Türkiye’de Selefi akımlar yükselişte mi?
İsmailağa Cemaati’nin önde gelen isimlerinden “Cübbeli Ahmet” olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün Diyanet İşleri Başkanlığı’nı Selefi-Vehhabi …
İsmailağa Cemaati’nin önde gelen isimlerinden “Cübbeli Ahmet” olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün Diyanet İşleri Başkanlığı’nı Selefi-Vehhabi fikir akımlarının Türkiye’de yaygınlaşmasına hizmet etmekle suçlaması yeni bir tartışma yarattı. Diyanet ise Selefiliğin kendi eliyle yaygınlaştırıldığı iddiasını yalanlandı. Selefi akımlar üzerine çalışmaları olan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara da DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede Selefiliğin Türkiye’de yükselişte olduğuna ve bunun nedenlerine dikkat çekti. Büyükkara’ya göre bu akımların şiddete evrilme riski de göz ardı edilmemeli.
IŞİD’in de benimsediği radikal İslamcı Selefi-Vehhabilik akımıyla ilgili tartışma, Ahmet Mahmut Ünlü’nün Selefilerin önde gelen isimlerinden ve Kuveytli Vehhabi “şeyh”i olduğu öne sürülen Osman el Hamis’in Sakarya’da bir camide geçen Haziran ayında konuşma yaptığını gündeme taşımasıyla başladı. Açıklamasında Diyanet’i bir kez daha hedef alan Ünlü, Twitter hesabından “Diyânet’i, Vehhâbîleri konuşturmama hususunda uyarıyorum. Aksi takdirde iç savaşa destek vermiş olacaklardır” dedi. Ünlü, son günlerde farklı ülkelerden oldukları halde Iraklı veya Suriyeli denilerek Türkiye’deki camilerde kendilerine konuşma yaptırılan Selefi Vehhâbîlerin çoğaldığını ileri sürdü. Ünlü, başka bir konuşmasında ise İstanbul Sultangazi’de Filistinli Mahmut Hasanat’ın bir camide vaaz verdiğini iddia ederek “Camileri vermişsiniz Vehhabilerin eline” suçlamasında bulundu.
Yazılı açıklama yapan Diyanet ise Selefiliğin kendi eliyle yaygınlaştırıldığı suçlamasını reddederek “Başkanlığımızı ‘Selefî-Vehhâbî’ fikir akımlarının ülkemizde yaygınlaşmasına hizmet etmekle suçlayan haber ve paylaşımlar, gerçeği yansıtmaktan uzak olup son derece rahatsız edici ve üzücüdür” açıklamasını yaptı.
Ahmet Mahmut Ünlü, Selefiliğin Türkiye’de güçlendiğine ilişkin ilk iddiasını 20 Eylül 2020’de katıldığı CNN Türk yayınında “Türkiye’de 2 bin selefi derneği var. Şahıslar pompalı mompalı. İç savaşa hazırlanıyorlar” açıklamasıyla dile getirmiş ve bu konuda Batman, Adıyaman ve İzmir illerine işaret etmişti. Daha sonra da bu illerden Adıyaman’da Mustafa Dokumacı liderliğindeki Selefi görüşe sahip cihatçıların İslam Çay Ocağı’nda toplandığıve bir süre sonra IŞİD’e katıldıkları ortaya çıkmıştı. Sözcü gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk’e “Savcılar beni çağırırsa silahlanan 150 derneğin ismini vermeye hazırım” diyen Cübbeli Ahmet’in açıklamaları üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, iki yıl önce iddialarla ilgili bir soruşturma başlattı. Ünlü, 25 Eylül 2020 tarihinde savcılığa ifade verdi. Ancak savcılık soruşturması henüz sonuçlanmadı. O dönemde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da “Türkiye’de Selefi İnancına Dayalı Radikalleşmenin Kaynaklarının Analizi” çalışması yaptıklarını anlatmış ve 2016, 2017, 2018, 2019 ve 2020’ye kadar 5 bin kişiyi gözaltına aldıklarını söylemişti.
“Selefi akımların şiddete evrilme riski var”
Selefilerle ilgili tartışmayı DW Türkçe’ye değerlendiren Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara’ya göre ise Ahmet Mahmut Ünlü’nün “abarttığı kadar bir tehlike olmasa da Selefilik Türkiye’de yükselişte. “Peki, bu akımların daha sonra şiddete evrilme riski var mı” sorusuna “Bu risk de var” diye yanıt veren Büyükkara, bu grupların istihbaratın ve polisin takibinde olduğuna dikkati çekiyor. Selefiler üzerine çalışmaları olan Prof. Dr. Büyükkara, Türkiye’de Selefiliğin neden yükselişte olduğu sorusuna ise birçok neden sayıyor.
Suudi Arabistan’ın bu gruplara destek verdiği belirten Büyükkara, “Rabıta üzerinden resmi ve gayri resmi olarak destek veriyorlar. Alttan da bunu destekliyorlar” diyor. “Mücadele alanlarında, işgallere karşı gönüllü akışında Selefilerin başı çektiğini” dile getiren Büyükkara, IŞİD’in Suriye’deki varlığına işaret ediyor. Büyükkkara, “Suriye’den önce Irak, Cezayir, Bosna, Kosova’da varlardı. Bu mücadele alanları son 30 senedir var. Bu gönüllü akışında Selefiler daha örgütlü şekildeler. Bu bir çekim alanı yaratıyor” diyor.
Üçüncü faktör olarak da internet üzerinden Selefilerin güçlü bir propaganda ağına sahip olduklarına işaret eden Büyükkara, bunun hem yerel hem de küresel çapta etkisi olduğunu belirtiyor. Büyükkara, “Doğrudan yerel cemaatlerle irtibata geçemeyenler internet üzerinden çok rahat Selefiler gibi sanal cemaatlerle irtibata geçebiliyor” ifadelerini kullanıyor. Bu durumun Türkiye’nin kendisine özgü koşulları nedeniyle giremeyen Selefilerin daha rahat çekim alanı yaratmasına neden olduğunu belirten Büyükkara, “Yayılışı zor olmuştur. Ancak bunu önlemek mümkün değil” şeklinde konuşuyor.
“Selefilik şimdilik teorik düzeyde”
İsminin yazılmasını istemeyen bir ilahiyat profesörü de Türkiye’deki dini kültürün biraz daha koyu radikalleşmeye kaydığını savunuyor. İlahiyatçı, “Bunu Ortadoğu radikalliği anlamında söyleyemeyiz. Şimdilik bu teorik ve zihinsel bir Selefilik. Bunlar içerisinde kimlik olarak şiddete meyil edecek gruplar çok küçüktür. Teorik olarak bir radikallik, kendilerine açılan özgürlük alanı üzerinden bir genişleme imkânı buluyor” görüşünü dile getiriyor.
İlahiyatçı, “Ancak bu örgütlü şekilde radikalliğe taşınırsa tehlikeli olur” uyarısında bulunuyor. Aynı kaynak, Diyanet bürokrasisinde Selefi akımın olmadığını, ancak kuruma bağlı 160 bin personel içinde, özellikle taşrada Selefiliğe kayışın kontrol edilemeyen bir şekilde büyük olabileceğini vurguluyor. İlahiyatçı, “Bazı bölgelerde örneğin Güneydoğu’da kayış olabilir. Hizbullah’ın boş bıraktığı bir alan var. Yakın zamanda IŞİD sempatizanları Türkiye’ye dönmüş olabilir. Onların etkisi var” diyor.
Diyanet de Selefi tehlikesine dikkat çekmişti
Bu akımın kendi eliyle yaygınlaştırıldığı suçlamasını kabul etmeyen Diyanet, daha önce hazırladığı bir raporda Selefiliğin Türkiye’de yer bulmaya başladığı tehlikesine dikkat çekmişti. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından hazırladığı “Türkiye’deki Dinî-Sosyal Teşekküller, Geleneksel Dinî-Kültürel Oluşumlar ve Yeni Dinî Akımlar” başlıklı 226 sayfalık raporunda, Türkiye’de Selefi söylemin yakın zamanda özellikle Arap dünyasından gelen yeni dini yaklaşımların, IŞİD gibi örgütlerin propagandasıyla yankı bulmaya başladığını kaydetmişti.
Selefi söylemin özellikle Avrupa’daki gurbetçilerin üçüncü ve dördüncü nesil okumuş çocukları arasında daha çok yayıldığı savunulan raporda, “Bunda Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenli olmayan Müslümanlar arasında Selefi söylemin daha önce yayılmış olmasının etkisi mevcuttur” deniliyor. Raporda, Türkiye’de uluslararası ilahiyat programı çerçevesinde gelen gurbetçi çocukları arasında da Arap tarzı Selefi söylem görüldüğü iddia edilirken Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da bu söylemin yayılmasında Suudi Arabistan ve bazı Körfez sermayesi tarafından finanse edilen öğrenci kulüplerinin büyük payı olduğu belirtiliyor.
Diyanet’in raporunda Selefi söyleme sahip yedi kişi ve grup sayılıyor. Bu isimlerden en çok bilinenleri Furkan Vakfı adı altında örgütlenen Alparslan Kuytul ve Ebu Hanzala kod adlı Halis Bayancuk. Her iki isim şu an cezaevinde tutuklu. Diyanet, diğer isimleri ise “Abdullah Yolcu, Fezullah Birışık, Kul Sadi Yüksel, Mehmet Balcıoğlu (Ebu Said Yarpuzi) ve Mehmet Emin Akın” şeklinde sıralıyor. Bu kişi ve gruplara ilişkin ayrıntılı bilgiler verilen raporda, “Selefi ve radikal eğilim taşıyanların önemli bir bölümü, Ortadoğu’da eğitim almışlardır. Ağırlıklı olarak Suudi Arabistan ve Körfez bölgesinde yetişmiş ilim adamlarının görüşlerinin etkisindedirler” deniliyor. Diyanet’e göre bu grupların tasavvuf karşıtı ve demokrasi, laiklik ve rejim karşıtları söylemlerine sahip. Raporda, halen tutuklu bulunan Halis Bayuncuk’un ise söyleminin şiddete evrilmeye müsait bir durumu olduğuna işaret ediliyor.