Prof. Dr. Anış Arıboğan: “Hipotermide en büyük risk, kalp durmasıdır”
Kahramanmaraş depreminin 8’inci gününde arama ve kurtarma çalışmaları devam ediyor.
Kahramanmaraş depreminin 8’inci gününde arama ve kurtarma çalışmaları devam ediyor. Enkaz altında kurtarılmayı bekleyenlerde hipotermi riskine dikkat çeken uzmanlar, hipoterminin dört evresi bulunduğunu belirtiyor. Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Prof. Dr. Anış Arıboğan, “Hipoterminin en büyük riski kalp durmasıdır” uyarısında bulundu. Hipotermide ilk yardımda yapılması gerekenlere de değinen Prof. Dr. Anış Arıboğan, hastaların dıştan ve içten ısıtılabildiklerini belirterek “Bu hastaları dıştan ısıtırken sıcak su torbaları, sıcak kompresler kullanabilirsiniz. Bunları özellikle kasığına, boyun bölgesine ve göğsüne koyuyorsunuz. Eğer periferi birden ısıtırsanız soğuk kan aynı anda kalbe döner ve ani kalp durmasına yol açabilir.” diye konuştu.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Prof. Dr. Anış Arıboğan, hipotermi ve hipotermiye ilk müdahale konusunda değerlendirmede bulundu.
Hipoterminin vücut ısısının, merkezi vücut sıcaklığın 35 derecenin altına düşmesi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Anış Arıboğan, “Burada söz konusu olan vücudun iç ısısıdır. Ancak genelde bizim ölçebildiğimiz dış ısıdır.” dedi.
Hipotermi için soğuk ile muhatap olma, evsizlik, afet durumu, suya düşe suda boğulma, kazara soğuk suya düşme gibi nedenlerin olması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Anış Arıboğan, “Çünkü vücut ısıyı regüle edebilme için her zaman etrafı ile ısı alışverişinde bulunur. Buradaki esas konu budur. Rüzgâr ile muhatap olma durumu da hipotermiye yol açabilir. Vücut yüzeyindeki hava hareketiyle vücut ısısını kaybedebilir. Isı merkezinin regülasyonu ile ilgili beyindeki problemler olabilir.” dedi.
Hipoterminin erken belirtisinde el ve ayaklarda soğukluk ve titreme görülür
Hipoterminin vücudun bir statüsü olduğunu kaydeden Prof. Dr. Anış Arıboğan, “Hipotermi geliştiği durumlarda vücut ısı regülasyonunu kaybedip 25 derecenin altına düştüğü durumlarda birtakım belirtiler ortaya çıkar. Soğukluğun fark edilmesi ile beraber bu belirtiler bize hipoterminin derecesi ve ciddiyetiyle ilgili fikir verir. Belirtiler hipoterminin derecesine göre değişkenlik gösterir. Erken belirtide el ve ayaklarda soğukluk, cilt renginde solukluk, titreme, net olmayan, yavaşlamış konuşma, seste kısıklık, yorgunluk ve hafif zihin karışıklığı görülür.” dedi.
Prof. Dr. Anış Arıboğan, ileri hipotermi belirtilerinin vücut hareketlerinde ve koordinasyonunda yavaşlama, sakarlık, baş dönmesi, uyuşukluk, çevreye ilgisizlik, kalp hızında yavaşlama, solunumda yavaşlama, bilinç bulanıklığı ya da bilinç kaybı, göz bebeklerinde genişleme ve ışığa tepkisizlik, solunum ve dolaşımın durması olduğunu ifade etti.
Kaç çeşit hipotermi bulunur?
Hipoterminin de evreleri bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Anış Arıboğan, “Vücut eğer bir fabrikaysa bunun için buradaki protein yapımı, şeker üretimi enzimlerin çalışabilmesi için bir enerjiye ve bir ısıya ihtiyaç vardır. Bu enerji ve ısının normal bir vücut ısısı var, ayrıca da vücut PH var. Bir de vücudun çalışabilmesi için bunların belirli bir standartta olması gerekir. 35 derece bizim için bir ölçü, önce hepimizin alışık olduğu bir şey titremeler ile başlar. Bu sırada enerji üretmek için kan şekeri düşer. Bu evre fark edilen bir evredir, bir rahatsızlık hissi var. Fakat 32’nin altına inerse bu evreye hafif diyoruz. Orta derecede uyumaya başlıyor. Son depremdeki yaşananlar ile ilgili olarak bunu konuşuyoruz.” dedi.
Hipoterminin dört evresi bulunuyor
Prof. Dr. Anış Arıboğan, hipoterminin evrelerini de şöyle sıraladı:
Birinci hafif evre: 35 in altı, 32’ye kadar olan süreçte titremeler, rahatsızlık hissi ve açlık var. Eller ayaklar buz gibi, vücutta dolaşım bozulmuş, morarma soğukluk var ancak yaşamsal risk taşımıyor.
İkinci orta evre: Bunun devam ettiği vücut ısısının 32-28’e düştüğü durumlarda derin bir uyku başlar. Titreme yok. Artık vücut metabolizmasını bu evrede kaybediyor. Kişi uyur ve uyanmaz. Dağcılarda bu öykü çoktur. Bundan dolayı dağcılıkta uyutmazlar.
Üçüncü şiddetli evre: Artık bilinç yok. Kişiyi isteseniz de uyandıramıyorsunuz, titreme hiç yok. Bu aşamada çok kontrolsüz hareketler, ajitasyonda görülebilir. Burada bilinç yok. Bir kişiyi uyandıramadığınız anda solunumuna çok dikkat etmeniz gerekir. Burada artık kalp durma riski yüksektir.
Dördüncü çok şiddetli evre: 22 derecenin altı olarak belirtilebilir. Hiçbir yaşam belirtisi yoktur. Kalp masajı gereken bir ölüm hali oluşur. Hipoterminin en büyük riski kalp durmasıdır ve ölüm nedenidir. Şiddetli hipotermi yani sürekli bir maruziyet altındaysanız şu ana depremde olduğu gibi, korunacak bir sıcak ortamınız yoksa, vücut giysileriniz çok ince ve ısı kaybını önleyecek bir şartınız yoksa önce hafif başlayan bir titreme ortaya çıkar. Bunu derin güzel bir uyku, bilincin tamamen kaybolması ve arkasından ölümle seyreder. Hipotermi bir anlamda sessiz ölümdür. Aynı zamanda hipotermi koruyucu bir mekanizmadır, beyni de koruyor ancak bunlar kontrollü olmalıdır.
Hipotermide ilk yardım nasıl yapılır?
Özellikle çevreye ilgisizlik veya zihinsel karışıklık gibi ileri hipotermi belirtileri varsa derhal 112 numaralı acil çağrı merkezinin aranması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Anış Arıboğan, “Hasta ile konuşularak ya da hafifçe sarsarak bilinci kontrol edilmelidir. Bilinç kaybı durumunda solunum ve dolaşım yani nabzı kontrol etmek gerekir. Gerekliyse kalp masajı ve suni solunuma başlanmalıdır. Eğer mümkünse hasta sıcak bir ortama taşınmalıdır. Gelen vakada hipotermi riski bilinmelidir. Donmanın dereceleri ile fikir sahibi olunmalıdır. Çok yavaş hareket edilmelidir. Hipotermiyle muhatap olan birini çok hızlı hareket ettirirsek o periferdeki (el ve ayaktaki) soğuk bir anda merkeze dönebilir. Böylece sizin aşırı hareketiniz kalp durmasına neden olur. Çok yumuşak hareket edilmelidir.’’ dedi.
Dış ısıtmada sıcak su torbaları kullanılabilir
Dış ve iç ısıtma şeklinde iki çeşit ısıtma uygulandığını kaydeden Prof. Dr. Anış Arıboğan, “Dış ısıtmada bu kişileri hemen ıslaklıktan, yattığı soğuk ortamdan ya uzaklaştırıyorsunuz ya da giysilerini çıkarıyorsunuz (kuru malzeme giydirilmeli) ya da etrafını sıcak ve kuru malzeme ile ısıtan malzemeler ile sarıyorsunuz. Bu hastaları dıştan ısıtırken sıcak su torbaları, sıcak kompresler kullanabilirsiniz. Bunları özellikle kasığına, boyun bölgesine ve göğsüne koyuyorsunuz. Çünkü eğer periferi birden ısıtırsanız soğuk kan aynı anda kalbe döner ve ani kalp durmasına yol açabilir. Vücutta hipoterminin devamına neden olabiliyor. Bunun için çok önemli. El ayak bölümü korunmaya alınmalı ancak ısıtma eylemine özellikle kasık bölgesinden, göğüsten ve boyundan başlanmalı.” dedi.
İç ısıtma serum ya da ağız yoluyla uygulanıyor
İç ısıtmaya ilişkin bilgiler de veren Prof. Dr. Anış Arıboğan, “Ortam sıcaklığında serumlar uygulamak, direk ağız yoluyla ya da nazogastrik bir sonda ile duruma göre vücuda sıcak içecek, sıcak sur vererek iç organları ısıtıyorsunuz. Önce damarlar genişliyor, ondan sonra oraya kan geliyor ve içerden ısıtmaya başlıyorsunuz. Hızlı ısıtma yarım saat ve bir saat asla yapılmamalı. Isıtma eylemi hızlı olmamalıdır. Vücutta ortaya çıkan yan etkileri önlemek için saatte ortalama 0.5-1°C’lik (santigrat derece) artış sağlanmalıdır, vücut ısısının kontrollü şekilde yükseltilmesi önemlidir. Bilinç yerinde değilse hava yolu açıklığı sağlanmalıdır. En önemli şey solunumu izlemektir. Solunum az sayıdaysa derinliğini gösterir. Beyindeki ciddiyeti gösterir. Soğuk etkisi ile cilt yaraları oluşabilir. Onlar çok ovuşturulmamalı. Yaranın derinliği bilinmediğinden dolayı daha büyük yaralara sebep olabilirsiniz. Hipoterminin en büyük riski kalp durmasıdır.” diye konuştu.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı