“Vitor Pereira ile bir gün bile devam etmek aymazlıktır”

1- Beşiktaş Yönetimi’nin Fenerbahçe maçına Lider Karaveli ile çıkma kararı bir epey eleştiriliyor. “Böyle bir derbiye süreksiz değil, asıl teknik adamla çıkılmalı” diyenlere katılıyor musunuz? Bu tercih, konsantrasyon ve performans açısından Beşiktaş’a sorun yaratır mı?

UĞUR MELEKE: DOKUNULMAZLARA DOKUNDU

Ben bu tezin tam tersine, yeni bir teknik adamla anlaşılsa dahi derbiye Karaveli’nin çıkması taraftarıyım. İki münasebetim var: Birincisi, Sergen Yalçın’ın coşkusuzluklarından şikâyet edip, ısrarla 11’e koyduğu dokunulmazlarına dokundu. Kayseri maçında Serdar, Can, Rıdvan, Güven’e verdiği güçlü rollerle galip geldi. Esasen Beşiktaş’ın tek çıkış yolu da buydu. İkinci münasebetim de Karaveli’nin atletleri ve kamuoyuyla kurduğu süratli bağ. Karaveli, Beşiktaş’ın ete kemiğe bürünmüş hali. Şaşkın bir yeni teknik adamdansa Karaveli’nin kenarda olması daha yanlışsız bence.

GÜNTEKİN ONAY: DENGEYİ BULMASI GEREKİYOR

Derbilerin ehemmiyetini oyunculara anlatmaya gerek yok. Asıl kıymetli olan Karaveli’nin alana çıkan çıkmayan, oyuna giren girmeyenler konusundaki tercihleri. Örneğin Kayseri maçında değişiklik yapmak için son 15 dakikayı
beklemek yanlıştı. Ayrıyeten Karaveli’nın derbide tecrübeliler ve gençler ortasındaki dengeyi bulması gerekiyor. Kadıköy’de alana en güçlü 11’i sürmeli. Aksi halde sonuç hüsran olur.

MEHMET ARSLAN: İDARE, DOĞRUYU YAPTI

 Yeni bir teknik yöneticiyle derbiye çıkma ve oradan mağlubiyetle dönme mümkünlüğü külfet yaratacaktı. Beşiktaş İdaresi bu riski göze almadı. Ve bence de güzel yaptı. Yıllardır bu kulübün içinde olan ve geçtiğimiz hafta harika bir manzara sergileyen Lider Hoca ile çıkmak en akıllıcasıydı. Şunu da ek etmek isterim; şayet Lider Hoca bu maçtan galibiyetle dönerse Beşiktaş’ın hoca arama gayretleri bir müddet ertelenecektir.

2- Haftalardır uygun oynamadan kazandığı tenkitleri yapılan Trabzonspor, namağlup unvanını Antalya’da yitirirken, tek tesellisi F.Bahçe ve G.Saray’ın yenilmeleri oldu. Bu haftaki rakibin Hatay olduğunu dikkate alırsak, Abdullah Avcı durumu düzeltmek için neler yapmalı? 

MEHMET ARSLAN: EN YÜKSEK RANDIMANI O ALIYOR

Muhteşem Lig’de oyuncularından azamî randımanı alan en yeterli teknik adam kim derseniz tartışmasız Abdullah Avcı derim. Artık Avcı’nın yeni bir imtihanı başlıyor. Kaybetmiş ve özgüveni zedelenmiş bir Trabzonspor’u birinci defa izleyeceğiz bu dönem. Hem de Hatay üzere son derece başarılı ve atletik bir kadro karşısında. Avcı’nın Trabzonspor’daki en büyük sorunu kaybetme korkusunu dağıtmasında yatıyor. Başarabilecek mi birlikte göreceğiz.

GÜNTEKİN ONAY: KREDİSİ BÜYÜK

Trabzon, rakiplerin topla oynamasına ve insiyatifi almasına çok fazla müsaade veriyor. Aslında bu hezimet, evvelki haftalarda da gelebilirdi. Ayrıyeten gol bölgesinde ferdî gayretlerin dışında ekip halinde üretkenlik sağlandığını da göremiyoruz. Hatayspor maçı bordo mavililer için kıymetli bir eşik. Fakat tekrar de mevcut puan farkı ve rakiplerin istikrarsızlığını göz önünde bulundurursak, Trabzonspor’un elindeki kredi çok büyük.

UĞUR MELEKE: TRABZON BAŞA DÖNMELİ

Trabzon’un bu dönem iki farklı oyunu var. Birincisi, dokuz hafta boyunca sergiledikleri dominant oyun. Stoperleriyle bir arada ön alana geçen, oyunun vitesini daima elinde tutmak isteyen, set ataklarıyla gol arayan cümbüş futbolu. Ondan Fenerbahçe maçından sonra vazgeçtiler, pragmatik bir anlayışa döndüler. Göztepe’ye karşı mahkum oynadılar. Gaziantep’in 3 topu direkten döndü, 3 topu çizgiden çıktı. Beşiktaş ve Karagümrük maçları kontrataklarla kazanıldı. Bu kayıp geliyordu yani. Tahlil kolay: Birinci 9 hafta yaptıkları doğrulara geri dönmek.

3- Fenerbahçe, Gaziantep’ten mağlup döndü ve doğal olarak Pereira’nın gönderilmesi tekrar gündeme geldi. Pereira bu saatten sonra ekibi maksada taşıyabilir mi? İdare ne yapmalı?

UĞUR MELEKE: GÜÇ İSTİKRARLARI DEĞİŞTİ

Üç büyükler ile Anadolu kadroları ortasında oynanan maçları esasen İstanbullular artık kolay kopartamıyor. Güç istikrarları üç dönemdir değişti, benim münasebetim de esasen Fenerbahçe’nin Gaziantep’e yenilmesi değil. Bu türlü yenilmesi… 73’te skor 3-2’ye geldikten sonra verdikleri silik manzara. Yenilgilerin itirazla değil kabullenilmişlikle gelmesi. Oyuncu değişikliği hakkı varken, kenarda Pelkas-Sosa olduğu halde bu atakların yapılmaması. Fenerbahçe İdaresi bir gün daha Pereira ile devam ederse artık aymazlıktır onun ismi.

MEHMET ARSLAN: ALİ KOÇ VE İDARESİ YETERSİZ

F.Bahçe 4 dönemdir Ahmet’i gönderip Mehmet’i getiriyor. Daima tıpkı şeyleri yapıp farklı sonuçlar bekliyorsanız sorun hocada değil, sizde demektir. F.Bahçe’yi bu dönem Pereira değil, havaalanındaki megafon yıktı! Üzülerek lisana getirmeliyim; Ali Koç ve idaresi yetersiz. F.Bahçe bir PlayStation ekibi üzere yönetilmez. Bir kulüp futbol aklını hiçbir sorumluluğu olmayan isimlere teslim etmez. Ederse de bu sonuç kaçınılmaz olur.

GÜNTEKiN ONAY: KLOPP ÖRNEĞİNİ UNUTMAYIN

F.Bahçe’de her hafta Pereira’nın kalıp kalmayacağı konuşuluyor. Bu hiç sağlıklı değil. İdare, teknik yöneticisinin sonuçlar ne olursa olsun bu kadar tartışılıp prestij suikastine uğramasına müsaade vermemeli. Pereira’ya hâlâ inanıyorlarsa artlarında durmalılar. Soru şu: Pereira hakikat adam mı? F.Bahçe’yi maksatlarına taşıyabilir mi? Klopp da Liverpool’da birinci dönem 8’inci, sonra da 2 dönem üst üste 4’üncü oldu. Fenerbahçe, Ali Koç devrinde daima hoca değiştirdi de sonuç ne? İstenilen muvaffakiyet geldi mi? Muvaffakiyet lakin hakikat model, hakikat insan kaynağı ve sabır ile gelir.

4- G.Saraylı futbolcular, “Avrupa’da öbür, Türkiye’de öteki oynuyoruz” diye şahsen kendileri itiraf ediyor başarısızlığın sebebini. Bu tip durumlarda radikal kararlar almak bir tahlil yolu olabilir mi?

MEHMET ARSLAN: BASKI OLUMSUZ ETKİLİYOR

Fatih Terim ve Galatasaray İdaresi Avrupa’daki başarıyı kendilerine, ligdeki başarısızlığı da hakem kararlarına bağlıyorlar. Bu, hakikat bir tahlil değil. Bu yaklaşım Galatasaray’ın faydasına da değil. Ligde alınan sonuçların Galatasaray’ın oynadığı futbolla hakikat orantılı olduğunu görüyorum. Genç ve geleceği olan bir ekip yarattılar. “Şampiyon olacağız” baskısı onların gelişmelerini engelliyor. Bu manada radikal ve şok kararlar futbolcular için değil, Fatih Terim ve idare için alınmalı.

UĞUR MELEKE: FARKLI BİR ANLAYIŞ LAZIM

Ben, Terim’in tersine sorunun iki cephede farklı oyun değil, birebir oyunun oynanması olduğunu düşünüyorum. Avrupa’da topa yüzde 44 ortalamayla sahip olan bir Galatasaray var. Bu pragmatik oyun Avrupa Ligi’nde muvaffakiyet getirdi. Lakin ligde daha dominant oyun lazım. Farklı bir 11, farklı anlayış lazım. Tahminen çift santrfor lazım. Muhteşem Lig’de 16 maçta 21 gol attıysanız aslında bu noktada bir eza olduğu ortada.

GÜNTEKiN ONAY: KISA VADEDE TAHLİL SIKINTI

Ne yazık ki temcit pilavı üzere her hafta bu kurulda Galatasaray’ın takım kalitesinin bilhassa de orta alanının şampiyon olmak için kâfi olmadığını yazıyorum. Büyük gruplar güçlü oyunlar oynar ve bunu büyük oyuncularla yapar. Ne yazık ki Galatasaray’ın misyonuna paralel bir takım kalitesi yok. Ligde maç kazanamıyor. Kazandığı maçlarda da aslında çok bocaladı. Avrupa’da ise topu rakibe bırakıp kendi yarı alanında alan daraltan bir savunma ile oynadı. Lig ve Avrupa’daki oyunlar büsbütün zıt. Bu takım dominant futbol oynayamıyor ve kısa vadede bu durum çözülebilecek üzere değil.

5- Geçen dönem F.Bahçe’de maç başı 2.3 puan ortalaması yakalayan Emre Belözoğlu, bu dönem Başakşehir’de 2.75’e ulaştı. Başakşehir dönemi nerede bitirir? F.Bahçe’nin onu göndermesi yanılgı mıydı?

MEHMET ARSLAN: EN HAKİKAT KULÜBE GİTTİ

Sayılar ortada değil mi? Ali Koç ve her Fenerbahçeli, Emre Belözoğlu’nu gönderdikleri için başını taşlara vuruyor. Zira o, futbol oynarken de başkandı, teknik adamken de önder. Belözoğlu, çağdaş futbolun gerektirdiği tüm özelliklere sahip. Yalnızca vakte ve inanca muhtaçlığı vardı. Fenerbahçe ona bu imkanı vermedi. O da bu imkanı bulabileceği en yanlışsız yere gitti.

UĞUR MELEKE: PEREİRA, ONU İZLEMELİ

Emre Belözoğlu akıllı bir spor adamı. Futbolcuyken de saha içini çok uygun okuyordu, antrenörlüğünde de başarılı olması beni hiç şaşırtmadı. Geçen sene Fenerbahçe’de Sosa-Mert-İrfan-Mesut-Pelkas orta alanıyla oynayan o. Valencia’yı en uca kaydıran o. Pereira şu anda Belözoğlu’nun maç kasetlerini izlese tahminen doğruyu bulabilirdi! Başakşehir’in çok kaliteli ve derin bir takımı var. Emre Hoca da motamot Fenerbahçe’de yaptığı üzere âlâ futbolcuları bir ortada alana sürüyor, keyif futbolu oynatıyor. Bence Başakşehir takımı, tüm amaçlara koşabilecek yeterlikte. Şampiyonluk dahil.

GÜNTEKiN ONAY: FENERBAHÇE’DE KALMALIYDI

Orada ne yaşandı bilemiyoruz fakat salt sportif bir karar olacak ise Emre Belözoğlu kalmalıydı. Esasen yıllardır şampiyon olamayan Fenerbahçe’de o da bir bahtı hak ediyordu. Emre Belözoğlu, Türkiye’de kimsenin sahip olmadığı bir futbol mesleğine sahip. Çok değerli teknik adamlarla çalıştı ve eşsiz bir tecrübesi var. Önemli, disiplinli, araştıran, sorgulayan ve gelişmek isteyen bir karakter. Ayrıyeten İngilizce ve İtalyanca’sı var. Zeki ve çalışkan. Başarısız olması için bir neden yok. Kıymetli olan istikrarlı ve sabırlı bir formda ilerlemeye devam etmesi.

6- 3 büyüklerin topla çok oynayıp kazanamamaları artık gelenek haline geldi! Sebep, taktiksel yetersizlik mi, forvetlerin kalitesi mi ya da öteki şeyler mi? Bu sorunun bir tahlili yok mu?

GÜNTEKiN ONAY: ÇOK FARK YOK

3 büyüklerden tarihi misyonları doğrultusunda şampiyonluk amaçlarına paralel bir futbol anlayışı bekleniyor. Lakin ellerindeki takımlar kâfi mi? İsim ve grup vurgusu yapmak istemiyorum ancak oyuncu kalitesini hesaba katarsak genel manada 3’ü de o denli dramatik bir güç farkına asla sahip değil. Ne yazık ki medyamız ve toplumsal medyadaki bilinçli/bilinçsiz kitle, transferleri ve oyuncu kalitelerini abartıyor.

UĞUR MELEKE: YARATICILIKLARI EKSİK 

Evet, üç büyüğün sorunlarının birbirlerine benzedikleri yerler de var, ayrıştıkları da. Mesela Galatasaray ve Fenerbahçe’nin ortak sorunu, KORKU futbolu. Terim’in Muhteşem Lig’de Taylan-Berkan ikilisinin birinden feragat etmesi gerek. Pereira’nın da Muhteşem Lig’de yalnızca üç
atakçıyla yaratıcılık konusunda eksik kalacaklarını anlaması… Karaveli, Güven-Oğuzhan’ı soktuktan sonra önde kalabalıklaştı, yaratıcılık dozajı arttı ve golleri buldu. Evet, üç İstanbul büyüğü genelde topa sahipler fakat oyuna sahip değiller. Oyuna sahip olmanın yolu da alanda.

MEHMET ARSLAN: TOPLA OYNAMAK YETMEZ

Milletlerarası Spor araştırmaları Merkezi yaklaşık 20 bin maçı tahlil etmiş. Sonuç: Topa sahip olma ile muvaffakiyet ortasındaki ilişki çok güçlü. Fakat bunun da kriterleri var. 1-) Topa sahip olma yüzdesi makul bir oranın üzerinde olmalı. 2-) Topun oyunda kalma mühleti standartı tutturmalı. 3-) Ve en kıymetlisi üçüncü bölgede yani forvet alanında yaptığınız başarılı pas oranı. Türkiye’de top oyunda 45 dakika kalıyor ve bu saydığınız ekiplerin tümü topa kendi yarı alanında ya da orta alanda daha çok sahip oluyor. Yani boşuna sahip oluyorlar. Bilmem anlatabildim mi.