Günay: “Dünya Kudüs’e gidiyor, Türkiye’ye de gelsin”
Sümela’da ayine ilk izni veren Eski Kültür Bakanı Günay: “Egemen devletimiz var. Geride bıraktığımız imparatorluklarımız var. Bir ibadet merkezinde insanlar yılda bir gün ibadet yapınca Türkiye’nin inancı mı sarsılır?”
Sümela Manastırı’nda bu yıl 10. kez yapılması planlanan ayinle ilgili tartışmalar sürerken, 2010 yılında ilk ayine izin verildiği sırada Kültür ve Turizm Bakanı olan Ertuğrul Günay, DW Türkçe’ye verdiği özel röportajda, Sümela’da yılda bir gün ayin yapılmasının Türkiye için bir tehdit olmadığını, siyasetçilerin eğilmesi gereken asıl tehdidin ekonomik kriz olduğunu dile getirdi.
Trabzon’un Maçka ilçesindeki Altındere Köyü sınırları içinde yer alan tarihi Sümela Manastırı’nda, Meryem Ana’nın göğe yükseliş günü olarak kabul edilen 15 Ağustos tarihinde yapılması planlanan ayinin iptali amacıyla İYİ Parti, Zafer Partisi ve Cumhur İttifakı’na destek veren Yeniden Refah Partisi çağrı yapmıştı.
İptal talebinde bulunanlar ayinin Trabzon’un fethi ile aynı günde olmasını eleştirirken, aynı zamanda Patrik’in kendi sınırlarını aşarak “ekümenik” sıfatı ile bu ayini düzenlediğini ve Lozan Anlaşması’nı ihlal ettiğini savunuyor.
Kurtuluş Savaşı’nın ardından 1923’te imzalanan Lozan Anlaşması’nın ek sözleşmesiyle uygulanan mübadele ile Anadolu’daki Ortodoks Hristiyan Rumlar Yunanistan’a; Yunanistan’daki Müslüman Türkler de Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmıştı.
Lozan görüşmelerinde İstanbul (Fener) Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin durumu da uzun ve çetin tartışmalara yol açarken, müzakereler sonucunda Patrikhane’nin siyasete karışmaması ve Türkiye yasalarına tabi olması şartlarıyla İstanbul’da kalmasına karar verilmişti. Lozan’a göre Patrikhane’nin yetki alanı, İstanbul Başpiskoposluğu ile Bozcada ve Gökçeada bölgesi Rum cemaatinin dini ihtiyaçlarını karşılamakla sınırlı tutulmuştu.
İlk ayin 2010’da yapılmıştı
Manastırda 88 yıl aradan sonra ilk ayinin düzenlenmesine, 15 Ağustos 2010’da gerek iç gelişmeler gerekse dış politika açısından farklı bir siyasi atmosferde izin verilmişti.
2007-2013 yılları arasında Kültür ve Turizm Bakanı olan Günay, Sümela’da ayin düzenlenmesi kararının o dönem için tek olmadığını ve Antalya Demre’de “Noel Baba” adıyla bilinen Aziz Nikolas için Aziz Nikolas Kilise ve Müzesi’nde her 6 Aralık’ta ve Van’da Akdamar Adası’ndaki tarihi kilisede de ayinler düzenlenmesine de izin verildiğini hatırlatıyor.
Ertuğrul Günay, bu ayinlerin simgesel olarak önemli olan tek bir günde yapıldığını ve bölge insanlarının bunlara karşı olmayıp turizm nedeniyle memnun olduğunu belirterek, Trabzon’un fethi ile aynı güne denk gelmesine ilişkin şunları söylüyor:
“Bu çok eski, Osmanlılardan da eski bir ayin ve gelenek. İstanbul’un da Trabzon’un da fethinden önce Anadolu topraklarında Hristiyanlığın bin yıldan fazla geçmişi var. Zaten bu insanlar buraya gelip beddua etmiyor ki, dua ediyorlar. Son derece içtenlikle inançlı bireyler olarak ağlıyorlar, duygulanıyorlar.”
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Sümela Manastırı, kaya düşme riskine karşı Eylül 2015’te ziyarete kapatılmış, ardından farklı aşamalarda restorasyon ve güçlendirmeler yapılarak 1 Mayıs 2022’de yeniden ziyaretçilere açılmıştı. Restorasyonun sürdüğü dönemde ayinlere ara verilmiş, ardından söz konusu ayinler yeniden başlamıştı.
2010’da ilk ayini yöneten Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos, “Bugünkü bu olay Türkiye’yi seven, Türkiye’ye destek veren komşular ve dostlar ile Türkiye’yi Avrupa Birliği tertibinde görmek isteyenlerce son derece takdir edilecektir” demişti.
Lozan’a aykırılık tartışmaları
Sümela Manastırı’ndaki ayine itiraz edenler aynı zamanda Patrikhane’nin siyasi-yönetsel açıdan “ekümenik” vasfının bulunmadığını ve bu ayini Sümela’da düzenlemenin Lozan ile belirlenen yetki alanı dışına çıkması anlamına geldiğini belirtiyor.
Günay “ekümenik” tartışmalarının sadece Ortodoksları ilgilendiren bir mesele olduğunu söyleyerek, şöyle konuşuyor:
“Buradaki Patrikhane diyor ki, ‘Dünyadaki Ortodoksların evrensel merkezi benim.’ Olsun. Yani bundan ne zararınız var? İstanbul Ortodoksların evrensel merkezi olsa çevre ülkelerdeki patrikler bizim altımızda kalmış oluyor. Buna ilk başta Rusya itiraz eder zaten.”
Fener Rum Patrikhanesi halen eşit Ortodoks kiliseleri arasında onursal önceliği olan ve Türkiye yasalarına tabi bir kurum. “Ekümenlik” iddiası ile İstanbul’daki Patrikhane’nin, Ortodoks kiliselerinin birliğini yansıttığı iddia edilirken, Ortodoksların büyük çoğunluğunun yaşadığı Rusya ise bu iddiayı tasvip etmiyor ve kendini daha önemi bir merkez olarak görüyor.
Bu ayinleri düzenleyen kişilerin de Türkiye vatandaşı olduğunu hatırlatan Günay, şunları söylüyor:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik hakkıyla ilgili bir durum bu. Kendi yurttaşlarına başkalarını da davet ederek kendi inanç merkezlerinde ibadet hakkı veriyorsun. Bu hangi anlaşmaya aykırı olabilir? İnsanlığa uygun olan şeyler anlaşmalara aykırı olamaz. Asıl önemli olan insanlığa uygun mudur yaptığınız iş?”
Günay: “Dünya Kudüs’e gidiyor, Türkiye’ye de gelsin”
Günay, meselenin inanç turizmi boyutu olduğunu da söyleyerek, “Hristiyanlığın pek çok önemli yapısı Anadolu’da. Bütün dünya Kudüs’e gidiyor, Türkiye’ye de gelsin. Özellikle Avrupalı, Amerikalı turistler gelsinler, buraları ziyaret etsinler. Tanıtım açısından, ülkeye gelir açısından yararlı olan budur” diyerek, Türkiye’nin artık daha “öz güvenli” hareket etmesi gerektiğini belirtiyor.
“Bunun bize ne zararı olur Allah aşkına? Bin yıldır bu topraklardayız. Bunca egemenlik kurmuşuz. Şu anda da bağımsız egemen bir devletimiz var. Geride bıraktığımız imparatorluklarımız var. Bir ibadet merkezinde insanlar yılda bir gün ibadet yapınca Türkiye’nin inancı mı sarsılır?” ifadesini kullanan Eski Kültür ve Turizm Bakanı, Türkiye’nin bunları aşması gerektiğini ve daha “öz güvenli, daha hoşgörülü, daha çoğulcu” bir tavır takınması gerektiğini belirtiyor.
Günay, “vatanseverlik” anlamındaki milliyetçiliğe itirazı bulunmadığını ama “Bir inancı, bir milliyeti öteki bütün inançlara ve milliyetlere düşman hale getirmenin ve diğerlerine her zaman potansiyel düşman gözüyle bakmanın çok özgüvensiz bir tavır” olduğunu ifade ederek, Türkiye gündeminin asıl yakıcı sorununun ekonomik kriz ve hayat pahalılığı olduğunu ve siyasetçilerin asıl bu konuyla ilgilenmesi gerektiğini kaydediyor.
“Bu ülkede ekmek nasıl bollaşacak? Üretim nasıl artacak? İnanılmaz bir kuraklık var, bu nasıl çözülecek? Bu sorunların üstüne eğilmemiz lazım” diyen Günay, iklim krizinin tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de tehdit ettiğini ve Sümela Manastırı gibi tali konularla ilgilenmenin halka yarar sağlamayacağını belirtiyor.
Sümela Manastırı’nın tarihi
Karadağ’ın eteklerinde vadiden yaklaşık 300 metre yükseklikteki ormanlık alanda bulunan Sümela Manastırı halk arasında “Meryem Ana” adı ile de biliniyor.
Pek çok tarihi kaynak manastırın Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında MS 375-395 yıllarında Atina’dan gelen Barnabas ve Sophranios isimli iki rahip tarafından kurulduğunu belirtiyor.
Fatih Sultan Mehmet’in 1461’de Trabzon’u ele geçirmesi ve 257 yıllık Trabzon Kommeneos Prensliği’ni ortadan kaldırmasıyla manastırla ilgili farklı bir süreç başlıyor. Osmanlı idaresinde Sümela’nın manastır niteliğinde bir değişiklik olmazken, Fatih Sultan Mehmet ferman yayınlayarak manastıra ve rahiplere bazı imtiyazlar tanıyor.
Sümela Manastırı’nın 18. yüzyılda birçok bölümü yenileniyor, bazı duvarları fresklerle süsleniyor ve 19. yüzyılda büyük binaların eklenmesiyle son şeklini alıyor. Manastır, ana kaya kilisesi, birkaç şapel, mutfak, öğrenci odaları, misafirhane, kütüphane ile kutsal ayazma gibi bölümlerden oluşuyor.
Mağara ve şapellerin duvarlarında bulunan 12. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar farklı dönemlere ait freskleriyle manastır hem tarihi açıdan önem taşıyor hem de inanç turizminin önemli uğrak noktalarından biri olma özelliğine sahip.
DW Türkçe’ye VPN ile nasıl sansürsüz erişebilirim?