Türkiye’nin yeşil dönüşümünde kaynak sıkıntısı
Türkiye’de şirketlerin seragazı emisyonlarında AB standartlarını karşılaması için çalışmalar hız kazandı. Ancak yeşil dönüşüm için KOBİ’ler kaynak sıkıntısı yaşıyor.
Türkiye’nin 2021’de Paris İklim Anlaşması’nı onaylaması ve Avrupa Birliği (AB) ile Yeşil Mutabakat sürecine dahil olmasının ardından iş dünyasında, kimyadan tekstile, başta Avrupa Birliği (AB) ülkelerine ihracat yapan sektörlerin gündeminde yeşil dönüşüm var. Ancak dönüşüm finansmanı konusunda ülke ekonomisinin belkemiğini oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) kaynak bulmakta zorlanıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de geçen hafta bu amaçla yeşil dönüşüm faaliyetlerinin finansmanı için Türkiye Yeşil Fonu kuracaklarını açıkladı.
Şimşek, bu kapsamda Yeşil Finans Projesi için Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’na sağlanacak 155 milyon dolar kredinin Dünya Bankası tarafından onaylandığını söyledi. Dünya Bankası da bu fonun özellikle KOBİ’ler ve orta ölçekli şirketler olmak üzere yeşil veya yeşil dönüşüm sürecindeki yenilikçi şirketlere yapılan yatırımlara öncelik vereceğini belirtti.
“Türkiye kendi özsermayesini yaratmalı”
Araştırma alanları arasında AB Yeşil Mutabakatı da olan İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu ise yeşil dönüşüm sürecinde Türkiye’nin kendi kaynağını da oluşturması gerektiğini söylüyor.
Kurulmakta olan Türkiye Yeşil Fonu’nu DW Türkçe’ye değerlendiren Uyduranoğlu, “Dünya Bankası’ndan kaynak almak güzel ama Türkiye’nin kendi özsermayesini yaratması gerekiyor. Türkiye’nin bu konuda potansiyeli olduğunu düşünüyorum” diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor:
“‘Dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında yer alacağız ama yeşil dönüşüme harcayacak kaynağımız yok’ demek, bana kaynakların yanlış kullanıldığını gösteriyor. Kaynak yok değil ama dağıtımında hata var.”
Dünya Bankası kredisi gibi kaynakların daimi olmadığının altını çizen Prof. Dr. Uyduranoğlu, iklim krizi ile birlikte gelecekte başka ülkelerden taleplerin artacağını ve bu sebeple Türkiye’nin kendi kaynaklarını yaratmasının önemli olduğunu söyledi.
KOBİ’lerin kaynak sorunu
Yeşil dönüşüm, Türkiye’nin Orta Vadeli Planı’nda (OVP) da yer alıyor. OVP’nin kapsadığı 2024-2026 döneminde yeşil dönüşüm sürecinin hızlandırılacağı, temel mevzuat hazırlıkları ve ulusal emisyon ticaret sisteminin (ETS) hukuki altyapısının tamamlanacağı belirtiliyor.
Kamunun da yeşil dönüşümün öneminin farkında olduğunu ve strateji belgelerinde üst sıralarda yer verdiğini kaydeden TÜRKONFED Yeşil Dönüşüm Komisyonu Başkanı Onur Ünlü de KOBİ’lerin farkındalığında gelişmeler kaydedildiğini ifade ediyor. Ancak Ünlü, “Bu işlerin finansmanı noktasında sıkıntımız var. Bunun bir kısmı Türkiye’ye has, bir kısmının ise tüm dünyada olduğuna inanıyorum. Konuşulan çok fazla finansal araç var ancak hiçbirinin altında kaynak yok. Bu en büyük sıkıntı” şeklinde konuşuyor.
Ünlü, örnek olarak ise Kredi Garanti Fonu (KGF) kredilerini gösteriyor. Kredi Garanti Fonu’nun Hazine destekli yeşil dönüşüm ve enerji destek paketi, enerji verimliliği ve yeşil dönüşümü amaçlayan KOBİ ve KOBİ dışı işletmelerin yatırım harcamalarını finanse etmeyi hedefliyor.
Ünlü, DW Türkçe’ye “Siz belirli bir stratejik hedef koyduysanız bu dalgalanmadan etkilenmemeniz ve buna ayrı bir kaynak ayrılması lazım. Şu anda bunu görmüyoruz” diyor ve ekliyor:
“Bunun en çarpıcı örneği KGF kredilerinde yaşanıyor. KGF kredilerinde yeşil dönüşüm ve enerji verimliliği maddesi var. Bir yatırımcı bu yatırımı yapıyorsa ‘ben kefil oluyorum’ diyor KGF, ama bunun altında hiçbir bankaya verilmiş hiçbir limit yok. Özellikle bu konuda finansal erişimin arttırılması şart.”
Sadece enerji tarafında 2022 rakamları ile 40-45 milyar dolarlık bir tasarruf potansiyeli olduğunu belirten Ünlü, böyle bir kaynağı ülkeye kazandırabilmek için belli bir kaynağın da yatırılması gerektiğini söylüyor. Ünlü, “Bu kadar hedefine koyup, OVP’de bunu yazıyorsanız zaten ona kaynak ayırmanız lazım. Buraya kaynak ayırmaktan korkmamak lazım, cesaretli olmak lazım. Buna ayrılan her kaynak geri geliyor. Çünkü biz o enerjiyi, o hammaddeyi ithal ediyoruz” diyor.
Türkiye yıllık petrol ihtiyacının yüzde 95’ini ithal ediyor. Doğal gazda da benzer bir tablo söz konusu. Bu nedenle enerjide çok yüksek oranda dışa bağımlılığı olan ülkenin büyürken yüksek miktarda dış ticaret açığı ve cari açık vermesi kaçınılmaz hale geliyor.
KOBİ’lerin ucuz krediye erişimi
Danışmanlık şirketi E&Y’nin raporuna göre Türkiye’de kamu kaynakları dışında özel sektör yatırımları, uluslararası fonlar ve sürdürülebilir finansman mekanizmaları gibi farklı kaynaklarla yeşil projelerin finansmanının çeşitlendirilmesi ve mali yükün dengelemesi gerekiyor.
“Kredi faizleri normalden daha düşük olmalı ve finansal kaynakları az olan KOBİ’ler tarafından erişimi sağlanmalı” diyen Prof. Dr. Uyduranoğlu, yeşil dönüşüm sürecindeki KOBİ’lere verilecek kredi faizlerinin düşük tutulması gerektiğinin önemine değiniyor:
“Devletin bazı vergi gelirlerinden vazgeçmesi, KOBİ’lerin yeşil dönüşümde karbonsızlaşma yolunda attığı adımlarda gerekiyorsa KDV’den ve emisyon ticaret sisteminden sağlanacak gelirin başka hiçbir yer için değil yeşil dönüşüm için kaynak olarak kullanılması gerektiğini düşünüyorum.”
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yeni bir destek programı üzerinde daha çalıştığını belirten TÜRKONFED Yeşil Dönüşüm Komisyonu Başkanı Ünlü, Bakanlığın yeşil dönüşüme hitap eden tüm yatırımları enerji verimliliğine yönelik 5. bölge teşvikleri kapsamına almayı planladığını belirtiyor.
Türkiye’nin gerekli adımları atmaması ve bu dönüşümün gerçekleşmemesi durumunda ise rekabet avantajını yitirmesi söz konusu olabileceği belirtiliyor.
Prof. Dr. Uyduranoğlu, “Birincisi ihracatımız sürdürülebilir olmayacak. İkincisi her halükarda AB’yi bir kenara bırakalım, diğer ülkelerle yaptığımız ihracatta bile sıkıntı çıkacak çünkü rekabetçi olma özelliğimizi kaybedeceğiz. Rekabetçi olmak için yeşil dönüşümün içinde yer almak şart artık” şeklinde konuşuyor.
Yeşil Mutabaka” nedir?
Avrupa Parlamentosu’nun 24 Haziran 2021 tarihinde onayladığı ve Yeşil Mutabakat adı verilen iklim yasasına göre, AB ülkeleri karbon emisyonlarını 2030 yılına kadar yüzde 55 azaltmayı, 2050 yılına kadar ise karbon nötr olmayı hedefliyor. Söz konusu yasayı onaylayan ülkeler Avrupa pazarına sattıkları ürün ve hizmetlerin karbon emisyonunu belirlenmiş standartlara göre düzenlemezse, ton başına 30 ile 50 euro arasında ek vergi ile karşılaşacak. Türkiye’nin yüzde 50’den fazla pay ile en büyük ihracat pazarı olan AB’deki uygulamanın, Türkiye’nin ihracatını da etkilemesi bekleniyor.
DW Türkçe’ye VPN ile nasıl ulaşabilirim?