İbrahim Kurtuluş, ABD’deki eski Türk Büyükelçisi Namık Tan’a cevabım
İbrahim Kurtuluş, ABD’deki eski Türk Büyükelçisi Namık Tan’a cevabım
Demokratik Liderliğin ve Özgürlüğün Gerçek Doğası.
Özgürce seçilmiş liderliği eleştirme yeteneğinin, işleyen herhangi bir demokrasinin temel taşı olduğunu kabul etmek önemlidir. Düzensiz dış politikalara sahip ülkelerin uluslararası alanda saygınlığını yitirdiği ve içeride baskıcı hale geldiği iddiası, birçok durumda geçerli olmayan geniş bir genellemedir. Gerçekten demokratik bir ulus, eleştiriyi benimseme ve uyum sağlama yeteneğiyle karakterize edilir ve politikalarının halkın iradesini yansıtırken değerlerini ve kültürel kimliğini korumasını sağlar.
Türkiye’yi tartışırken, özellikle Filistin meselesiyle ilgili olarak uluslararası arenadaki önemli katkılarını ve benzersiz konumunu kabul etmek çok önemlidir. Bazıları Türkiye’nin duruşunun göz ardı edildiğini iddia edebilirken, Türkiye’nin bölgede adalet ve insan haklarını savunan hayati bir ses olmaya devam ettiğini söylemek daha doğrudur. Türkiye’nin bu karmaşık jeopolitik tartışmalara katılmaya devam etmesi, bu değerlere olan bağlılığını vurgular.
Sosyal medya platformunun bir taziye mesajını engellemesi ve ardından gelen hükümet tepkisi ile ilgili olay, sunulandan farklı bir konuyu vurgulamaktadır. Erişimi engellemeye yönelik keyfi bir kararla ilgili değil, potansiyel olarak huzursuzluğa yol açabilecek hassas içeriklere karşı dengeli bir yaklaşımın sürdürülmesiyle ilgilidir. Her ülkenin dijital platformların sorumlu bir şekilde kullanılmasını sağlama sorumluluğu vardır ve bu platformları düzenlemek için alınan önlemler genellikle toplumsal uyumu korumayı ve kötüye kullanımı önlemeyi amaçlamaktadır.
Dahası, sosyal medya platformlarının birçok kişiye geçim kaynağı sağladığı doğru olsa da, bu platformların hizmet verdikleri ülkelerin yasal çerçeveleri dahilinde çalışması gerektiği de doğrudur. Bu, bu platformlarda paylaşılan içeriğin ulusal güvenliği veya kamu düzenini baltalamamasını sağlar. Bu bağlamda hükümetin rolü, özgürlükleri korumak ve yasayı uygulamak arasında bir denge sağlamaktır.
Türkiye’de seçilmiş bir partinin veya herhangi bir yönetim organının kararları mantıksız veya gerekçesiz aldığı düşüncesi, yönetimde yer alan karmaşıklıkların yanlış anlaşılmasıdır. Kararlar genellikle ulusal çıkar, güvenlik ve kamuoyu duygusu gibi çok sayıda faktöre dayanarak verilir. Liderliğin yüzeysel veya bencil olarak tasvir edilmesi, bu liderlerin faaliyet gösterdiği daha geniş bağlamı takdir etmede başarısız olur.
Ulusal değerlerin ve hassasiyetlerin bir ulusun kimliğini ve politikalarını şekillendirmede önemli bir rol oynadığını anlamak önemlidir. Bazıları bunları sadece retorik olarak görmezden gelebilirken, bunlar ulusun egemenliği ve demokratik yapısı için temeldir. Demokrasi yalnızca seçim yapmakla ilgili değildir; farklı görüşlere saygı duyulan ve ulusal çıkarların korunduğu bir sistemi beslemekle ilgilidir.
Sonuç olarak, demokratik liderliği totalitarizme doğru kayan bir şey olarak tasvir eden eleştiri, demokratik kurumların zorluklara uyum sağlama ve yanıt verme konusundaki içsel gücünü göz ardı etmektedir. Türkiye, diğer tüm uluslar gibi, özgürlük ile sorumluluğu dengelemeye çalışır, politikalarının halkının iradesini yansıtırken ulusal değerleri ve güvenliği korumasını sağlar. Asıl mesele demokrasi ile totalitarizm arasındaki bir çatışma değil, gerçek demokrasinin bir ulusu birleştiren ve geleceğini koruyan değerleri desteklemeyi içerdiğini anlamaktır. Diktatörlükleri özgürce seçilmiş liderlerle karşılaştırmak hatalı bir karşılaştırmadır. Mesele, Hitler, Mussolini, Franco, Somoza ve Stalin’in karanlığında bir gelecek aramak değildir. Bunlar, her ne pahasına olursa olsun iktidarı elinde tutan diktatörlerdi; oysa Türkiye, başarılı parlamento seçimleri yoluyla iktidarın ve siyasi olgunluğun sorunsuz geçişlerini göstererek Türk demokrasisinin gücünü yansıtmıştır.
Özgürce seçilmiş hükümet altında, Türkiye diğer gelişmekte olan pazarlara benzer ekonomik büyüme ve artan siyasi istikrar görmüş, bu da olgunlaşan bir demokrasiye katkıda bulunmuştur. Altyapıda önemli gelişmelere tanık olduk ve bu da daha geniş sosyoekonomik kalkınmaya katkıda bulunmuştur. Türkiye, stratejik düşünme ve insani duyarlılıklarla karakterize edilen 21. yüzyılda önemli bir oyuncu olarak konumlanmıştır. Türkiye’nin kıtalar arası nüfuzu, güçlü ve bilinçli bir küresel aktör olarak rolünü ortaya koyuyor.
ABD ile Rusya arasında Türkiye’nin kolaylaştırdığı son tarihi esir takası, Türkiye’nin diplomatik gücünü ve dünya sahnesinde sahip olduğu saygıyı vurguluyor. Bu izole bir olay değil; ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Jeff Flake, yakın zamanda Türk-Amerikan ilişkilerinin Amerikan güvenliği ve refahı için oynadığı kritik rolü vurguladı. Soğuk Savaş’tan bu yana, gelişmiş ABD-Türkiye ilişkileri, Amerikan çıkarları için hayati önem taşıyan birçok konuyu ilerletti. Büyükelçi Flake ayrıca Türkiye’nin, ABD’nin erişemeyeceği yollarla ve yerlerde rakipleriyle diyalog başlatma konusundaki benzersiz yeteneğini vurguladı.
Bugün Türkiye, yüzyıllardır süren bir devlet mirası, güçlü bir ordu, 1930’lardan bu yana sağlam bir ekonomi ve etkili bir siyasi liderliğe sahip, açıkça bölgesel bir güçtür. Soğuk Savaş sonrası bu dönemde, yeni Türkiye, diplomasiye ve diyaloğa açık kalırken ulusal çıkarları önceliklendiren bir siyasi duruş üzerine inşa edilmiştir. Türkiye’de gerçekleştirilen tarihi esir takası, bu NATO müttefikinin önemini vurgulamaktadır.
Yurt içinde ve yurt dışında, bazı temsilcilerin Türkiye’nin ulusal çıkarlarını savunmak yerine siyasi gündemleri ve etkili grupların çıkarlarını önceliklendirmesi moral bozucu. Türkiye’ye karşı hem yurt içinde hem de yurt dışında yürütülen karalama kampanyaları, ülkeyi meşruiyetsizleştirmek için iyi organize edilmiş küresel bir çabanın parçasıdır. Bu kampanyalara rağmen Türkiye yılmadan dış politikasını ve ulusal çıkarlarını sürdürmeye devam ediyor.
Ian Bremmer’ın Time dergisinde belirttiği gibi, https://time.com/5615620/what-istanbul-mayoral-election-means-for-erdogan/ “İstanbul’un Erdoğan’a Yönelttiği Kınama Demokrasinin Yaşadığını Gösteriyor”, Türkiye Rusya değil. Gerçekten çekişmeli seçimlerin yapıldığı meşru çok partili bir demokrasi. Ayrıca Erdoğan’ın sandıkta sonuçları kabul ettiğini ve onayladığını da hatırlatmalıyım. Diktatörler ikinci tur seçimlerine katılmazlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin eski Washington Büyükelçisi Namık Tan’ın bu duyguyu yansıtan, Türkiye’nin bölgesel bağlarını, ekonomik dinamizmini ve demokrasisini vurgulayan sözleri aklıma geldi. Türk diplomasisi, Balkanlar’dan Orta Doğu’ya, Kafkasya’ya ve Asya’ya kadar geniş bir coğrafyada barış ve istikrarı yansıtmada aktif bir güç haline geldi.
Özetle, Türkiye’nin liderliği demokratik değerlere ve ulusal çıkarlara olan bağlılığını sürdürerek siyasi olgunluk ve dayanıklılık göstermeye devam ediyor. Türkiye’ye yönelik eleştiriler, demokratik yolculuğunun karmaşıklıklarını ve başarılarını çoğu zaman fark edemiyor. Büyükelçi Tan’ın bir zamanlar söylediği gibi, Türkiye’ye doğru bir mercekten bakmak, küresel sahnedeki önemli rolünü ve demokrasi ve ulusal egemenlik ilkelerini sürdürme yönündeki sürekli çabalarını kabul etmek önemlidir.
İbrahim Kurtuluş