Mezotelyoma Farkındalık Günü: Mağdurlar anlatıyor
Türkiye’de yakınlarını asbeste maruziyetten kaynaklı mezotelyomadan kaybedenler, başkaları da aynı acıları yaşamasın diye uzun yıllardır mücadele ediyor.
Bugün 26 Eylül Mezotelyoma Farkındalık Günü. Türkiye’de yapılan araştırmalara göre ülke genelinde her 100 bin kişiden 2’sinde, çevresel etkilenme olan yerlerde ise her yüz bin kişiden 60’ında mezotelyoma yani akciğer zarı kanseri görülüyor.
Mezotelyoma ölümcül bir hastalık ve sadece asbest maruziyeti ile ortaya çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre “birinci derece kanserojen” olan asbestin bir tek lifi bile mezotelyoma oluşumuna yol açabiliyor.
Çevresel etkilenmeler mezotelyoma riskini 30 kattan fazla artırırken, uzmanlar kentsel dönüşüm ve deprem bölgesinde asbeste karşı önlem alınmazsa gelecek 30 yıl içinde vaka sayılarının artacağı konusunda uyarıyor.
Mezotelyomaya dikkat çekmek ve bu konuda farkındalığı artırmak için dünyada 19 yıldır anılan Mezotelyoma Farkındalık Günü, Türkiye’de ilk kez 2021’de bir asbest mağdurunun girişimiyle gündeme geldi.
Bu asbest mağduru, babası Erol Yıldız’ı mezotelyomadan yitiren çevre mühendisi Çiğdem Yıldız.
Malatya Hekimhan’da asbeste maruz kalarak mezotelyomadan vefat eden babası Erol Yıldız’ın ardından Türkiye Asbest Mağdurları Grubu’nu kuran Yıldız, uzun yıllardır babasının yaşadığını başkaları yaşamasın diye mücadele ediyor.
Hastalık teşhisinden sonra 19 ay yaşadı
Türkiye’de sanayi ve inşaatlarda kullanılan asbest dışında, kırsal alanda asbest bulunduran kayaçlar üzerine kurulu köyler bulunuyor. Buralarda halk arasında “beyaz toprak” da denilen asbest, 1930’lardan 1970’li yıllara kadar evlerin sıva ve badanasında, damlarında izolasyon maddesi olarak yaygın kullanıma sahipti.
DW Türkçe’ye konuşan Yıldız, “Hekimhanlıyız biz. Babam 9 yaşına kadar burada yaşamış. Sonra yatılı okulda okumak için köyden çıkmış. Anladığımız kadarıyla asbeste net olarak 0-9 yaş arasında maruz kalmış. Babam öğretmendi, sonra ilköğretim müfettişi oldu. Yıllar sonra 65 yaşındayken tanı koyuldu. Dördüncü evredeydi ve hastalık başka organlara da yayılmıştı. Dönüşü yoktu. 19 ay yaşadı” diyor.
Bacak ağrısı şikayetiyle hastaneye gittiklerini ve hastalığın çekilen tomografi ile anlaşıldığını anlatan Yıldız, “Babama nereli olduğu soruldu. Tomografide asbest liflerine rastlandı ve tanı o şekilde kondu. İnanılmaz ağrılı bir hastalık. Hasta morfin türevi ilaçlarla ayakta durabiliyor, ki durabiliyor diyemem. Hekimlerimiz çok ilgiliydi. Babamı kaybedeceğimi de bana ifade ettiler açıkçası. Ben bunu kabullendim ama babamın çaresizliği karşısında çok çaresiz kaldım. Ve bizim gibi olan insanlara ulaşmak istedim” diye konuşuyor.
Bugün kentlerde asbest soluyan çoğu insanın bunun farkında olmadığını dile getiren Yıldız, yıkılacak milyonlarca binayı düşününce daha çok kentsel dönüşüm tarafında farkındalık yaratmaya çalıştığını söylüyor:
“İnsanlar yakınlarını kaybediyorlar, ‘kader’ diyorlar ve kenara çekiliyorlar. Kentsel dönüşümle birlikte milyonlarca bina yıkılacak, milyonlarca insan asbest solumaya başladı. Bugünkü çocuklar maalesef yirmi, yirmi beş yaşında mezotelyoma hastası olabilir. Herkesin haklarını bilmesi gerekiyor. Bunun için de uzman desteği gerçekten çok önemli. Bizlerin yalnız bırakılmaması çok önemli. Ben onlarca hasta yakınıyla görüştüm. Herkes çaresiz.”
Haydar Yıldız öldüğünde 49 yaşındaydı
Asbeste bağlı mezotelyoma hastalığı nedeniyle ölen Haydar Yıldız’a ise 2012 yılında 44 yaşındayken tanı konuluyor.
DW Türkçe’ye konuşan eşi Yeter Yıldız, “Yedikule Göğüs Hastalıkları Araştırma Hastanesi’nde uzun yıllar tedavi gördü. Kırkın üzerinde kemoterapi aldı. Altı sene sürdü. Yedinci seneden gün aldı, eşimi kaybettik. Öldüğünde 49 yaşındaydı. Çok eziyet çekti” diyor.
Hadımköy’de bir demir fabrikasında çalışan Yıldız’ın, uzun yıllar farklı fabrikalarda çalıştığını söyleyen Yıldız, hastanede tanı koyulduğu sırada doktorların eşinin nereli olduğunu sorduğunu ve Erzincan’da memleketle ilgili çevresel maruziyetin söz konusu olabileceğini ifade ettiklerini anlatıyor: “İki yıl önce görümcemi de aynı hastalıktan biz kaybettik. Kendisi hiç fabrikada çalışmamıştı, Hollanda’da yaşıyordu. Asbestle ilgili tedavi görüyordu. 65-66 yaşındaydı. Çocukları beyaz topraktan öldüğünü söyledi.”
Haydar Yıldız’ın yeğeni Kenan Yıldız ise amcasına mezotelyoma teşhisi konulduktan sonra asbest mücadelesine başlıyor.
“Amcam sigara kullanmaz, içki kullanmaz, kahveden içeri girmez, hatta çayda radyasyon var diye çay bile içmezdi. Çok da sağlıklıydı. 2012 yılında mezotelyoma teşhisi konulunca mezotelyomanın asbest ile ilgili bir hastalık olduğunu öğrendim ve asbest nedir araştırmaya başladım” diyen Yıldız, süreç içerisinde bu konudaki farkındalığının arttığını, önce iş güvenliği uzmanı, ardından asbest söküm uzmanı olup Türkiye’nin ilk asbest laboratuvarını kurduğunu anlatıyor.
Laboratuvar işine hem ailesinden başka insanların asbeste maruz kalıp kalmadığını hem de hangi ürünlerde asbest olup olmadığını öğrenmek ve bunu insanlara aktarmak için girdiğini ifade eden Yıldız, Asbest ve Tehlikeli Atıklar Derneği üzerinden de bilinçlendirme kampanyaları yapıyor.
Meslek hastalığı kabul edilen tek vaka: Zafer Genç
Türkiye’de asbestin zararları çevresel ve endüstriyel maruziyet şeklinde ortaya çıkıyor. Asbestin kullanıldığı başlıca endüstriyel alanlar, tekstil, filtreler, gemi yapımı, uçak yapımı, çimento üretimi, otomobil yapımı, izolasyon ürünleri, su boruları yapımı, petrokimya endüstrisi, gaz maskelerinin yapımı, yer karoları ve kaplama levhaları diye sıralanıyor.
Endüstriyel asbest maruziyetine ilişkin ise mezotelyomanın meslek hastalığı kabul edildiği tek bir vaka var.
Emekli olduktan 19 yıl sonra kansere yakalanan, 2012 yılında ise yaşamını yitiren elektrik kaynakçısı Zafer Genç’in meslek hastalığından öldüğü, ailesinin uzun yıllar boyunca verdiği adalet mücadelesi sonucu 2022 yılında kabul edildi.
Emekli olmasının üzerinden 19 yıl geçtikten sonra Ağustos 2009’da ‘sol yan ağrısı ve nefes darlığı’ şikayeti ile İstanbul Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne giden Zafer Genç’e yapılan testlerin ardından mezotelyoma teşhisi konuldu.
Genç, mezotelyomanın meslek hastalığı olduğuna ilişkin 2012 yılında İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesinden heyet raporu aldı. Eşi Aysel Genç, meslek hastalığı sebebiyle iş göremezlik aylığının bağlanması için Beyoğlu Sosyal Güvenlik Merkezi ve ardından Yüksek Sağlık Kurulu’na başvursa da iki başvurusu da reddedildi. Zafer Genç, Mayıs 2012’de yaşamını yitirirken eşinin hukuk mücadelesi devam etti. Aysel Genç, 2016 yılında, eşinin meslek hastası olması sebebiyle ölümünün ve meslek hastalığı maluliyet oranının tespitine ilişkin İstanbul 20. İş Mahkemesi’nde dava açtı.
Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan raporda, “Hastalığın meslek hastalığı olduğu ancak hastaneden taburcu olunduktan birkaç gün sonra ölümün gerçekleşmesi sebebiyle hastalık ile ölüm arasında illiyet bağı kurulamamıştır” ifadesine yer verildi. Bunun üzerine dosya Adli Tıp Genel Kurulu’na gitti. Kurul, ölümün meslek hastalığından kaynaklı olduğuna kanaat getirdi.
Yerel mahkemenin ölümün meslek hastalığından kaynaklı olduğu tespit etmesinin ardından, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve Deniz İşletmeleri AŞ istinaf yoluna başvurdu. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi tarafların talebi reddetti. Bunun üzerine taraflar temyiz talebiyle Yargıtay’a başvurdu. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2022’de yerel mahkemenin kararını onadı ve mezotelyoma Türkiye’de ilk kez, ailesinin hukuk mücadelesi sonucu meslek hastalığı olarak kabul edilmiş oldu.
“Sıfır yaşında etkilenmeler göreceğiz”
Uzun yıllar İstanbul ve Ankara meslek hastalıkları hastanelerinde çalışan İş ve Halk Sağlığı Bilimi Uzmanı Dr. Özkan Kaan Karadağ, “Aslında deneyimlerimiz ya da bilimsel yayınlar genellikle işçiler üzerinde kurulu, ilk kez işçiler etkilendiler ve işçilerde bu hastalıkla karşılaşıldı. Yapılan çalışmalar ve izleme yöntemlerine göre asbestli işlerde çalışan işçilerde yüzde 5 oranında mezotelyoma gelişimiyle karşılaşılıyor” diyor.
İşçilerde 30’lu yaşlarında etkilenmeler görülüp 70’li yaşlarında mezotelyomadan ölümlerle karşılaşıldığını ifade eden Karadağ, “İzlenen işçilerin bir kısmı da doğal nedenlerle yaşlanmaya bağlı öldüler. Ülkemizde bugün beklenilen ya da bugün yaşanılan etkilenme biçimi ise genç insanlarda kanserle ortaya çıkacağı için bu rakam yüzde 5’in çok üstünde de çıkabilir. Sıfır yaşında etkilenmeler göreceğiz. Kentsel dönüşümle önümüzdeki 40 yıl içerisinde 40 yaşlarında, 30 yaşlarında, 50 yaşlarında genç insanların ölümleriyle karşılaşacağız” uyarısı yapıyor.
Çevresel etkilenmelerin mezotelyoma riskini 30 kattan fazla artırdığına işaret eden Karadağ, “Özellikle de şunu ifade etmek lazım. Kentsel dönüşümü plansız gerçekleştirmek, önümüzdeki dönemde asbest etkilenmesinin yanı sıra çok yüksek miktarlarda maliyetlerle de karşılaşmamıza yol açacaktır. Bu maliyetleri ekonomik olarak da alabilirsiniz, sosyal anlamda da alabilirsiniz. Babasız, annesiz kalan çocuklardan bahsedeceğiz bundan 40 yıl sonra. Asbest etkilenmesinin bu açıdan farklı değerlendirilmesi de gerekiyor” diye ekliyor.
DW Türkçe’ye VPN ile nasıl erişebilirim?