 2,5 kat arttı
DW Türkçe’ye konuşan Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Selahattin Beyaz, İstanbul’a Melen ve Yeşilçay Regülatörü’nden önceleri günlük 750 bin metreküp su iletilirken, bu miktarın sürekli artırılarak bugünlerde 1,9 milyon metreküp mertebesine ulaştığına işaret ediyor. Beyaz, “11 Ocak 2023 tarihinde İstanbul’da şebekeye verilen suyun yüzde 65’i Melen ve Yeşilçay Regülatörü’nden, yüzde 35’i ise kent içi havzalardan temin edildi” bilgisini veriyor.
“İstanbul’un 45 günlük suyu kaldı”
İstanbul’daki barajların kapasitesi ise 868 milyon metreküp. Barajlarda yüzde 31 doluluk ile 270 milyon metreküp su kaldığının anlaşıldığına işaret eden Beyaz, “3 milyon metreküp günlük su tüketiminin tamamı ve barajların bütün suyunun kullanılması durumunda İstanbul’un 90 günlük su rezervinin olduğu görülüyor. Ancak barajların yüzde 15-20’lik kısmı taban çamuru olduğundan tamamının kullanılması mümkün değil. Sadece İstanbul su kaynaklarında depolanan suyun kentin su ihtiyacını karşılaması ancak 45 gün süre ile mümkün olabilir” diyor.
Peki İstanbul’un su sigortası olarak görülen Melen Barajı gerçekten kentin su sorununa çare olur mu?
Günlük 400 ton katı atık
Çevre Mühendisleri Odası’na göre Melen havzasında toplanan ve İstanbul’a içme ve kullanma amacı ile iletilen suların kalitesi “dördüncü sınıf” su niteliğinde. Havza alanında yaklaşık 400 bin kişilik nüfus yaşarken, günlük 400 ton katı atık bölgede düzensiz olarak su kaynakları kenarında depolanıyor veya Hecinler köyünde Küçük Melen su kaynağı kenarında bulunan çöp tesisinde işleniyor. İstanbul’un su kaynağı Melen nehri ve kolları, çöp sızıntı suları, evsel ve endüstriyel atık sularla kirleniyor.
ÇMO, havza içinde azot, fosfor ve organik kirleticilerin su kaynağına doğrudan karıştığını, suyun İstanbul’a su transfer noktasında oldukça kirlenerek dördüncü sınıf suya dönüştüğünü tespit etti.
Sorumluluk İSKİ’ye ait
Havzanın korunması ile ilgili yetki ve sorumluluk İSKİ’ye (İstanbul Su Kanalizasyon İdaresi ) ait. Havza koruma ile ilgili çalışmaların yetersiz olduğuna işaret eden Selahattin Beyaz, “Bu durum, devam etmesi halinde, İstanbul halkının sağlıklı suya erişiminde önemli sorunlar meydana getireceği gibi su ile geçen hastalıklar halk sağlığını tehdit edecek” diyor.
İstanbul’daki havzaların yapılaşmaya açılarak yok edilmesi nedeniyle kentin Melen su sistemine mahkûm olduğunu söyleyen Beyaz, bu durumun İstanbul halkının sağlıklı suya erişiminde bir sorun haline geldiğini vurguluyor.
Gelen suyun maliyeti de yüksek
Melen’de havza koruma tedbirlerinin alınması, sanayileşme ve kirletici baskı oluşturan yatırımların durdurulması gerektiğini ifade eden Beyaz, ayrıca 190 kilometre mesafeden İstanbul’un su ihtiyacının karşılanmasının yüksek enerjiyle mümkün olduğuna, bunun da su maliyetlerini artırdığına dikkat çekiyor.
Melen’den su transferi sağlanabildiği sürece, İstanbul’un su ihtiyacının bir şekilde karşılanabileceğini ancak kalitesi düşük suyun yüksek maliyetler ile halkın kullanımına iletilmesinin kabul edilebilir bir yaklaşım olmadığını vurgulayan Beyaz, “İstanbul’un su ihtiyacının çözümünü Melen Projesi olarak öngören iktidar geçici çözümlere sırtını dayayarak su havzalarını yok eden projelerine devam ediyor. İstanbul’u ise susuz kalma riski olduğu kadar, dördüncü sınıf kaliteye sahip Melen suyundan kaynaklı hastalıklar ve başka pek çok kötü olasılıklarla dolu bir gelecek bekliyor” diyor.
Dördüncü sınıf su ne demek?
DW Türkçe’ye konuşan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Halk Sağlığı Kolu Üyesi Dr. Ahmet Soysal da “Dördüncü sınıf su, hiçbir şekilde bırakın içme ve kullanma suyunu, endüstride soğutma suyu olarak bile kullanılmaz. O derece kirlenmiş, o kadar tehlikeli bir sudur” diyor.
Dördüncü sınıf su içerisinde ağır metaller olabileceğine dikkat çeken Soysal, “Ağır metallerden mesela kurşun olsun, arsenik olsun, kadmiyum olsun, bunlar kanserojen. Eğer belli bir müddet insanlar vücuduna bu ağır metalleri alırlarsa, belli bir eşik değeri geçtikten sonra, beş sene, on beş sene sonra çeşitli organ kanserleriyle karşılaşır” diye konuşuyor.
Suyun içerisinde bakteri, virüsler gibi biyolojik ajanlar da olduğuna değinen Soysal, bunların da hepatitten koleraya kadar çeşitli gastrointestinal sistem hastalıklarına neden olduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye’de içme ve kullanma sularının biyolojik açıdan arıtıldığını, biyolojik arıtma sisteminde klor miktarının yükseltilerek mikrobiyolojik ajanlara karşı önlem alındığını ifade eden Soysal, ağır metal ve insan eliyle oluşturulmuş çeşitli kimyasalların kontrolünün ise çok yapılmadığı görüşünde.
Su sorunu İstanbul’la sınırlı değil
Su toplama havzalarının iyi korunamadığına, sadece İstanbul değil İzmir, Ankara, Adana, Mersin gibi illerde de su açısından risklerin arttığına değinen Soysal, bu nedenle Türkiye’nin çok kısa bir süre sonra su fakiri bir ülke durumuna düşeceğine işaret ediyor. Soysal, “Buraları imara kapatmamız gerekiyordu. Bu alanlarda tarım kimyasallarından uzak durmamız gerekiyordu. Bunlar çok söylendi ama maalesef yapılmadı” diyor.
Nüfusun büyük bir bölümünün yaşadığı batı bölgelerinde ana su kaynaklarının sadece yüzde 30-40’ının bulunduğunu vurgulayan Soysal, bunun üzerine yağış miktarlarının da düştüğüne ve Türkiye’nin kurak bir döneme girdiğine dikkat çekiyor. Soysal, “Aslında yine de mutlu günleri yaşıyoruz. Gelecek yaz sezonu yağışlar ve baraj su seviyeleri böyle giderse sadece İstanbul’da değil tüm Türkiye’de içme ve kullanma suyu açısından çok kritik günler bekliyor bizi. Su toplama havzaları üzerindeki insan faaliyetlerini mümkün olduğu kadar en aza indirmemiz gerekir. Zararın neresinden dönülse kardır” diye konuşuyor.
Melen Barajı’nın açılması 2030’u bulacak
2071 yılına kadar İstanbul suyunun sigortası olarak planlanan Melen Barajı’nın hizmete girmesi ise en iyi olasılık ile 2030 yılını bulacak.
İlk yapım ihalesi Mayıs 2012’de yapılan Melen Barajı inşaatının son yapım ihalesi Şubat 2020’de “Melen Barajı güçlendirilmesi” adı altında yapıldı ve bitim süresi 1000 gün olarak belirlendi. Bin günden fazla bir süre geçmesine rağmen bugün baraj inşaatı bitirilemedi.
Melen Barajı İstanbul’un su sorununa çare olur mu?
To view this video please enable JavaScript, and consider upgrading to a web browser that supports HTML5 video
Devlet Su İleri Genel Müdürlüğü (DSİ) 11 Ocak’ta ise “Melen Barajı Revize Rehabilitasyon Proje Yapımı” ihalesini yaptı. Barajdaki çatlak ve oturmaların tespiti amacı ile yapılan bu danışmanlık ihalesi ile en başa dönülmüş oldu.
Yapılan ihale sonucu mevcut baraj için gerekli teknik raporların hazırlanma süresi 488 takvim günü olarak belirlendi. Çevre Mühendisleri Odası, proje raporunun hazırlanmasından sonra barajın dört yılda yapımı, bir yılda su tutma süresi ile en az beş yılda bitebileceğini tahmin ediyor.
Melen Barajı’na dayalı su sisteminin İstanbul için hayal projeye dönüştüğünü vurgulayan Selahattin Beyaz, “Kentin su havzalarının yapılaşmaya açılarak 190 kilometre uzaklıkta bir bölgeden su temin edilmesi, baraj inşaatının akıbetinin belirsizliği İstanbul su sorunun çaresizliğini gösteriyor” diyor.