“Afet dönemlerinde kadınların sorunları daha derinleşiyor”
Kadın hakları savunucuları, depremlerin kadınların omuzlarındaki yükü arttırdığına dikkati çekiyor. Depremlerin kadınların yaşamlarını nasıl etkilediğini Afet için Feminist Dayanışma’dan Ezgi Karakuş ile konuştuk.
Kahramanmaraş merkezli depremler, salt binaları değil insanların yaşamlarını da enkaza çevirdi ama en çok da kadınların yaşamlarını altüst etti. Afet için Feminist Dayanışma Grubu’ndan Ezgi Karakuş, “Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle kadınlar birçok alanda sorunlar yaşarken afet dönemlerinde bu sorunlar daha da derinleşiyor. Örneğin kadın yoksulluğu daha da artıyor” diyor.
Depremin hemen ardından İstanbul’dan Gaziantep’e giderek arama kurtarma çalışmalarına katılan Ezgi Karakuş, depremden olumsuz etkilenen kadınların dramlarına birebir tanıklık etti. Karakuş DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
DW Türkçe: Bugün Dünya Kadınlar Günü. Kahramanmaraş merkezli depremleri düşününce Türkiye bugün nasıl bir 8 Mart’ı idrak ediyor?
Ezgi Karakuş: Bugüne aslında patriarkal kapitalizmin yıkımı ve buna karşı feminist dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu görerek giriyoruz. Aynı zamanda da öfkeli bir şekilde gidiyoruz. Biliyoruz ki o binalar eğer önlem alınsaydı, onca uyarılar dikkate alınsaydı bu şekilde yıkılmayabilirdi. Denetimler yapılsaydı, bu şekilde büyük bir yıkımla karşılaşmayabilirdik. Bu kadar can kaybıyla karşılaşmayabilirdik. Aynı zamanda hayatını göz göre göre kaybedenler için yaslı giriyoruz. Bir ay geçmesine rağmen oradaki depremzedelerin yalnız bırakılmış olmasına da dikkat çekerek giriyoruz.
Deprem o bölgelerdeki kadınların yaşamlarında neler değiştirdi?
Zaten toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle kadınlar birçok alanda sorunlar yaşarken afet dönemlerinde bu sorunlar daha da derinleşiyor. Örneğin kadın yoksulluğu daha da artıyor. Türkiye’de kadın istihdamı zaten çok düşüktü, şu anda özellikle o bölgelerde daha da derinleşen bir sorun oldu. Derinleşen bir ekonomik krizle karşı karşıyaydık. Pandeminin de etkisiyle iyice katmerlenmişti. Depremin etkisiyle kadın yoksulluğunu daha çok konuşacağımız bir dönem var önümüzde.
Arama kurtarma çalışmalarına da katıldınız. Bu sırada depremzede kadınlarla ilgili gözlemleriniz neler oldu?
Arama kurtarmacı olarak İslahiye’ydim. O kadar çok kadının ilk tepki olarak çocuklarının odasına koştuğunu ve bu şekilde hayatını kaybettiğine tanık oldum ki. Patriarkal etkiyi burada görmemek mümkün değil. Kadınların, üstündeki kıyafetler nedeniyle, başörtüsü yanında olmadığı için yıkılan binalardan daha geç çıktığını, bazen çıkamadıklarını biliyoruz. Tek yaşayan kadınlara çadır verilmedi çünkü sadece ailelere dağıtıldı. Ki zaten hâlâ bir ay geçmesine rağmen birçok yerde çadır dağıtımı olmadı.
Kadınlar için bundan sonraki süreç bir de güvenlik problemini beraberinde getiriyor. Çünkü çadır kentlerde elektrik yok, su yok, karanlık bir yer ve çadır kentlerde mesela tuvaletleri çok dışarıda kuruyorlar ve ücra köşelerde, karanlıkta kuruluyorlar. Kadınlar hem kendileri için hem de çocuklar için geceleri hiç güvenli olmayan bu alanlara gitmek zorunda kalıyorlar. Afet dönemlerinden sonra cinsel şiddetin arttığını biliyoruz ve buna maruz kalan kadınların başvurabilecekleri mekanizmaların olmadığını da biliyoruz.
En büyük sıkıntı neydi size göre?
19 gün sahada çalıştım. Kadınlarla konuştuğumuz zaman ilk kayıplarından bahsediyorlar. Kadınlar birçok yakınını, arkadaşını, ailesinden birçok kişiyikaybetmişler. Kaybetmenin yanında, ilk günlerde yardım ve arama kurtarma ulaşmadığı için yakınlarının sesini enkaz altından duya duya ve o çaresizlikle bekleyerek de yakınlarını kaybetmişler. Bunun travmasını yaşıyorlar kadınlar.
Kadınların hijyen sorunları var, çünkü tuvalete erişemeyen kadınlar artık genital enfeksiyonlarla karşı karşıya kalıyorlar. İdrar yolları enfeksiyonu ile karşı karşıya kalıyorlar. İlk günden beri zaten ped ihtiyacını sürekli dile getirdik çünkü önceki afet dönemlerinde deneyimlerimiz vardı. Bunları daha çok ön plana çıkarmamız gerekiyor.
Aynı zamanda zaten kadınların üzerinde olan çocuk bakımı ve ev işi yükleri şu anda depremle birlikte katlanarak arttı. Oradayken bunu çok net bir şekilde gördük. Yani kadınlar da aynı depremi yaşayan ve travmayı yaşayan kişiler aslında ama bu travmanın sonrasında hayatı devam ettirmek zorunda olanlar da yine onlar. Yani ertesi gün çocuğunun ne yemek yiyeceğini düşünmek zorunda olan onlar, çadırı nereden bulabilirim, gece nasıl ısınırız diye düşünen onlar. Çünkü geceleri çok soğuk oluyor ve özellikle ilk günler çok soğuktu ve çocuklar soğuktan uyuyamıyordu. Yine kadınlar geceleri uyanıp çocuklarla ilgileniyordu.
O insanların şu an nelere gereksinimleri var?
Ciddi bir psikososyal destek ihtiyacı var. Bunu net bir şekilde söylemek gerekiyor. Ön plana çıkarılması ve buna dikkat çekilmesi çok önemli bir konu. Feminist hareket olarak da zaten halklarımız, hayatlarımız, özgürlüğümüz için hep sokaktayız hep olmaya da devam edeceğiz ve bundan sonraki süreçte de ilk günden beri olduğu gibi depremden etkilenen kadınların yaşadıklarını, deneyimlerini yine konuşmaya devam edeceğiz. Bununla ilgili politik sözümüzü de söylemeye devam edeceğiz.