İbrahim Kurtuluş’un, Timothy G. Lynch’e Yazdığı Mektup

İbrahim Kurtuluş’un, Timothy G. Lynch’e Yazdığı Mektup

Toplum Aktivisti İbrahim Kurtuluş, Staten Island Koleji’nin (CSI) itibarını zedeleme potansiyeline sahip bir konuyla ilgili olarak Timothy G. Lynch’e  bir mektup yazdı.

Sayın Başkan Lynch,

Rojava Acil Durum Komitesi Yönlendirme Komitesi üyesi olarak 24 Aralık 2024’te Democracy Now’da yer alan Bayan Özlem Gönér’in son açıklamalarına değinmek zorundayım. Bayan Gönér yaptığı yorumda, “Türkiye, Kürtler ve Kürtlerin 2014’ten itibaren bölgede uyguladığı demokratik deneyler için büyük bir tehdittir” dedi ve “Türkiye, İsrail ve ABD’nin toplu olarak bu toprakları oymaya çalıştığını ve Kürtlerin tehdit altında olduğunu” iddia ederek devam etti. Bu ifadeler yüzeyde zararsız görünse de, özellikle Türkiye’nin meşru ulusal güvenlik endişeleri ve bir NATO müttefiki olarak rolüyle ilgili olarak sahadaki gerçeklerin tehlikeli bir yanlış beyanını yanlarında taşıyorlar.

Bayan Gönér’in iddiaları sadece yanıltıcı değil, aynı zamanda ABD, Avrupa Birliği ve Türkiye tarafından terörist grup olarak tanınan Marksist-Leninist bir örgüt olan PKK (Kürdistan İşçi Partisi) ile tehlikeli bağları sürdüren bir grupla ideolojik olarak uyumludur. 45.000’den fazla kadın, çocuk, öğretmen, doktor ve erkek PKK şiddeti nedeniyle hayat kaybetti. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 12 Aralık 2024’te Ankara’ya yaptığı ziyaret sırasında PKK’yı Türkiye’ye yönelik “kalıcı bir tehdit” olarak nitelendirdi. Ayrıca, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, 9 Aralık 2024, Türkiye’nin özellikle PKK’ya yakından bağlı olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG=YPG, PYD) ile ilgili meşru güvenlik endişelerini kabul etti. 13 Aralık 2024 Eski CIA Kıdemli Ajanı Glenn Corn, Şifre Özeti’nde “Türkiye, YPG, PYD / PKK “Kürtler” ile çalışan ABD için çok daha stratejik bir ortaktır. Ayrıca ABD’nin Eski Türkiye Büyükelçisi David Satterfield: Bir NATO Ortağı ve müttefiki Türkiye’yi teröre karşı kendini savunmak ve meşru müdafaa hakkını kullanmak için tanımak CBS News 18 Aralık 2024. 19 Aralık 2024 ABD’nin Eski Türkiye Büyükelçisi James Jeffery “ABD Destekli SDG, PKK ile yadsınamaz bağları göz önüne alındığında, Türkiye için ciddi bir ulusal güvenlik tehdididir.”

IŞİD ile mücadeleye ilişkin Senato Silahlı Hizmetler Komitesi Duruşması sırasında, ABD Senatör Lindsey Graham (R-Güney Carolina), Bakan Carter ve General Dunford’u Suriye ve Irak’ta terörist PKK ve YPG ile çalışma konusundaki ABD askeri stratejisi hakkında sorguluyor ve YPG’nin PKK ile bağlantılarını ve binlerce sivilin hayatına mal olan terör eylemlerini vurguluyor.

Https://www.youtube.com/watch? v=kLiVjIv9fdc&t=31s

Bayan Gönér’in desteklediği Rojava’nın siyasi çerçevesi, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın ideolojisine dayanıyor ve böylece eylemleri ile PKK’nın hedefleri arasında doğrudan veya dolaylı bir bağlantı yaratıyor. İnsani savunuculuk ile siyasi veya askeri bağlantılar arasında ayrım yapmak çok önemlidir.

Herhangi bir tarafsızlık iddiasına rağmen, bu gruplar arasındaki ideolojik örtüşme, Bayan Gönér’in söyleminin arkasındaki motivasyonlar hakkında önemli endişeler doğuruyor.

Her şeyden önce, Türkiye’nin resmi adı – “Türkiye Cumhuriyeti” – sadece bir formalite değil, aynı zamanda ulusun egemenliğini ve kimliğini temsil eder. Bayan Gönér, ülkeye “Türkiye” olarak atıfta bulunarak, çevresindeki diğerleriyle birlikte, egemen bir devlete duyulan diplomatik saygıyı baltalıyor. Uygun adlandırma sözleşmelerine yönelik bu göz ardı, Türkiye’yi ve hükümetini uluslararası sahnede meşrulaştırmaya yönelik daha geniş bir eğilimin belirtisidir.

Ayrıca, Bayan Gönér’in Türkiye tarafından hedef alındığını iddia ettiği gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in ölümleriyle ilgili sözleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de dahil olmak üzere hiçbir mahkemede asılsız ve kanıttan yoksundur. İddialarını destekleyen kamuya açık bir bilgi yok. Bu ölümleri Türkiye’nin terörle mücadele çabalarını kötülemek için bir bahane olarak çerçeveleme girişimi, yalnızca ülkenin meşru güvenlik eylemlerini çevreleyen anlatıyı daha da çarpıtmaya hizmet ediyor.

Ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı hiçbir zaman Bayan Goner’ın pozisyonunu almadı.

Bayan Gönér’in Türkiye’nin IŞİD ile ilişkisi hakkındaki yorumları da aynı derecede yanlış yönlendirilmiş. Türkiye’yi IŞİD’in bir destekçisi olarak yanlış bir şekilde tasvir ediyor, bu iddia çok sayıda uluslararası şahsiyet tarafından defalarca çürütülmüştür. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 12 Aralık 2024’te Ankara’ya yaptığı ziyarette, PKK ve IŞİD’i Türkiye’ye yönelik “kalıcı bir tehdit” olarak doğru bir şekilde nitelendirdi. Ek olarak, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, 9 Aralık 2024’te Türkiye’nin, özellikle PKK ile güçlü bağları olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile ilgili meşru güvenlik endişelerini kabul etti. Eski CIA Kıdemli Ajanı Glenn Corn, 13 Aralık 2024’te, Türkiye’nin ABD için YPG/PYD/PKK ve IŞİD gibi gruplardan çok daha stratejik bir ortak olduğunu vurguladı. Eski ABD Türkiye Büyükelçisi David Satterfield, eski ABD Büyükelçi James Jeffrey, bu terör tehditleri karşısında Türkiye’nin meşru müdafaa hakkının tanınmasının gerekliliğini de doğruladı.

Türkiye, IŞİD’e karşı mücadelede önemli bir rol oynadı ve Askerin yerde yüz yüze olduğu tek ülke, çeşitli Batılı liderlerden ve kurumlardan tanınma aldı.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ittifakın ve Türkiye’nin IŞİD de dahil olmak üzere uluslararası terörle mücadele konusundaki kararlılığını vurguladı.

Düşünce Kuruluşları: Dış İlişkiler Konseyi (CFR): CFR, Türkiye’nin stratejilerini eleştirel bir şekilde analiz ederken, Türkiye’nin IŞİD’e karşı aktif askeri kampanyalarını kabul ediyor. “Türkiye IŞİD ile Mücadele Konusunda Yalan Söylüyor” başlıklı bir makalede CFR, Türkiye’nin müdahalesinin karmaşıklıklarını tartışıyor ve Türkiye’nin IŞİD’e askeri olarak dahil olmasına rağmen, daha geniş bölgesel stratejisinin nüansları olduğunu gösteriyor.

António Guterres: Ekim 2019’da BM Genel Sekreteri António Guterres, Türkiye’nin IŞİD ile mücadeleyle ilgili güvenlik endişelerini kabul ettiğini ifade etti.

Birleşmiş Milletler: Eski Genel Sekreter Ban Ki-moon, Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadeledeki önemli rolünü vurguladı

Almanya: Alman hükümeti, Türkiye’nin IŞİD’e karşı askeri girişimlerini destekledi ve yetkililer, Türkiye’nin terörle bölgesel mücadeledeki rolünün önemine dikkat çekti. Hindistan: Ekim 2019’da, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki askeri operasyonları sırasında Türkiye, IŞİD de dahil olmak üzere terörist gruplara karşı mücadelesinin bir parçası olarak haklı çıktı.

Suudi Arabistan – Suudi Arabistan, Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadelesini hem askeri operasyonlar hem de terörle mücadeleye yönelik uluslararası diplomatik çabalar açısından kamuoyu önünde destekledi.

Endonezya – Endonezya liderleri, Türkiye’nin bölgedeki IŞİD ve terörizmle mücadele çabalarını sürekli olarak övdüler.

Malezya – Malezya hükümeti, Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadeledeki rolünü kabul etti.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) – BAE liderleri, Türkiye’nin bölge güvenliğine önemli katkılarına dikkat çekerek, başta IŞİD olmak üzere Türkiye’nin terörle mücadeledeki rolünü övdü.

Kuveyt – Kuveyt hükümeti, özellikle insani yardım ve askeri çabalar açısından IŞİD’e karşı bölgesel mücadeleye katkılarından dolayı Türkiye’ye şükranlarını dile getirdi.

Ürdün – IŞİD’den etkilenen bir komşu ülke olan Ürdün, özellikle bölgesel istikrara olan ortak çıkarları göz önüne alındığında, Türkiye’nin IŞİD ile mücadeledeki çabalarını sık sık kabul etti.

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CSIS), Türkiye’nin bölgesel güvenlik dinamiklerindeki rolünü analiz etmiştir. Türkiye’nin Suriye’deki eylemleriyle ilgili tartışmalarda CSIS, Türkiye’nin IŞİD’e karşı duruşu da dahil olmak üzere bölgeye katılımının karmaşıklığına dikkat çekti.

Bu takdirler, ABD yetkilileri ve politika analiz kuruluşları tarafından kabul edildiği gibi, Türkiye’nin IŞİD ile mücadeleye yönelik uluslararası çabaya aktif katılımının altını çiziyor.

Ayrıca, Bayan Gönér’in “Kürt nüfusu için büyük bir tehdit” ifadesini kullanmasını ele almak önemlidir. Böyle bir söylem, 15 milyondan fazla Türk Kürt’ün Türkiye’de barış içinde yaşadığı ve yasalar uyarınca eşit haklara sahip olduğu gerçeğini görmezden geliyor. Bu Kürt vatandaşlarının çoğu, Türkiye’nin en yüksek makamları da dahil olmak üzere büyük sorumluluk sahibi pozisyonlara sahiptir. Ancak PKK, Kürt nüfusunu temsil etmiyor; hem Türk sivillerine hem de Kürt halkına karşı şiddetli bir kampanya yürüten bir terör örgütüdür.

Türkiye’nin terörle mücadele çabalarını Kürt halkına yönelik bir saldırı olarak çerçevelemek sadece yanlış değil aynı zamanda zararlıdır. Türkiye, Saddam Hüseyin’den kaçan 500.000’den fazla Kürt’ü barındırdığı Körfez Savaşı sırasındaki çabalarının gösterdiği gibi, uzun zamandır savunmasız Kürt nüfuslarının koruyucusu olmuştur. 2012’de Suriye İç Savaşı’nın başlamasından bu yana Türkiye, on binlerce Suriyeli Kürt de dahil olmak üzere milyonlarca mülteciye ev sahipliği yaptı ve onlara PKK ve YPG güçlerinin vahşetinden sığındı.

Türkiye’nin terörle mücadele operasyonları, ayrılıkçı ve aşırılık yanlısı hedeflerin peşinden gitmek için bölgesel istikrarsızlığı kullanan PKK ve YPG ve PYD gibi iştirakleri gibi gruplara odaklanıyor. Kürtler Değil.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KB) Başkanı Neçirvan Barzani, son açıklamalarında Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK / YPG-PYD) Kürdistan Bölgesi’ndeki faaliyetlerini durdurması gerektiğini vurguladı. PKK / YPG, PYD’yi hem Kürdistan Bölgesi hem de Irak için “baş ağrısı” olarak nitelendirdi ve grubu eleştirdi. Barzani, PKK ile bağlantılı terörist YPG’yi operasyonlarını “Kürdistan” halkından uzaklaştırmaya çağırdı ve grubun eylemlerinin bölgenin istikrarı ve güvenliği için zararlı olduğunu vurguladı.

25 Aralık 2024’te Suriye’deki Kürt Ulusal Konseyi’nin (ENKS) temsilcisi Abdullah Keddo, Kürtlerin ana siyasi temsilcisi “PKK’nın ve onun varlığını kabul etmeyi reddediyoruz.…