Fransa’daki olaylar Avrupa’ya yayılır mı
Fransa’da, trafik polisinin Cezayir – Fas kökenli 17 yaşındaki bir genci öldürmesi sonucu olaylar başlamış ve giderek şiddetlenmişti.
Dr. Güler Kaya: “Tüm Avrupa, Fransa’dakine benzer sorunlara gebe”
Fransa’da, trafik polisinin Cezayir – Fas kökenli 17 yaşındaki bir genci öldürmesi sonucu olaylar başlamış ve giderek şiddetlenmişti. 27 Haziran’dan beri devam eden olaylara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Üsküdar Üniversitesi Politik Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Güler Kalay, halkın tepkisinin anlık ve tek seferlik bir tutum olarak değerlendirilmemesi gerektiğine dikkat çekti. Fransa’da toplumsal tepkinin nedeni olarak artan sığınmacı oranı ve yoksulluğun altını çizen Kalay, “Sadece Fransa’nın karşı karşıya kaldığı bir durum değil, tüm merkez Avrupa benzer sorunlara bağlı toplumsal olaylara gebe diyebiliriz.” açıklamasını yaptı.
Üsküdar Üniversitesi Politik Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Güler Kalay, Fransa trafik polisinin 17 yaşındaki bir genci vurarak öldürmesinin ardından çıkan ve şiddetle devam eden olaylar sürüyor.
“Fransa’daki tepki, anlık ve tek seferlik bir tutum değil!”
Fransa’da 27 Haziran’da trafik polisi tarafından 17 yaşındaki bir gencin öldürülmesinin ardından çıkan olayları değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Güler Kalay, “Fransa’yı iç savaşın eşiğine getiren olaya karşı, Fransız halkının tepkisini anlık ve tek seferlik bir tutum olarak değerlendirmemek gerektiğini düşünüyorum.” diyerek sözlerine başladı.
Resmi makamlara karşı gelişen tutumun pratiğe dökülmesinin ve böyle bir olayla bağlantılı oluşunun aslında Fransa toplumundaki köklü sosyo-etnik sorunları ortaya koyduğunu ifade eden Kalay, “Emmanuel Macron’un, ‘sorumluları cezalandırma çağrısı’ ve ‘hiçbir şeyin genç birinin öldürülmesini haklı çıkarmayacağı’ yönündeki açıklamalarını titizlikle okumak gerekir.” dedi.
“Hükümet eski hatalardan kaçınıyor”
2005 yılı sonbaharında yine Fransa’da yaşanan olayları hatırlatan Dr. Kalay, “Macron’un, o dönemki Fransa Cumhurbaşkanı olan Sarkozy’nin hatalarından kaçındığını söyleyebiliriz. Sarkozy, Kuzey Afrika kökenli bir gencin öldürülmesi olayını protesto edenleri ve sokak eylemlerini bastırmak için sert bir tutum sergilemişti. Ancak bu sert tutum protesto eylemlerinin daha da artmasına ve tüm Fransa’yı etkisi altına alan kundaklamalara dönüşmesine neden olmuştu. Öyle ki; Fransız hükümeti o dönem, yerel makamların sokağa çıkmasını yasaklayan 1955 tarihli olağanüstü hal yasasının yeniden uygulanmasını gerekli görmüştü. Ekim-Kasım 2005’te Fransa’nın tamamı, pogromlara (katliamlara) ve kundaklamalara dönüşen şiddetli protestoları izledi.” diye konuştu.
“Toplumsal tepki, sığınmacı oranı ve artan yoksullukla bağlantılı.”
Son olaylara bakıldığında yine benzer bir sosyal patlamadan bahsedilebileceğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Güler Kalay, “Protestocuların geneline bakıldığında ataları denizaşırı kolonilerden, özellikle Afrika Kıtası’ndan, Fransa’ya taşınan gençler dikkat çekiyor. 2005 yılındaki olaylarla karşılaştırıldığında, aradan geçen 18 yılda artan yoksullukla birlikte Fransa’ya sığınmacı olarak yerleşen yabancıların sayısındaki artış, toplumdaki aktif kitlenin büyümesiyle, öncekine göre daha yıkıcı sonuçlar ortaya çıkabilir. 2022 yılındaki sığınmacıların oranında 2021 yılına kıyasla yüzde 31’lik bir artış bulunuyor. Gerek sığınmacı oranındaki bu önemli artış gerekse artan yoksulluk, toplumsal tepkinin önemli nedenleri arasında.” ifadelerini kullandı.
“Sadece Fransa’nın değil, tüm Avrupa’nın sorunu”
Fransız halkının yoksullaşmasındaki dolaylı rolü nedeniyle Ukrayna-Rusya Savaşı’nın etkilerini de göz ardı etmemek gerektiğine değinen Kalay, “Bu noktada geçtiğimiz kış aylarındaki doğalgaz fiyatlarına bağlı olarak ortaya çıkan protestoları hatırlamakta fayda var. Toplumun yoksullaşmasının temelinde elbette başka önemli faktörler de bulunuyor. Özellikle 20’inci yüzyılın son çeyreğindeki neoliberal ekonomi politikalarından bahsedilebilir. Bunlar ayrıca detaylandırılması gereken konular. Ancak Fransız varoşlarındaki yoksullaşmanın daha uzun bir geçmişi olduğunu göz ardı edemeyiz.” dedi.
Protestocu profiline bakıldığında da ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 15’ini oluşturan en yoksul kesimin dikkat çektiğini belirten Kalay, sözlerini şöyle tamamladı:
Cezayirli gencin ölümü bir kıvılcım…
“Sosyo-etnik sorunların yoksullaşmayla daha da büyümesinin toplumsal patlamaya dönüşmesi için sadece bir kıvılcıma ihtiyacı kalır. Cezayirli gencin öldürülmesini de bu kıvılcım olarak adlandırabiliriz. Aslında bu sadece Fransa’nın karşı karşıya kaldığı bir durum değil, tüm merkez Avrupa benzer sorunlara bağlı toplumsal olaylara gebe diyebiliriz. Bu da diğer ülkelere sıçramasını açıklıyor. Protesto dalgası kontrol altına alınabilse bile, mevcut temel sorunlara kalıcı çözümler üretilmediği sürece yeni sosyal çatışmalardan kaçınılamayacağı açıktır.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı