AYM: Yargıtay’ın Can Atalay kararına bakma yetkisi yok
Anayasa Mahkemesi, Can Atalay kararının gerekçesinde AYM kararlarının bağlayıcılığının tartışılamayacağına vurgu yaptı.
Anayasa Mahkemesi (AYM), Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay’a ilişkin verdiği ikinci hak ihlali kararının gerekçesini açıkladı. Kararda, “Herhangi bir yargısal makamın AYM kararlarının bağlayıcılığını tartışma yetkisi olmadığı” vurgulandı.
Anayasa Mahkemesi Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Can Atalay’a ilişkin 25 Ekim’de verilen hak ihlali kararını uygulamaması üzerine 21 Aralık’ta ikinci bir ihlal kararına imza atmıştı. Yüksek Mahkeme’nin, gerekçeli kararı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Kararda, “Anayasa Mahkemesi kararlarının yerine getirilmemesi, Anayasa’nın 153’üncü maddesinin altıncı fıkrasında Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı hükmü ile çatışan bir durumdur” denildi.
Kararlarının bağlayıcılığına ilişkin bu hükmün Anayasa Mahkemesince bireysel başvuru kapsamında ihlal edildiğine karar verilen anayasal hak ve özgürlükler için de geçerli olan ek bir güvence olduğu belirtilen kararda, şu değerlendirme yapıldı:
“Öte yandan yeniden yargılama dosyası görevi ve yetkisi olmayan bir mahkemece görülerek Anayasa’nın 142’nci maddesinin amir hükmüne ve Anayasa’nın 37’nci maddesinde yer alan tabii hâkim ilkesine açıkça aykırı hareket edilmiştir.”
“AYM kararları değiştirilemez”
Anayasa’nın 148’inci maddesinde, şartlarını yerine getiren herkese Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunma hakkı verildiği anımsatılan kararda, şöyle devam edildi:
“Hiç kuşkusuz Anayasa Mahkemesi kararlarının etkili bir şekilde uygulanması bireysel başvuru hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararların ihlal kararında tespit edildiği şekliyle icra edilmemesi de etkili başvuru hakkının özel bir türü olan bireysel başvuru hakkının açık ve ağır bir şekilde ihlali anlamına gelmektedir. Bireysel başvuru kararlarının uygulanmaması Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmayı anlamsız hâle getirecektir. Nitekim tam da bu sebeplerle Anayasa’nın 153’üncü maddesinin son fıkrasında Anayasa Mahkemesi kararlarına uyma ve bu kararları değiştirmeksizin yerine getirme hususunda yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamlarına herhangi bir takdir yetkisi tanınmamış veya bu konuda bir istisnaya da yer verilmemiştir.”
“Yargıtay’ın yetkisi yok”
Öte yandan somut başvuruya konu yargılamada Anayasa Mahkemesinin, ilk derece mahkemesini ilgili mahkeme olarak belirlediği için Yargıtayın 6216 sayılı Kanun kapsamında yeniden yargılama yetki ve görevi bulunmadığına dikkat çekildi. İhlal kararının gönderildiği ilk derece mahkemesinin ise Anayasa Mahkemesinin kararı uyarınca önüne gelen dosyada yeniden yargılamayla ilgili görevini yerine getirmediği belirtilen kararda, ilk derece mahkemesinin başvurucunun anayasal haklarını da gözeten bir yargılama yapmadığı vurgulandı.
“AYM kararları denetlenemez”
Anayasa Mahkemesi, Can Atalay kararında şu gerekçeyi yazdı:
“Kamu gücünün eylem, işlem ve ihmallerinin Anayasa’ya uygunluğunu kesin ve bağlayıcı olarak karara bağlama yetkisi münhasıran Anayasa Mahkemesine aittir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yoluyla bir temel hak ve özgürlüğün ihlal edildiğine karar verdiğinde herhangi bir merciin bu kararın Anayasa’ya veya kanuna uygun olup olmadığını inceleme ve denetleme yetkisi bulunmamaktadır.
Anayasa ve kanunlar Anayasa Mahkemesi kararını yerine getirme yükümlülüğü altında olan kamu makamlarına ve somut olayda ilk derece mahkemesine dosyayı farklı bir yargı merciine gönderme yetkisi vermediği gibi herhangi bir yargısal makamı da Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığını tartışma konusunda yetkilendirmemiştir. Anayasa Mahkemesi kararının bağlayıcılığı, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenleri kapsadığı gibi ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak merciin belirlenmesini de kapsar. Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasının reddedilmesi ve hukukun emrettiği yöntemler izlenerek ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmaması Anayasa’nın 153’üncü maddesinin sözüyle açıkça çelişen, anayasa koyucunun iradesine aykırı bir yorum ve uygulama olmuştur.”
“Bireylerin özgürlüklerine yönelik müdahale keyfi olmamalı”
Can Atalay’ın, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararına rağmen hâlen mahkûmiyet hükmünün infazı kapsamında hükümlü statüsüyle ceza infaz kurumunda tutulduğu ifade edilen kararda, “Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı ile başvurucunun ceza infaz kurumunda hükümlü statüsünün devam ettirilmesi hukuki dayanaktan yoksun hâle gelmiştir. Anayasa Mahkemesi kişilerin -Anayasa Mahkemesi kararına rağmen- özgürlüklerinden yoksun bırakılmaya devam edilmelerini, tutulmanın keyfîliğine sebebiyet veren bir durum olarak kabul etmektedir. Bireylerin özgürlüklerine yönelik müdahalenin keyfî olmaması, olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde dahi uygulanması gereken temel bir güvencedir” denildi.
Kararda, “Sonuç olarak ilk derece mahkemesinin yetkisi dâhilindeki bir dosyayı Yargıtaya göndermesiyle başlayan, Yargıtayın da Anayasa hükümlerini göz ardı ederek verdiği bir kararla şekillenen süreç Anayasa’nın sözüne açıkça aykırılık oluşturmuş ve neticede başvurucunun bireysel başvuru hakkı, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlaline yol açmıştır” ifadesi kullanıldı.
Anayasa Mahkemesi, 21 Aralık’ta Can Atalay’a ilişkin ikinci kez hak ihlali kararı vermişti. Toplantıya katılan tüm üyeler, özellikle Atalay’ın Anayasa’da güvence altına alınan bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğinde birleşti. Mahkeme, bir kez daha Atalay’ın tahliye edilmesi için kararı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermişti. Şimdi Ağır Ceza Mahkemesinin kararı bekleniyor.