Hatay: Deprem konutları için asbest dikkate alındı mı?
Hatay’da deprem sonrasında yeni yapılacak konutlar için imara açılan alanlar arasında kentte doğal asbestin zuhur ettiği bilimsel çalışmalarla kanıtlanan Kisecik de bulunuyor.
Hatay’da inşaatlarda kullanılan endüstriyel asbest değil, aynı zamanda doğal olarak zuhur eden ve bölgede “aktoprak” denilen asbest de bulunuyor.
DW Türkçe’nin araştırması, Hatay’da enkaz kaldırma işlemleri sırasında ortaya çıkan tozun içerisinde asbest olduğunu ve asbestin yaşam alanlarına yayıldığını ortaya koyarken, kentte deprem sonrası “zorunlu olarak” yapılaşmaya açılan alanlar için asbest tehlikesinin ne kadar dikkate alındığı belirsiz.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından 15 Temmuz 2023’te TBMM’de çıkarılan Torba Kanun’la deprem bölgesindeki orman vasıflı alanlar ile zeytinlik ve zeytin sahaları, deprem konutları için imara açıldı.
İmara açılan alanlar arasında, Hatay’da doğal asbestin zuhur ettiği bilimsel çalışmalarla kanıtlanan Kisecik de bulunuyor.
1,6 milyon ton görünür rezerv var
Hatay yöresinde 2006, 2007 ve 2010 yıllarında tıbbi jeolojik etüt çalışmaları yapan Jeoloji Yüksek Mühendisi ve Tıbbi Jeoloji Uzmanı Dr. Eşref Atabey’in hazırladığı “Türkiye Asbest Haritası’na” göre, Kisecik çevresindeki sahalarda krizotil asbest bulunuyor. Bu sahalarda 1,6 milyon tondan fazla görünür, 2,6 milyon tona yakın da muhtemel asbest rezervi tespit edilmiş durumda.
DW Türkçe’ye konuşan Eşref Atabey, “Kisecik’in batısında bir yangın kulesinin, radarın olduğu bir mevki var tepede, Amanos Dağları’nın tepe yamaçlarında. Burada MTA’nın bulmuş olduğu onlarca asbest yatağı var. Bunların bir kısmı işletildi. Daha sonra yasaklanınca terk edildi” diyor.
Söz konusu alanın Kisecik’in merkezinde değil, Amanos Dağları tarafında yer aldığını ifade eden Atabey, bölgede krom madeni ocaklarının da bulunduğunu, esas etkilenmenin o maden ocaklarında çalışan işçiler için söz konusu olduğunu söylüyor.
Atabey, yeni yerleşim yerleri belirlenirken hangi zeminin hangi yapıya uygun olduğuna karar vermek için jeolojik etüd raporlarının hazırlanması ve mikrobölgeleme çalışmalarının yapılması gerektiğini vurguluyor.
“Biz bunların yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. Çünkü kamuoyuna açıklanmıyor” diyen Atabey, şu değerlendirmeyi aktarıyor:
“Kamu yetkililerinin bunu yapmış olması gerekir. İşaret parmağıyla gösterir şekilde buraya yapacaksınız şeklinde olmaz. Öyle olduğunu sanmıyorum. Ancak gördüğümüz manzara, konut yapmak için şu anda işaret edilen yerler depremden hiçbir ders alınmamış gibi. Bataklık üstünde olan yerler bile var.”
“Kamu yetkilileri açıklamalı”
Asbest maruziyeti konusunda uzun yıllardır belgeleme yapan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) gönüllüsü ve akademisyen Aslı Odman da, bilimsel olarak hazırlanan bir asbest haritasında yer alan mevkinin TBMM’den geçen resmi bir belgede istimlak mevkii olarak geçtiğini vurgulayarak, bu durumun sorgulanmasının gelecekte yaşanabilecek halk sağlığı sorunlarını önleyebileceğine dikkat çekiyor.
DW Türkçe’ye konuşan Odman, iki haritanın örtüştürülmesi ve bölgedeki rüzgarın yönü ve etkisi de hesaplanarak halk sağlığı için tehlike arz edip etmediğinin kamu yetkililerince açıklanması gerektiğini söylüyor.
“Biz kentte yıkımla ilgili asbesti konuşurken, birdenbire yeni yapım yerlerinin arasında asbest zuhur eden mevkiyi görüyoruz. Acele kamulaştırma, yeniden depreme güvenli bina derken asbestle ilgili bir felaketi çağırıyor olabiliriz” diyen Odman, Hatay ve deprem bölgesinde yapılan enkaz kaldırma çalışmalarında ihtiyatlı davranılmadığının ortaya çıktığını, bunun da yeni konutlarda halk sağlığının ne kadar ciddiye alınacağı konusunda güven kaybına neden olduğunu sözlerine ekliyor.
Asbestle iç içe yaşam sürüyor
Tıbbi jeoloji uzmanı Atabey’in çalışmasına göre, Hatay’da krizotil asbest oluşumlarının mevcut olduğu yerleşim alanlarından biri de Yayladağı’nda bulunan Olgunlar Mahallesi.
Olgunlar Mahallesi’nde asbestli zemin üzerinde, incir bahçeleri, zeytinlikler ve sebze bahçelerinin olduğunu aktaran Atabey, tarlalardaki asbestli toprağın yanı sıra evlerin çatıları ve sıvalarında da asbestin kullanıldığını belirtiyor. “Orayla ilgili 2010’da ben iki rapor verdim taşınması için. Cumhurbaşkanlığı kararı da 2019’da çıktı. O köy başka yere taşınacaktı” diyen Atabey, “Ama deprem olunca o da gecikti sanırım” diye ekliyor.
Olgunlar Mahallesi’nde görülen akciğer hastalıkları sonrası, Atabey’in 2010’da raporladığı çalışma bölgede asbest maruziyeti olduğunu teyit etmiş, bölgede kaya düşmesi sonucu zarar gören evler için yapılan 11 adet afet konutunun inşaatı da bu raporun ardından durdurulmuştu.
Atabey’in hazırladığı rapor, Olgunlar’da ilköğretim okulu zeminini oluşturan kayalar içinde de asbest oluşumları olduğunu göstermişti.
Kisecik’te ise Amanos Dağları’nın tepe yamaçlarında bulunan asbestli kayaçların bölge için seçilen yeni yerleşim alanlarının zemininde bulunup bulunmadığı ya da buradan alınacak kayalarıninşaat faaliyetlerinde kullanılıp kullanılmayacağı bilinmiyor.
“Moloz dökümü tüm yerleşimleri etkiliyor”
“Yine Samandağ-Gözene tarafında, tam Samandağ girişinde Yayladağı yolu üzerinde asbestli kayalar var. Kırıkhan’ın hemen güneybatısındaki yamaçlarda da asbest içeren kayaçlar mevcut” diyen Atabey, doğal asbestin, bulunduğu yerdeki insanları etkilediğini, depremden kaynaklı yıkılacak binalar ve moloz döküm alanlarının ise önlem alınmadığı için tüm yerleşimleri etkilediğini vurguluyor.
Eşref Atabey’in “III-Türkiye Travmatik Stres Kongresi” için hazırladığı haritaya göre, Hatay’da belirlenen 28 moloz döküm sahası bulunuyor. Bu sahaların 19’u konteynır kentlere, çadır kentlere yakın ya da yerleşim alanları içinde. Atabey, resmi döküm alanlarının yanı sıra bireysel döküm yapılan dört moloz döküm sahası daha olduğunu belirterek “Tüm şehir toz içinde. Dolayısıyla asbest maruziyeti altında” diye ekliyor.