Paris’te iklim finansmanı zirvesi
Para olmadan iklim de korunamıyor. Paris’te toplanacak liderler, borç ve iklim reformlarını hızlandırmak istiyor. Küresel ısınmanın sonuçlarını hafifletmek için yapılan küresel yatırımlar oldukça yetersiz boyutta.
Sanayileşmiş ve gelişmekte olan ülkelerden çok sayıda devlet ve hükümet başkanı, iklimin daha fazla ve etkin korunması, bu çerçevede uluslararası mali altyapının güçlendirilmesi ve farklı finansman modellerinin geliştirilmesi konularında iki gün sürecek istişareler için bu hafta Paris’te bir araya geliyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Mısır’daki son iklim konferansında (COP27) “Yeni bir küresel finans paktı zirvesi” yapılacağını duyurmuştu. Bu bağlamda Fransa’nın ev sahipliğinde yapılacak bu zirvede amaç, küresel iklim hedefleri, iklim kriziyle mücadele ve biyolojik çeşitliliğin korunması konularında “yeni bir uzlaşmaya” varmak.
Konferansa Macron’un yanı sıra AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve uluslararası iklim müzakerelerinde gelişmekte olan ülkelerin güçlü sesi olan Barbados Başbakanı Mia Motley’in de aralarında bulunduğu çok sayıda devlet ve hükümet başkanının katılması bekleniyor.
Gelişmekte olan ülkelerin finansman ihtiyacı artıyor
Fransa Sürdürülebilir Kalkınma ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IDDRI) İklim Programı Direktörü Lola Vallejo, “İklim değişikliği hız kazanıyor ve birçok gelişmekte olan ülkenin finansman ihtiyacını artırıyor. Dünya Bankası ya da Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi uluslararası finans kuruluşları bunun için tasarlanmadı” diyor.
Uluslararası Para Fonu’na göre, iklim değişikliğinden en fazla etkilenen 59 gelişmekte olan ülkeden 43’ünün mali krize girme riski hayli yüksek.
Yoksul ülkelerin borcu ertelenecek mi?
Bunun en önemli nedeni, zayıf ekonomilerinin yanı sıra, devletlerin iklim değişikliğine uyum ve aynı zamanda iklim felaketlerinden sonra ekonominin yeniden inşası ve güçlendirilmesine yönelik yatırımları ciddi ölçüde sınırlayan ağır borç yükü.
Borçların hafifletilmesi ve faiz ödemelerinin askıya alınmasının yanı sıra gelişmekte olan ülkelerin, IMF’nin acil durum fonlarına daha iyi erişimi de zirvenin konularından biri olacak. Gelişmiş ülkeler IMF’de daha büyük bir paya sahip olduklarından, “özel para çekme hakkını” da kapsayan rezervlerden daha fazla yararlanma imkânına sahip. Ancak söz konusu ülkeler, genelde bu haklarını pek kullanmıyor.
Mağdur ülkeler daha fazla destek istiyor
İklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkeler, geçmişten günümüze iklim krizinin baş müsebbibi olarak kabul edilen zengin ve sanayileşmiş ülkelerin, kendilerine iklimin korunması için daha fazla mali destek sağlamasını talep ediyor. Zengin ülkeler buna uzun süre direndi. Nihayetinde geçen yıl Mısır’da düzenlenen COP27 zirvesindeki çetin müzakerelerin ardından, mağdur ülkelerin zarar ve kayıplarının telafisi amacıyla bir fon oluşturulması konusunda anlaşmaya varıldı.
Fona hangi ülkenin ne kadar ödeyeceği ve paranın hangi kriterlere göre dağıtılacağı hâlâ belirsiz. Sanayileşmiş ülkeler 2009 yılında Kopenhag’da, 2020 yılına kadar gelişmekte olan ülkelerde iklimin korunmasına katkı amacıyla kamu ve özel kaynaklardan yılda 100 milyar dolar vermeyi taahhüt etmişti. Bu vaat henüz tutulmadı. Geçtiğimiz ay konuyla ilgili bir açıklama yapan Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, bu meblağa nihayet bu yıl ulaşılabileceğini açıkladı.
Ancak bunun yeterli olmaktan uzak olacağı da aşikâr. IMF’ye göre, bu yüzyılın ortasına kadar iklimin korunması ve küresel ısınmaya uyum sağlanması için her yıl birkaç trilyon dolar yatırım yapılması gerekeceği tahmin ediliyor. Sadece Afrika ülkeleri, 2030 yılına kadar en az üç trilyon dolarlık yatırıma ihtiyaç duyuyor. Oysa bugün dünya genelindeki iklim dostu yatırımlar, yılda 600 milyar doları ancak buluyor.
Daha fazla özel yatırıma ihtiyaç var
Bu nedenle Paris zirvesinde, özel sektör yatırımlarının nasıl teşvik edilebileceği de ele alınacak. IMF’ye göre, gelişmekte olan ülkelerdeki sürdürülebilir özel sektör yatırımları, son dönemde yılda 250 milyar dolara yükseldi. Ancak hedeflere ulaşılabilmesi için 2030 yılına kadar bu miktarın yılda en az iki katına çıkması gerekecek.
Bu sorunun üstesinden gelmenin bir yolu, kredi faiz oranlarını düşürülmesi ya da yatırımcıların risklerden korunması (hedging). Vallejo göre, bu konuda uzlaşma sağlanırsa gelişmekte olan ülkelerde bir “özel yatırım dalgası” tetiklenebilir.
Alternatif finansman modelleri
Paris’te alternatif finansman modelleri de tartışılacak. Bunlar arasında finansal işlem vergisi, ham petrol çıkarma vergisi ya da “kirleten öder” ilkesine göre sivil hava taşımacılığı emisyon vergisi gibi çeşitli öneriler yer alıyor. Örneğin Fransa, Pasifik ada ülkeleri ve çevre aktivistlerinin baskısı nedeniyle kuru yük gemilerine küresel bir vergi getirilmesini istiyor. Dünya Bankası’na göre, gemicilik sektöründe ağır fuel oil tüketimine getirilecek bir karbon vergisi de iklimin korunması için yaklaşık 60 milyar dolarlık ek kaynak sağlayabilir.
Fosil yakıtlara küresel vergi mi geliyor?
Fransa İklim Programı Direktörü Lola Vallejo’ya göre, fosil yakıtlardan kaynaklanan karbondioksit emisyonlarına yönelik olası bir vergi fikri, giderek daha fazla destek görüyor: “Bu gerçekten ütopik bir fikir gibi görünüyordu; kısmen hâlâ öyle. Ancak hiçbir zaman yelkenlerinde şimdiki kadar çok rüzgâr olmamıştı.”
Uluslararası toplum, yıllardır karbondioksitin vergilendirilmesi konusunu tartışıyor. Paris’te hiç değilse münferit bazı sektörler için bu yönde bir ilerleme sağlanması, pek olası görünmüyor.